Peter Lynch Makaleleri Serisi 11: Çakılma Korkusu

Herkese selamlar.

Bu Peter Lynch’in bu seri içindeki en iyi makalesi olabilir.

Çünkü konu hisse senedi piyasasındaki düşüşler, yatırımcılardaki düşüş korkusu ve yapılması gerekenler.

Çayınızı ya da kahvenizi almanızı ve sabırla okumanızı tavsiye ederim.

Yatırımcılar düzeltmelere hazırlanmaya ya da onları tahmin etmeye çalışarak düzeltmelerin kendisinden çok daha fazla para kaybetmişlerdir.

Peter Lynch

Hadi başlayalım.

Piyasanın düşüşe geçeceğini mi düşünüyorsunuz? Eğer ne zaman olacağını bilmiyorsanız, düşüşten sağ kurtulmanın en iyi yolu olağanüstü şirketlere sahip olmaktır.

Yazan: Peter Lynch, Joh Rothchild.

Dow’un 4.700’ü geçmesi nahoş bir düzeltmenin olacağına dair endişeleri de beraberinde getirdi. Endişeler, endeksin 1990’daki düzeltmesini bitirmesi ve tekrar yükselişe geçmesi ile başladı. Bunun tekrarlanacağına dair sebeplerin listesinin sonu yok ve bazı örnekler de şunlar: Birçok yatırım fonu az sayıdaki hissenin peşinden koşuyor, hisseler aşırı değerli, Dow’un temettü verimi tüm zamanların en düşük değerinde ve (bu benim en sevdiğim) yeterince yatırımcı endişelenmiyor.

Lynch’in tahmini ile devam etmeme izin verin: Bir diğer büyük düzeltme yolda. Bunun üzerine her şeyimle bahse girerdim. Bu yıl, gelecek yıl ya da Red Sox, World Series’i kazandığında olabilir. Fakat eninde sonunda olacak. Bunu ilk burada okudunuz.

Hangi temel nedenle böyle bir varsayım yapabiliyorum? Bu yüzyılın başından itibaren 53 kez hisseler %10 ve fazlası değer kaybetmiş. Bu da kabaca her iki yılda bir düzeltme olduğu anlamına geliyor. Bu 53 düzeltmenin 15’inde hisse senetleri %25 ve üzeri değer kaybettiler. Bu da her altı yılda nahoş bir düzeltme ( ayı piyasası olarak da bilinir) yaşandığı anlamına geliyor.

Bildiğim şu ki, bu makale yayınlandığında bir başka ayı meydana çıkabilir. Ya da hisse senedi tanrıları bugünün yükseklerini yarının en düşüğü yapmak için Dow’u önce 6.500’e çıkarıp sonra bugünkü 4.700 değerine düşürebilirler. Ya da bugünün en yüksek değerinden doğruca 3.100’e düşebiliriz.

Emin olabilirsiniz: Düzeltmeler korkutucu tecrübeler olabilir. İnsanlar ekonomiye, portföylerine ve yatırım yaptıkları şirketlere olan güvenlerini kaybedebilirler. Bu bir anda ortaya çıkan ve gözyüzünü karartan bir fırtınaya benzer. Etrafı korku kaplar.

Eğer Dow, Standard & Poor’s 500 ve benzeri gibi “piyasanın” yükselişleri ve düşüşlerini takip etmemizi sağlayan endekslerimiz olmasaydı düzeltme gibi bir endişemiz de olmayacaktı. New York Borsası’ndaki bir şirketin yıl içindeki fiyat marjını biliyor musun? %50. Yani şirketlerin büyük bir çoğunluğu her sene tantana çıkarmadan %50 marjla aşağı yukarı hareket ederler.

Ağustos –Ekim 1987 arasındaki, son zamanların en korkutucu düzeltmesi olan 1.000 puanlık Dow düşüşünü hepimiz hatırlıyoruz. Fakat, özellikle de bir önceki 1.000 puanı dört senede kazandığını düşündüğümüzde, bu düşüşten önce Dow’un hızlı bir şekilde 11 ayda 1.000 puan yükseldiğini unutuyoruz. Eğer bir jüri gibi bir odada tecrit edilebilseydik, dışarı çıktığımızda piyasanın bir yıl boyunca yatay seyrettiğini düşünecektik ve kimse de panik yapmayacaktı.

