Uzun bir aradan sonra herkese selamlar. Ekim ayı bittiğine göre portföy durumunu yayınlayama zamanı geldi demektir.
Portföy performansı açısından pek de iç açıcı bir ay olmadı. Faizlerdeki artış hisse senetlerinin fiyatlamasını derinden etkiliyor. Her şeyin faizlerle karşılaştırıldığı bir zamana geldik artık.
Fakat bir yandan da sürekli alıcısı olacağım bir malın fiyatının ucuzlamasına da seviniyorum.
Neyse, lafı fazla uzatmadan önce genel piyasa durumunu kaydedip, hisse senedi portföy durumumu inceleyeceğim. Daha sonra da temettü ve diğer pasif gelir durumuma bakıp yazıyı bitireceğim.
Herkese selamlar. Arada sırada okuduğum kitapların sizlere tanıtmaya çalışıyorum. Sapiens’ten sonra sıra bir ekonomi kitabı okumaya gelmişti. Ben de Warren Buffett’ın sürekli bahsettiği John C. Bogle tarafından yazılan “Sağduyulu Yatırımın Küçük Kitabı” okuyayım dedim.
Kitabın konusu olan düşük maliyetli endeksi birebir takip eden S&P 500 fonlarını Warren Buffett’ın mektuplarından biliyoruz. Her ne kadar Amerika’da fon piyasasını derinden sarssa da ülkemizde bu fonlar bulunmuyor.
Sık sık ülkemizdeki başka yatırım fonları ile karıştırılıyor. Bunların farkı S&P 500’deki şirketlerin ağırlıklarına göre hisse satın alması ve bunlar değiştirmedikçe hiç değiştirmemesi. Pasif yönetilen fon da deniyor. Alıyorsun, S&P 500’ün değeri ne kadar artıyorsa o kadar para kazanıyorsun. S&P 500’ün temettü verimi ne kadarsa o kadar temettü alıyorsun.
Endeks fonu deyince de akla Vanguard Yatırım Fonları geliyor. İlk kurulduğundan beri yatırım fonlarına aldığı komisyon oranları %0,04-20 arasında değişiyor ve fon yönetimi piyasasını kökünden sarsıyor. Çünkü giderleri çok düşük.
Bu rakam küçük gibi görünebilir ama aslında devasa bir miktar. Hele ki bu devirde… Sanki vücudunuza yapışmış sizden yavaş yavaş kanınızı emen asalaklar gibi etkisi var bu harcamaların. Düşünün bakalım sizin de benim gibi gereksiz abonelikleriniz var mı?
816 TL’yi kazanmak için yılın 7 günü çalışmam gerekiyor. Niye boşu boşuna yılın bir haftasını bu şeyler için harcayayım ki?
O parayla yatırım yaparım ya da istediğim şeyler için harcarım diye düşündüm. Hiç bir şey yapamazsam giderim iskender yerim diyerek ilk saldırıda başarılı oldum:)
Zafer tatlı geldi ve küçük giderlere ikinci bir saldırı daha başlattım. Ama internetten televizyon hizmeti aldığım şirket bana tam bir işkence yaşattı.
Warren Buffett 1977 yılında Amerika’da enflasyon %7 gibi yüksek! rakamlara çıkarken, Fortune 500 dergisine bir makale yazdı.
Makalede; yüksek enflasyonun getirilere, yatırıma ve yatırımcılara, toplumun tümüne olan etkisini ayrıntılı bir şekilde anlatılmış. Yazış tarihinin 1977 yılı olması sizi yanıltmasın, bazı şeyler zaman geçse bile değişmiyor.
Yaklaşık 5.000 kelimelik bu makale benim enflasyon zamanlarında yatırıma bakış açımı büyük oranda değiştirdi. Onun için zamanımı harcayıp çevirmeye değer buldum.
Siz de 20 dakikanızı ayırıp okursanız eminim çok faydasını görürsünüz.
Hadi başlayalım.
“Eğer enflasyonu yenecek şekilde varlıklar arasında dans edebileceğinizi düşünüyorsanız, sizin brokerınız olmak isterim, ortağınız değil.”
E-posta kutuma gelen bir mesajda: temettünün gereksiz olduğu, alınan temettülerin enflasyona karşı ezileceği, Türkiye’de temettü yatırımının vergilerden ve sistemden dolayı gereksiz olduğu yazıyor ve görüşüm soruluyordu.
Zaman zaman temettü yatırımcıları olarak böyle mesajlara maruz kalıyor. Artık alıştık. Ama bu mesaj kafamda dağınık olan temettü ile ilgili düşündüklerimi yazıya dökme fırsatı olarak kullanmak istiyorum.
Dünyamızda nasıl sadece siyah ya da beyaz yoksa grinin binlerce tonu varsa, temettü hakkındaki görüşlerim de böyle. Bir cümlede temettü iyidir ya da kötüdür diyemem. Bazen iyidir bazen de kötüdür. Bunu belirleyen değişkenler vardır diyebilirim.
Şimdi size kafamdaki bilgileri organize ederek temettü vermek iyi midir, kötü müdür, ne zaman temettü verilmeli, Türkiye’de temettü yatırımı yapılır mı gibi soruları cevaplamaya çalışacağım.