Herkese selamlar. Arada sırada okuduğum kitapların sizlere tanıtmaya çalışıyorum. Sapiens’ten sonra sıra bir ekonomi kitabı okumaya gelmişti. Ben de Warren Buffett’ın sürekli bahsettiği John C. Bogle tarafından yazılan “Sağduyulu Yatırımın Küçük Kitabı” okuyayım dedim.
Kitabın konusu olan düşük maliyetli endeksi birebir takip eden S&P 500 fonlarını Warren Buffett’ın mektuplarından biliyoruz. Her ne kadar Amerika’da fon piyasasını derinden sarssa da ülkemizde bu fonlar bulunmuyor.
Sık sık ülkemizdeki başka yatırım fonları ile karıştırılıyor. Bunların farkı S&P 500’deki şirketlerin ağırlıklarına göre hisse satın alması ve bunlar değiştirmedikçe hiç değiştirmemesi. Pasif yönetilen fon da deniyor. Alıyorsun, S&P 500’ün değeri ne kadar artıyorsa o kadar para kazanıyorsun. S&P 500’ün temettü verimi ne kadarsa o kadar temettü alıyorsun.
Endeks fonu deyince de akla Vanguard Yatırım Fonları geliyor. İlk kurulduğundan beri yatırım fonlarına aldığı komisyon oranları %0,04-20 arasında değişiyor ve fon yönetimi piyasasını kökünden sarsıyor. Çünkü giderleri çok düşük.
İşte bu kitap neden pasif yönetilen S&P 500 gibi fonların, aktif yönetilen fonlardan daha başarılı olduğunu tarihsel verilerle de destekleyerek anlatıyor. Hem de bu işin mucidi ve Vanguard’ın kurucusu olan John C. Bogle’ın ağzından…
Maalesef kitabın Türkçesi yok. Umarım bir yayınevinin dikkatini çeker de Bunu Türkçemize kazandırırlar.
Şimdi kitap başlıklarını biraz da geniş tutarak bölümlerinden bahsedeceğim.
Hadi başlayalım.
Kitap Wiley yayın evinin “Küçük Kitaplar” serisinin bir parçası. Seri hoşuma gitti. Kısa bölümlerden oluşan 120-150 sayfa kitaplar yapmışlar. Sıkmadan okutuyor kendini.
1. Bölüm: Kıssadan hisse
Bu bölümde Warren Buffett’ın Gotrocks Ailesi tekrar karşımıza çıkıyor. Hikayenin tamamını merak edenler Berkshire Hathaway’in 2005 yılı mektubuna bakabilir.
Kısaca anlatmak gerekirse Gotrocks Ailesi Amerika’daki tüm halka açık şirketlere sahipler. Şirketlerin tüm katma değerini alıyorlar . Sonra aralarından biri daha çok kazanmak istiyor ve hisseleri alıp satmaya başlıyor. Böylece alım satım komisyonu ödüyor. Sonra yetmiyor, kendilerine danışmanlar tutuyorlar. O da yetmeyince danışmanları seçmek için de danışmanlar tutuyorlar ve bunlara büyük paralar ödüyorlar.
Bir bakıyorlar ki eskiden pastanın tamamını alırken şimdi ücret ve komisyona büyük bir pay verir olmuşlar.
Kitabın ilk bölümünün özeti şu cümle ile veriliyor:
“Yatırımda ne kadar hareket ederseniz, aracılara ve vergiye o kadar çok ödeme yaparsınız. Böylece topluluk olarak getiriniz düşer.”
2. Bölüm: Mantıklı coşku-işletme gerçeği piyasa beklentisinden üstündür
Bu bölümde yeterince uzun zamanda işletmenin kazancının piyasa değerindeki artışa eşit olacağı kanıtlanıyor.
Bunu yaparken de şu formül kullanılıyor.