Fakat “endeks” diye bir şey var ve kafamız onların iniş çıkışları ile meşgul olduğundan düzeltmelerinde de korkuyoruz. Eğer endeks buradan 1.000 puan daha kazanıp 5.700’e çıksa büyük bir düşüş yaşama ihtimali kayda değer şekilde artacak.

Tahminime katıldığınızı varsayıyorum. Peki buna nasıl hazırlanacağız? Büyük oranda hiçbir şey yapmayarak.

Burası piyasa felaketinin meteorolojik felaketten ayrıldığı noktayı oluşturuyor. Nasıl kendimizi kar fırtınası ve hortumlardan korumamız gerektiğini öğrendiysek, izciler gibi hazırlanmanın çok zarar verici olacağını bildiğimiz halde, doğal olarak piyasa düzeltmelerinden de kendimizi korumak isteriz. Yatırımcılar düzeltmelere hazırlanmaya ya da onları tahmin etmeye çalışarak düzeltmelerin kendisinden çok daha fazla para kaybetmişlerdir.

İlk hata portföyü hedge etmektir. Piyasada bir düşüş bekleyerek, gergin yatırımcı hisse fiyatı düştüğünde kâr etmesini sağlayacak future ve opsiyonlarla ilgilenmeye başlar. Yatırımcılar bunu bir düzeltme sigortası olarak düşünürler. Başta ucuz görünür fakat opsiyonların süresi her birkaç ayda bir dolar ve eğer hisseler beklendiği gibi düşmezse, insanlar poliçeyi yenilemek için tekrar opsiyon almak zorunda kalırlar. Aniden yatırım basit olmaktan çıkar. Yatırımcılar, hisseleri düşsün de sigortaları para mı ödesin yoksa hisse ralli yapsın da portföyleri yükselsin mi karar veremezler.

Hedge yapmak bu işte usta olmayan profesyoneller için bile zor bir iştir yoksa neden birçok hedge fon batsın ki?  Hedge fonu yöneticilerini de işsizler arasında görünmeye başladık.

İkinci ve daha yaygın yapılan hata da “kâr almak” diye bilinen olgu. Bu sefer, ürkek yatırımcımız düzeltmeden korkarak elindeki hissesinin ya da yatırım fonunun bir kısmını ya da tamamını satar. Ya da beğendikleri şirketleri almayı keser ve çöküşü bekleyerek naktin üzerinde otururlar. “Üzülmektense tedbirli olmak iyidir” derler kendi kendilerine. “Hesap gününe kadar beklerim ve düşüşün geleceğini görmeyen bütün enayiler ağlayıp dişlerini gıcırdattıklarında etraftaki hisseleri ucuza kapatırım.” (Fakat piyasa dibe ulaştığında, nakitte oturanlar nakitte oturmaya devam ederler. Gelmeyecek olan daha büyük düşüşü beklemeye devam ederek, toparlanmayı kaçırırlar.)

Kendilerine uzun vadeli yatırımcı diyebilirler ama değiller. Kendilerini piyasa zamanlayıcısına çevirdiler ve eğer zamanlamaları çok iyi değilse, piyasa onlardan kaçar.

Piyasa zamanlaması, yatırım fonu sahiplerinin nahoş düzeltmelerden korunmak için hisse fonlarından para piyasası fonlara geçtikleri, 2.700 Dow puanı öncesi de popülerdi. Sinyal, kendi kendilerini “değiştirme hizmetlerinin” başına geçiren ve bu hoş tavsiyeleri için yüksek ücret alan (yüzde üçe kadar) kişiler tarafından verildi. İnsanlar bu fon değiştirme danışmanlarına fonun yöneticilerine ödedikleri tutarın 2-8 katı ücret ödüyorlardı.

Oysaki, eyaletlerin çoğunda berber olmak için bir sınav geçmeleri gerekirken, değiştirme tahmincisi olmak için bir sınava gerek yoktur. Hala böyle hizmetler için para ödeyenlere tavsiyem şudur: Geriye dönün ve değiştirme hizmeti almasaydınız sonuçlar nasıl olurdu kontrol edin. Gerçekten düzeltmelerden kaçabildiniz mi ya da boğa piyasası tarihinin en büyük boğa piyasasını mı kaçırdınız? İkinciyi kaç kişinin yaptığını düşünmek bana acı veriyor.

S&P 500’ün 1954 yılından bugüne olan taraması hisse senetlerinin en büyük zıplamalarını yaptığı küçük zaman aralıklarında piyasada olmamanın ne kadar pahalı olabileceğini gösteriyor. Eğer 40 yıl boyunca paranızı hisse senedi piyasasında tutsaydınız, yıllık getiriniz %11,4 olacaktı. Eğer en yüksek getirinin elde edildiği 10 ayda dışarıda kalsaydınız, getiriniz %8,3’e düşecekti. Eğer 20 en kârlı ayı karçırsaydınız getiriniz %6.1, 40’ını kaçırsaydınız da getiriniz sadece %2.7 olacaktı. Düşünsenize, eğer  düzeltmelerden kaçınmak için 40 yılda 40 kritik ayda piyasa dışında olsaydınız, hisse portföyünüz mevduat getisinin altında kalacaktı.

Bize yukarıdaki sonucu veren bilgisayar aynı zamanda şunu da gösterdi: Eğer 1 Ocak 1965’ten beri her sene S&P 500’e 2.000 dolar yatırsaydınız yıllık getiriniz %11 olacaktı. Eğer çok şanssız olup her sene piyasa en yukarıdayken bu yatırımı yapsaydınız yıllık getiriniz %10,6 olacaktı.

Son dönemde, Forbes dünyanın en zenginlerinin yer aldığı listeyi yayınladı ve içlerinde bir tane piyasa zamanlayıcısı yoktu. Eğer düzeltmeleri tahmin etmek gerçekten mümkün olsaydı, birileri bunu yaparak milyarlar kazanırdı.

Bunu hiç kimsenin yapamıyor olduğu gerçeği bize düzeltmelerden kaçınma şansımız hakkında bir şeyler söyler. Warren Buffett Forbes’in listesinde iki numarada. Oraya hisse seçip onlara girip çıkmayarak geldi.

Buffett kariyerde sadece 1960’larda bir kere, Wall Street bir grup hisse senedine hiçbir fiyat pahalı değil diyerek aşık olduğunda değişim yapmıştı. O noktada ahmaklık en üst noktadayken, McDonald’s 83 F/K’dan, Disney 76 F/K’dan işlem görüyordu ve daha normal zamanlarda 20 F/K ile satılabilirlerdi. Bu iki şirket ve “Nifty Fifty” denen diğer 48’i, o kadar pahalıya satılıyorlardı ki bu fiyat seviyelerini yakalamaları on yıllarını aldı. Benim verdiğimden daha somut bir tavsiye isterseniz, Warren Buffett’ın tüyosunu dinleyin ve 83 F/K’dan işlem gören hisseden çıkın. Aksi durumda, düzeltmeleri tahmin etme cazibesine kapılmayın ve yolunuzdan ayrılmayın.

Bunu size söylerken, hisselerde 20 yıl ve üzeri, uzun vadeli bulunduğunuzu varsayıyorum. Öngörülebilir gelecekte o paraya ihtiyacınız varsa asla hisse senetlerine para yatırmayın. 20 yıl yatırım için mantıklı bir vadedir. Bu süre hissenizin 1966-1982 yılları arasındaki gibi Dow’un 1.000 puanlık zirvesinden 777’ye kadar düştüğü zamandaki gibi en kötü günleri atlatması için yeterince uzun bir süredir. İşte siz güven verici bir nokta: O durgun 16 yıllık zaman aralığında, temettüleri de kattığınızda S&P 500’deki hisse senetlerinin getirisi toplam %75,37 ya da yıllık %3,5 getirdi. Temettüler sayesinde, düzeltmeler o kadar da zarar verici olmuyor.