Kâr artışı +temettü verimi=Piyasa getirisi (spekülatif getiri dahil)
Peki bu formül nereden geliyor? 1900-2005 yılları arasında Amerikan şirketlerinin ortalama yıllık getirisi %9,6. Kâr artışı +temettü verimi ise %9,5 (0,01 de spekülatif getiri oluyor).
Yani bu bölümde ne kazanacağınız aşağı yukarı belli diyor.
3. Bölüm: Occam’ın usturasına güvenin ve işi basit tutarak kazanın
Occam’ın Usturası’na hepimiz aşağı yukarı yukarı aşinayız. Kurala göre eğer bir problemin çözümünde iki yol varsa, her zaman en basit olanı seçmeliyiz.
Bu bölümde S&P 500’ün uzun dönem performansı ile diğer hisse senedi fonlarının performansı karşılaştırılıyor. Burada ortaya çıkan sonuç 35 yılın 26’sında S&P 500’ün fonların ortalamasını geçtiği yönünde. Bu bölüm şöyle bitiyor. Bu bölümde John C. Bogle şöyle diyor:
“Karmaşık yöntemler kullanıp birbirini geçmeye çalışan yatırımcı topluluğuna katılacağınıza, en basit yolu seçin; bütün piyasayı alın ve tutun.”
4. Bölüm: Nasıl bir çok yatırımcı kazanmakta oldukları oyunu kaybederler?
Bu bölümde yatırımcıların ödedikleri yüksek komisyonun ve nasıl kazanacakları oyunu kaybettirdiğini anlatılıyor.
Kısaca eğer endeksi taklit etseler kazanacakları %9 ise, bunun %3’ünü yönetim giderine ve komisyona verdiklerinde ellerinde çok bir şey kalmıyor. Tabii bir de alım satımdan dolayı ödedikleri komisyonlar var.
Yazar bölüm sonunda herkese kalemi kağıdı almalarını ve ne kadar ücret ödediklerini hesaplamalarını istiyor.
5. Bölüm: Büyük illüzyon-yatırım fonlarının açıkladıkları getiriler aslında yatırımcılarının kazandığı değildir.
Yapılan araştırmalarda, yatırımcıların boğa piyasalarının sonuna doğru hisse fonlarına para yağdırdığını, ayı piyasalarında ise fonlardan çıktıklarını tespit etmiştir. Efsane yatırımcı Peter Lynch yıllar boyu %29 getiri ortalaması elde ederken, yatırımcılarının çoğu para kaybetmiştir. Ortalama getirileri ise %5’tir.
Bölümün sonunda başarılı yatırımın endeks fonu alıp ortalama yapıp, sonra da hiç bir şey yapmadan beklemek olduğu belirtiliyor.
6. Bölüm: Vergiler de masraftır. Sam Amca’ya ödemeniz gerekenden fazla ödemeyin.
Bu bölümde yatırım fonlarının çok alım satım yaptıklarından (turnover rate’in yüksek olduğundan) bahsediyor. Her hisse alımı komisyon, her realize edilmiş kâr da vergi demek. Amerika’da hisse senedi alım satımındaki kârdan vergi alındığı için hisse yatırım fonlarının vergi yönünden avantajlı olmadığı belirtiliyor.
Hareketlilik vergiyi ve masrafı arttırıyor.
7. Bölüm: İyi günler Devam etmediğinde… Gelecekteki getiriler daha düşük olursa…
Gelecekte yatırım fonları kendilerini değiştirmediği sürece, daha fazla ücret, komisyon ve vergi ödemeye devam edecekler. Bu da uzun dönemde, işletmelerin elde ettiği kazançlardan daha az pay almalarına sebep olacak.
Gelecekteki getiriler daha düşük olduğunda, ödenen komisyonlar ve diğer giderler daha çok acıtmaya başlayacak.
8. bölüm: Uzun dönemde kazananları seçmek üzerine: Samanlıkta iğne aramayın, bütün samanlığı satın alın.