Her düzeltmede beklemeyi göze aldığınızda, felaket kelepir hisse alımı için fırsata dönüşür.

DÜZELTMENİN ANATOMİSİ

Dört değişik tür şirket düzeltmelerde nasıl hareket etmiş? Her hisse senedi eşit düzeltme mi yapmış? Bu sorulara cevap vermek için, Worth’deki inatçı araştırmacım Deborah Pont’u görevlendirdim, o da Standard & Poor’s, the Frank Russell Co. ve Safian Investment Research’den yardım aldı. Birlikte, her biri bir endeks tarafından temsil edilen dört geniş kategoriye ulaştık. Büyük şirketler S&P 500’de, küçük şirketler Russell 2000’de, büyüme şirketleri Safian Büyüme Endeksi’nde, döngüsel şirketler de Safian Döngüsel Endeksi’nde bulunuyorlar.

Rakamlardan da açık ki, büyüme şirketleri bu iki düzeltme sırasında ve sonrasında en iyi performansı göstermişler ve 1990’daki Saddam Husein düzeltmesinde de bu durumlarını korumuşlar. Bunlara sahip olmak istemeyeceğiniz tek aralık daha önce bahsettiğimiz gibi bu şirketlerin aşırı fiyatlandıkları 1973-1974 yıllarıydı.

Konuyu bilmeyenler için, büyüme şirketi, sürekli zenginlikten yoksulluğa düşen döngüsel şirketlerin aksine,  her ekonomik ortamda istikrarlı şekilde büyüyebilen şirketlerdir. Bu şirketler arasında yazılım ve alkolsüz içerek üreticileri, ilaç şirketleri, fast-food zincirleri, özellikli ürün perakendecileri ve hizmet bazlı işler hatta sigara üreticisi Philip Morris girer. Standard & Poor’s Endüstri Raporu’nun editörü ve düzeltmelerin hevesli öğrencisi Sam Stovall bunları “yiyin, için, tüttürün ve doktora gittiğinizde ödeyin tarzı hisseler” olarak tanımlanır.

Kötü şöhrete sahip 1987 ayı piyasasında, korkutucu bir günlük 508 puanlık düşüş de dahil, Dow Sanayi hisseleri Ağustos tepesinden Ekim dibine %33 değer kaybetti. Bu sırada büyüme hisseleri yatırımcıları hala %8,5 artıdaydı ve gece rahat uyuyorlardı. 1990 da ise büyüme hisseleri döngüsellerden daha çok değer kaybetti fakat diğer üç kategoriye göre daha iyi durumdaydı. Sonra da döngüsellerle birlikte yükselmeye devam ettiler.

Büyüme şirketlerinin uzun zamandır hayranıyım fakat bu makale için veri toplarken Safian’un listesinde bulunan 50 büyüme hissesinin 1949’dan beri 230 kat yükseldiğini gördüm. Bu sırada döngüsel şirketler 19 kat artmıştı. İster tek tek isterseniz de bir yatırım fonunun içinde sahip olun, büyüme hisseleri sahiplerine daha iyi getiri sunarken daha az kalp ağrısına sebep oldular.

SAHİP OLMAMANIZ GEREKEN %0 GETİRİLİ TAHVİLLER

Bu bana Borsayı Yenmek isimli ikinci kitabımda tarif ettiğim bir yatırım stratejisini anlatıyor. Eğer zararları konusunda sizi ikna edersem, bir daha asla tahvil ve tahvil fonu almayacak ve tamamen hisselere yatırım yapacaksınız.

Tahvil sahibi olmanın iki dayanak noktası vardır: Size faturaları ödeyebilesiniz diye gelir sağlarlar ve portföye istikrar getirirler. Eğer kısa vadeli tahvillerden (2-4 yıl arası) bahsetmiyorsak, dengeleme tezi hatalıdır. Uzun dönemli tahviller en az hisse senetleri kadar oynak olabilir. Kendi düzeltmelerini yaparlar: Faizler yükseldiği zaman tahviller de en az hisse senetleri kadar değer kaybeder. Eğer itfa tarihine kadar tutmayacaksanız, hisse senetleri gibi kendinizi portansiyel zarara açık bırakıyorsunuz demektir. İtfaya kadar tutulan tahvillerin aldığınız riske değecek bir kazanç potansiyeli de yoktur. Faizini alırsınız ama sonunda elinize geçen itfa tutarı olur.