Kazanan hisse senedini seçmek ne kadar zorsa, kazanan yatırım fonunu seçmeye çalışmakta aynı şekilde zor. Hatta daha zor. Kitapta bu şu örnekle açıklanıyor:
1970 yılında faaliyette olan 355 tane borsa yatırım fonu var ve bunkarın 2005 yılındaki durumlarına bakılıyor. Sonuç şu:
- 223 tanesi 2005 yılını görememiş, çoğunluğu kötü performans yüzünden, kârlı olmadığı için ve yatırımcı bulamadığı için kapanmış. Bazıları da büyükler tarafından satın alınmış.
Kalan 60 taneye baktığımızda;
- 60 tanesi S&P 500’den daha az getiri elde etmiş.
- 48 tanesi S&P 500 kadar getiri elde etmiş.
- 24 tanesi de S&P 500’den daha fazla kazandırmış. Bunların 15 tanesi %1, 7 tanesi %2, 2 tanesi de %4 ve fazlasını kazanmış.
Böylece sadece 14 fondan 1’i yatırımcısına daha fazla kazandırmış oldu.
355 adet yatırım fonundan sadece 9 tanesi S&P 500’den kayda değer şekilde çok getiri elde etti.
Bu yüzden kitabın bu bölümünde endeks fonlarının sürekliliğinden bahsederken, yatırım fonlarında uzun zamanda kazananları bulmanın çok zor olduğunu vurgulamış.
Tabii şimdi hepimizin aklına şöyle bir şey gelebilir: “Benim seçtiğim hisse ya da yatırım fonu kazanır.” 🙂
9. Bölüm: Dünün kazananları yarının kaybedenleri olabilir
Yapılan araştırmalarda yatırımcıların fonları seçerken uzun dönemli değil kısa dönemli performansa odaklandıklarını bulunmuş.
Kitap bizi bir konuda uyarıyor: “Özellikle boğa piyasalarında kısa dönemli performans peşinde koşan fonlardan uzak durun.” Hava kötüleştiğinde bu fonlar çok daha kötü duruma düşebiliyor.
İlle de seçecekseniz, kendinize üç soru sormanızı istiyor:
- Fon yöneticisi, ekibi ve stratejisi ne kadar daha fonda kalacak?
- Fonun varlıkları büyüdüğünde aynı sonuçları alabilecekler mi?
- Piyasa yatırımcının seçtiği türde hisse senetlerini ödüllendirmeye devam edecek mi?
10. Bölüm: Fon seçerken danışmanlık almak: Atlamadan önce etrafa bir bakın.
Uzun dönemde kazacak fonları bulmak samanlıkta iğne aramaya benziyor. Şansınız 14’te 1. Kısa dönemdeki performansa göre fon seçmek büyük ihtimalle bizi hayal kırıklığına uğratacak.
Peki fon seçerken danışmanlardan yardım alsak ne olur?
Amerika’da yapılan araştırmalarda danışmanlar tarafından önerilen fonların ortalama getirisi %2,9 olurken, kendi seçenlerin getirisi %6,6 olmuş.
New York Times’ın yaptığı araştırmada ise danışmanlar tarafından seçilen fonların %40 daha az kazandırdığı görülmüş.
11. Bölüm: En az masrafı olan fonlara odaklanın. Yönetici ne kadar çok pay alırsa, yatırımcıya o kadar az kalır.
Kitabın önceki bölümlerinde kısa ve uzun dönemli performansa dayalı hisse senedi seçiminin uzun dönemde kazanmak için yeterli olmadığı belirtilmişti.
Kısa dönemli performans gelip geçer.
Uzun dönemli performans gelip geçer.
Kalıcı olan sadece ücret ve diğer masraflardır.
Yani “Performans gelip geçer, ücretler sonsuza kadar bizimledir.”
Uzun dönem S&P 500 ortalaması kadar getiri elde eden bir fonda (mesela yıllık %10), giderler %2 ise yıllık kazancımın %8, giderler %3 ise yıllık kazancımın %7, son olarak giderler %0,04 ise yıllık kazancımız ortalama %9,96 olur.