Bu yüzyılın 90 yılında, tahviller hise senetlerinden bir kez, 1930 yılında, iyi performans gösterdiler. 1980’lerde yaklaştılar fakat 1990’ların ilk yarısında hisse senetleri üstünlüklerini yine kanıtladılar. İnsanlar bu çağda daha uzun yaşıyorlar yani emekliliklerinde gelir elde etmek için tahvil alanlar emekliliklerinde düşündüklerinden daha fazla paraya ihtiyaçları olabileceğini keşfedecekler. Anaparalarında biraz artış olabilir ama onlar bundan faydalanamayacaklar.

Önerdiğim strateji iki tarafın da iyi özelliklerini içinde barıdırıyor: Normalde tahvillerden gelen gelir ve hisselerden gelen büyüme. İşte formül. Sermayenizin tamamını düzenli temettü ödeyen şirketlere gömüyorsunuz. Bunu kolay yoldan şu anda %3 temettü verimine sahip S&P 500 endeks fonlarına yatırım yaparak elde edebilirsiniz. Ya da Moody’s tarafından “dividend achievers” olarak tanımlanan listeden seçebilirsiniz. Bunlar her durumda temettülerini yıldan yıla arttıran şirketler.

Son Moody’s listesine göre, 332 şirket en az 10 yıldır temettüsünü arttırmayı başardı. Liste ünsüz isimler olduğu gibi Wal-Mart, Habsro, Philip Morris ve Merck gibi tanıdık isimler de var.

Temettüler kârlardan ödendiği için, ana işinde yakaladığı başarı olmasa şirket bu kadar uzun süre temettüsünü arttıramaz. Yani burada kalıcı gücü olan kârlı işletmelere bakıyorsunuz.

Diyelim ki 100.000 dolar sermayeniz var ve geçinmek için de yıllık 7.000 dolara ihtiyacınız var. Bunu %7 faizli 30 yıl vadeli bir tahvil alarak yapabilirsiniz. Fakat bunun yerinde, Lynch’in tavsiyesine uyup tahvillerden uzak durursunuz ve %3 temettü verimi olan hisselere yatırım yaparsınız. İlk yıl 3.000 dolar temettü alırsınız. Yaşamak için 7.000 dolara ihtiyacınız olduğu için gelir tarafında 4.000 dolar eksidesiniz ama bu 4.000 dolarlık hisse satarak çözülebilir.

12 ay önce aldığınız hisseleri satmak çılgınca gelebilir ama bana güvenin. Hisselerin tarihsel ortalaması olan %8 yükseldiklerini varsayalım. (Yıllar içinde hisse senetleri %8 yükselmiş ve %3 de temettü vermişler yani toplam %11 artış kaydetmişler). Temettü geliri ve değer artışı hesaba katıldığında ilk yıl para çekmediğinizde portföyünüzde 111.000 dolar olacaktı. Fakat elinizde bu kadar yok. 3.000 dolarlık temettüyü aldınız ve 4.000 dolarlık da hisse sattınız. Cebinize 7.000 doları koyduktan sonra, yeni yıla 104.000 dolar ile başlarsınız.

Yatırım yaptığınız şirketler düzenli olarak temettülerini arttırırlar yani ikinci yılda temettü geliriniz 3.120 dolara çıkar. İkinci yılın sonunda 7.000 dolarlık hedefinize ulaşmak için 3.880 dolarlık hisse satmak zorunda kalırsınız. Her sene temettüler ve hisse fiyatı arttığı için, harcamalarını karşılamak için daha az hisse satarsınız. 16. Yılda, sadece temettülerden 7.000 dolar alırsınız ve bu noktadan sonra ek ödeme almak için hiç hisse satmak zorunda kalmazsınız.  Doğrusu kâr dağıtımı da artmaya devam eder.