Az masraf getiriyi görünenden çok daha fazla arttırır.
12. Bölüm: Basitlikten kâr edin, bütün endeksi takip eden endeks fonları tutun
Aktif yönetilen borsa yatırım fonlarının büyük çoğunluğunun pasif yönetilen borsa yatırım fonlarından daha düşük performans gösterdiğini gördük. Bunun sebepleri arasında fazla hareketten doğan fazla verginin, fazla ücret, komisyon ve yönetim gider kesintilerinin etkili olduğunu biliyoruz.
Performans gelip geçiciydi, piyasada çok para kazanan fonların ardından çok büyük değer kayıpları geliyordu.
Hal böyleyken kitabın yazarı ünlü yatırımcı John. C. Bogle endeks fonlarına çok uzun vadeli yatırım yaparak Amerikan İşletmelerinin bir bütün olarak büyümelerine ortak olunması gerektiğini, bu yolla ücret ve komisyonların düşeceğini, vergi etkinliğinin sağlanacağını ve uzun dönemde en çok getirinin elde edildiğini vurguluyor.
13. Bölüm: Tahvil ve para piyasası fonları. Acımasız kuralların daha da güçlü olduğu yerlerdir.
Bu bölümde tahvil piyasasındaki fonlarda da durumun çok farklı olmadığı belirtiliyor. Ödenen düşük ücretler, düşük faaliyet gideri kesintisi, uzun vadeli yatırım burada daha da önemli. Sonuçta tahvil getirileri daha sabit.
Yapılan performans analizlerinde hem kısa, hem uzun dönemde en az gideri olan fon en çok getiriyi elde etmiş olarak görünüyor.
14. Bölüm: Piyasayı yenmeye söz veren endeks fonları. Yeni paradigma mı?
Endeks fonları işi çok büyüyünce, insanoğlu durmamış ve yeni endeks fonları üretmişler. S&P 500 yerine, geçmişte endeksi geçmiş başka stratejilerden kurulu endeks fonları oluşturulmuş. Ama bunların da bu kitabın söylediklerine aykırı olduğu ve basit olan plana sadık kalınması gerektiği vurgulanıyor.
“İyi bir planın en büyük düşmanı muhteşem planın düşlerini kurmaktır.” İyi plana sadık kalın” deniyor.
15. Bölüm: ETF’ler
Bildiğiniz gibi yatırım fonları borsada işlem görmüyor. Ama bunların borsada alınıp satılan ETF’leri var. Kitapta al ve unut stratejisi izlendiği için endeks fonlarının kısa vadede alını satılması ve spekülatif kâr peşinde koşmanın kötü sonuçlara yol açacağını söylüyorlar. Yani alıp satarak aslında endeks fonlarının amacına aykırı hareket etmiş ve ana kural olan al ve unutu ihlal etmiş oluyoruz.
16. Bölüm: Benjamin Graham endeks fonları hakkında ne düşünürdü? Warren Buffet’tan bir onay…
“Akıllı Yatırımcı” yazıldığında daha endeks fonları yoktu fakat sistem Benjamin Graham’ın defansif portföyüyle yakınlık gösteriyor.
Ayrıca Benjamin Graham’in şu sözünü de unutmamak lazım: “Gerçek para hisse senetlerinin alım satımından değil, bu varlıklara sahip olarak ve onlara tutunarak kazanılır.”
Öğrencisi Warren Buffett da 1993, 2006, 2016 ve 2017 yıllarındaki Hissedarlarına Yazdığı Mektuplarda endeks yatırımcılığını överek geniş yatırımcı kitlelerine tavsiye etmiştir.
Bölüm 17: Basit matematiğin acımasız kuralları – sonuç
Endeks fonlarının iki ana özelliği vardır. 1) Olabilecek en geniş çeşitlendirmeyi sağlarlar. 2) Olabilecek en düşük gidere sahiptirler.