Yukarıdaki rakamlar teoriktir fakat bu yüzyılın ortalama hisse getirilerini ve temettüleri yansıtır. Geçmişteki sonuçların gelecekte de olacağını varsayarsak, 20 yılın sonunda 100.000 dolarlık yatırımınız 349.140 dolara yükselir. Başladığınız noktadan 3 kat daha zengin olursunuz ve bir de 146.820 dolar temettü alırsınız. Tahvil almayı seçerseniz 140.000 dolar faiz ve vade sonunda da 100.000 dolarlık anaparanızı alırsınız.

Eğer temettü stratejisi bu kadar iyiyse, neden insanlar bunun avantajlarından yararlanmıyor? Bunun hisse senetleri tahvilden daha iyi performans gösterirken tahvil tutmaları (günümüz rakamları ile 9.4 trilyon dolar ve 6.5 trilyon dolar) ile aynı sebepten olduğunu düşünüyorum. Büyülendiklerini düşünüyorlar. Sıradaki nahoş düzeltmeden korkuyorlar ve hisseleri aldıkları günün ertesinde olacağına ikna olmuş durumdalar. Belki de siz de kendinizi bu şanssız kalabalık arasında sayıyorsunuz.

Çakılma korkusu ile baş etmenin en iyi yolu bunun olacağını varsaymak ve sonuçlarını incelemektir. Varsayalım ki büyülendiniz ve 100.000 dolarlık portföyünüzü temettüsünü en az 10 yıldır büyüten şirketlere yatırım yaptığınızın ertesi günü piyasanın tarihin en kötü gününü geçirdiğini ve %25 düştüğünü varsayın.

Fidelity’den Bob Beckwitt hesaplamayı yaptı. %25’lik kayba rağmen, eğer plana sadık kalsaydınız ve gelir elde etmek için hisseleri satıp 146.820 dolarlık temettüyü alsaydınız, 20 yılın sonunda portföyünüzün değeri 185.350 dolar olacaktı. Bu tabii ki 349.140 dolar kadar iyi değil, fakat yine de sizi 100.000 dolarlık tahvilin 85.350 dolar önüne koyuyor.

Şimdi de yirmi yıl sürecek bir durgunluğun olduğu daha kötü bir senaryo hayal edelim. Ülke, Büyük Buhran’dan sonraki en büyük durgunlukta olsun. Bu uzun krizde şirketler kârlarını arttırmakta zorlansın ve %8’lik değer artışı ve %3’lük temettü verimi yerine bunun yarısını yapabilsin. Yine de, plana sadık kalıp portföyden her sene 7.000 dolar çektiğinizde 20 yıl sonra 100.000 dolarlık portföyünüz olur (tahvilden alacağınız anaparanın aynısı).

Yine belirteyim, bu hesaplamalar teorik fakat sonuçlar o kadar hisse senedi lehine ki bize hata yapacak alan bırakıyor. Herkes şanssız olabilir, hatta bütün ülke şanssız olabilir fakat hisseleri elinizde 20 yıl ve üzeri tuttuğunuzda hisse senetleri hala tahvillerden daha iyi performans gösteriyor. Burada emekli bir erkek şöyle diyebilir: “20 yıl bekleyemem çünkü 65 yaşında emekli oluyorum ve beklenen ortalama yaşam sürem 68.2 yıl. Yaşamak için 3.2 senem var.” Doğrusu, istatistiksel olarak eğer bir adam 65 yaşına kadar geldiyse 85 yaşına kadar yaşayacaktır ve eğer karısıyla birlikte 65 yaşına gelebildilerse, iyi bir ihtimalle ikisi de 90’ı görecektir. İnsanların düşündüklerinden daha fazla düzeltmeleri atlatacak zamanları var. İşte tam bu yüzden önümüzdeki ya da ondan sonraki durgunluk konusunda endişelenmemelisiniz.

Sizi son kasvetli Wall Street raporu ile başbaşa bırakayım: Uzmanlar hisse senedi piyasasının çökeceğini çünkü çok fazla insanın uzun vadeli yatırımcı olduğunu söylüyorlar. Onlara göre uzun vadeli yatırım o kadar popüler oldu ki burada bir yanlış olmalı.  Bu dünyanın gerçekten düz olduğu anlamına mı geliyor?

*1994 baharında, görünmez bir düzeltme yaşadık. Dow dün içinde 31 Ocak tepesinden üç kere %10 düştü ve gün bitmeden yükseldi. Az insan fark etti kafat 1995 bu yüzden çok iyi geçti: Altı aylık düşüşleri geride bıraktık.

KENDİNİZE SORUN: NEDEN BU ŞİRKETLERE SAHİBİM?

 Düzeltme geldiğinde ve insanların aklı başından gittiğinde, Kipling’in de diyeceği gibi, şurada rahatlayabiliriz: Hisse senetlerini uzun vadede değerli kılan “piyasa” değildir. Hissesine sahip olduğunuz şirketlerin kârlılıklarıdır. Şirket kârı arttıkça daha değerli hale gelir ve er ya da geç, daha yüksek fiyata satılır. Tarihsel olarak, Şirket kârları ortalama %8 artmış. %3 temettü verimi ile birlikte bu %82’lik artış toplamda %11 yapıyor. %11 getiri elde edilen bir yıl olmayabilir fakat oralaması %11. Düzeltme olsun ya da olmasın, hisseler bunu getiriyor çünkü şirketlerin değeri yükseliyor.

Şirket kârları %6-5-4 artsa bile, hisse senedi fiyatları, daha düşük de olsa artacak. %3’lük temettüler de etklendiğinde %9-8-7 kazanacaksınız. Bu bile birçok on yılda tahvillerden elde edeceğiniz getiririnin çok üzerinde. Eninde sonunda, hisse senedi yatırımcısı olabilmek için, Amerikan işletmelerinin  ve dünyadaki genelindekilerin iyi bir geleceği olacağına ve şirketlerin kârlarını arttıracağına inanmalısınız. Eğer buna benim kadar inanırsanız, bir daha hiçbir düzeltmede kesinlikle paniklemezsiniz. P.L.

7 Yorum

  1. Yunus Karatas demiş ki:

    Yiğit bey, Teşekkür ederiz , elinize sağlık. Çok güzel bir makele . Çok faydalı oldu.

    Kasım 22, 2020
    Yanıtla
    • Lattedenborsaya demiş ki:

      Teşekkür ederim Yunus Bey, ben de çevirirken çok keyif aldım.

      Kasım 27, 2020
  2. Yunus Karatas demiş ki:

    Yiğit bey, bende pandemi döneminde mart ayında hisselerimi korkudan sattım. Çok pişman oldum. Sonradan yüksek fiyata aldim. Bu makale ile hata yaptığımı anladım. Bir daha kiriz olursa satmam.

    Kasım 22, 2020
    Yanıtla
    • Lattedenborsaya demiş ki:

      Hepimiz hata yapıyoruz Yunus Bey, hatalarımız da bizi daha iyi yapıyor. Yeter ki ders almayı bilelim.

      Saygılar.

      Kasım 27, 2020
  3. Aydın BAYAR demiş ki:

    Kesinlikle Harika bir yazı olmuş Yiğit Bey! Herşeyden önce psikolojimizi yönetmeyi öğrenmeliyiz Ben de ‘kar almak’ hatasına düştüm. Sayenizde katkılarınızla öğrenmeye devam ediyoruz Teşekkürler 🙏

    Kasım 22, 2020
    Yanıtla
    • Lattedenborsaya demiş ki:

      Teşekkürler Aydın Bey,

      Psikoloji bu işin bence en önemli en önemli kısmı ve kitaplardan da öğrenilemiyor maalesef. Öğrenerek farkına varabiliyorsunuz fakat bir anda kendinizle baş başa kalıyorsunuz. Ders alırsanız gelişiyorsunuz. Yoksa öğrenene kadar ders devam ediyor.

      Desteğiniz için teşekkür ederim.

      Saygılar.

      Kasım 27, 2020

Yorumunuzu Ekleyin

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.