- Uzun dönemde borsanın getirisi Amerikan Şirketlerinin getirisi ile aynıdır.
- Kısa dönemde spekülatif getiri ağır basabilir ama uzun dönemde %0,01 gibi gözardı edilebilir bir rakama indirgenir.
- Tekil şirketler açılıp kapanabilir. Bireysel yatırımcılar için en iyi koruma, olabildiğince çok çeşitlendirmedir.
- Grup olarak yatırımcılar piyasa ne kazanırsa onu kazanır.
- Sonra ücretler ve vergilerin sırası gelir. Bu da büyümeden yeterince faydalanamamalarına sebep olur.
- Yanlış yatırım fonu seçimi ve piyasa zamanlaması yapmaya çalışmak bu getirileri daha da düşürür.
Hisse fonu yatırımcılarının en büyük düşmanları masraflar ve duygulardır.
Türkiye Hakkında Eklemeler
Ülkemizde benim bildiğim endeksi birebir takip eden, komisyonu %0,04-8 arasında olan bir fon bulunmuyor diye biliyorum.
Endeksin dolar bazında yıllar içindeki durumu da pek iç açıcı değil sanırım.
Ama yine de bir araştırma yapılsa BIST 100 endeks fonu alan bir yatırımcının uzun yıllar içinde diğer aktif yatırımcılardan ve fonlardan daha çok kazandığı bulunur diye tahmin ediyorum. Ya da daha doğru bir deyişle dolar bazında daha az kaybettiğini 🙂
Burasının Amerika olmadığı ve oradaki kuralların burada uygulanamayacağı kesin olsa da yine de kitaptan dersler alınabilir.
Mesela ücret ve komisyonlar evrensel. Yani ne kadar çok ücret ödüyorsanız o kadar az kazanıyorsunuz demektir.
Çok uçuk rakamlar kazanan bir fon bunu sürekli devam ettiremez. Bu her yerde böyle. İyi yılların sonunda çoğu zaman kötü yıllar takip eder. Yani bir fonun uzun yıllar boyunca %70 büyümesinin olasılığı sıfıra yakın değil sıfırdır 🙂
Daha uzatabiliriz. Ama sözün özü; Amerika’da düşük maliyetli endeksi birebir takip eden fonlar fon yönetimi sektörünü kökünden sarsmış ve değiştirmiş durumda.
Warren Buffett, John C. Bogle gibi büyük yatırımcılar bu fonlara uzun vadeli, her ay alım yapılmasını ve hiç bırakılmaması gerektiğini belirtiyorlar.
Aslında bu kitapta bunun matematiksel ve psikolojik temelini oturtuyor.
Türkçe’ye çevrilip yayınlanırsa okuması keyifli olabilir.
Saygılar.
Samanlıkta iğne aramayın demiş. Sanırım ben samanlığı değil çiftliği satın aldım.
Fazlaca emek vermişsiniz Yiğit Bey ellerinize sağlık.
Teşekkür ederim Abdullah Bey, okuyucuların bu kitaptan haberi olması gerekiyordu.
Çiftlik de iyiymiş:) Bizde bir inek bir koyun var sadece:)
Saygılar.
Kitabı neredeyse okumuş kadar olduk, çok faydalı bilgiler, elinize sağlık.
Bir dipnot, Türkiye’de de endeks fonlar var. Bir kısmı borsada da işlem görüyor (ancak sayıca az).
Fakat temel problem değişmiyor, Vanguard ETF’lerle uzaktan yakından ilgisi olmayan çok yüksek yönetim gideri/komisyonlarına sahip.
Selamlar
Sayın Ozark,
Amacım da çevirisi olmadığı için yeterli şekilde aktarabilmekti. Sanırım bir yere kada başarılı olmuşum. Çok teşekkür ederim.
Türkiye’deki endeks fonlarına bakacağım mutlaka. Düşük komisyon ve giderleri olmaması ise üzücü olmuş.
Saygılar.
[…] The Little Book of Common Sense Investing, […]