Richer, Wiser, Happier Kitap İncelemesi 1. Bölüm

Herkese selamlar.

Para mutluluk getirir mi? Bence para mutluluk getirecek ortamı sağlamanıza yardımcı olur fakat çok parası olanın otomatik olarak çok da mutlu olmadığını biliyoruz.

“Richer, Wiser, Happier” yani “Daha Zengin, Bilge ve Mutlu”, William Green isimli yazarın üstteki sorduğum soruyu sorarak hem ünlü yatırımcıların hayatlarını incelediği hem de çıkardığı dersleri bizimle paylaştığı güzel bir kitap. Maalesef Türkçesi şimdilik yok, bu yüzden size ufak bir incelemesini yapmak istedim. Biraz da kitapta altını çizdiğim sözlerden bahsederiz.

Yazı çok uzun olacağı için ikiye böleceğim.

Hadi başlayalım.

Tanışmadığımız Öğretmenler

Charlie Munger’ın birçok isimle anabilirsiniz. Bunlardan bazıları: Modern dünya filozofu, Warren Buffett’ın can dostu, Berkshire Hathaway’in efsanevi başkan yardımcısı ve gelmiş geçmiş en zeki insanlardan biri olmak olarak sayılabilir.

Kitabımız işte bu ünlü yatırımcının bir sözü ile başlıyor: “Diğer insanların bu zamana kadar çözdükleri şeyleri öğrenmek ve bu konuda ustalaşmak gerektiğine inanırım. Oturduğum yerde oturmaya ve hepsini kendim bulmaya uğraşamam. Kimse bu kadar akıllı değildir. “

Munger ayrıca iflah olmaz bir biyografi okuyucusu olarak bilinir ve insanların tecrübelerinden faydalanmanın çok ucuza muazzam bilgiler öğrenmenize yaradığını savunur. “Ölmüş insanlardan arkadaşlar edindim ve onlardan dersler aldım” der.

Kitaptaki sekiz bölüm sekiz yatırımcının hayatlarını, neleri doğru neleri yanlış yaptıklarını anlatıyor. Yatırım ilkeleri neler, nasıl para kazanıp nasıl harcıyorlar, piyasa düşüşlerinde ya da işler planladıkları gibi gitmediğinde nasıl hayatta kalıyorlar, bunların hepsini güzel örneklerle dinliyoruz.

Parayı kazanmak bir dert, onu korumak bir dert. Aynı zamanda büyün bunlar olurken hayatın anlamını bulmak ise bambaşka bir dert.

Şimdi biraz bölümlerden bahsedelim:

Monash Pabrai – Warren Buffett’ı Klonlayan Adam

Hindistan’da, sürekli iflas eden bir babanın oğlu olarak doğan Pabrai, ABD’de okuduktan sonra kendi teknoloji girişimini kurmuş ve satmış.

Hayatı ise uçağı beklerken canı sıkılınca aldığı Peter Lynch’in “Borsada Tek Başına” isimli kitabını okuduktan sonra değişmiş. Bu sayede yatırım yapmaya başlamış. Son zamanlarda Türkiye’ye olan büyük yatırımlarından mutlaka kendisini duymuşsunuzdur.

Kendini iflas olmaz bir Warren Buffett kloncusu olarak tanımlayan Pabrai’nin kitapta şöyle bir sözüne yer veriliyor: “İnsanların DNA’sında iyi fikirleri kolay kolay kabul etmemelerini sağlayan garip bir şey var. Uzun zaman önce şunu öğrendim: Yatırım dünyasını baştan sonra incele, eğer birinin akıllıca bir şey yaptığını görürsen, bunu uygulamak için kendini zorla.”

Kendisine niye diğer insanların da bunu yapmadıkları sorulduğunda ise “Çünkü egoları çok büyük” diye cevap veriyor.

Yatırım felsefesini de “yazı gelirse ben kazanırım, tura gelirse çok kaybetmem” diye özetliyor.

Ek olarak en çok sevdiğim özelliği, kendi önyargılarından etkilenmemek ve tarafsızlığını bozmamak için olayları üçüncü bir taraf gibi değerlendirmek için kendini eğitmesi yani dışarıdan bakabilmesi.

Yatırım yaparken duygulardan arınabilmek çok önemli ama önemli olduğu kadar da zor. Ne diyelim, zaten kolay olsaydı, herkes yapardı. Değil mi?

Sir John Templeton – Yalnızı Olma İsteği

Kitaptaki ikinci ünlü yatırımcı ise 20. yy’nin gelmiş geçmiş en iyi yatırımcılarından biri olan Sir John Templeton. Hisse senedi piyasasından büyük paralar kazanmış, kendine ülke kurmak için toprak satın almış, para bastırmış bir yazar, düşünür ve hayırsever.

Yazının başında para mutluluk getirmez ama ona ulaşmanızı kolaylaştırır demiştik ya, işte Sir Templeton da tam olarak böyle yapmış.

Kendini kalabalıklardan uzakta Bahamalarda bir cennet köşesine, biraz da yalnızlığa atmış. Buradaki yalnızlığın ve rahatlığın da kendini Wall Street’in çılgınlığından koruduğunu ve psikolojisi güçlendirdiğini vurgulamış.

Bunu neden yaptığını şu sözünden anlayabiliriz: “Çoğunluğun yaptığından farklı bir şey yapmıyorsanız, olağanüstü performans göstermek imkansızdır.”

Neredeyse uzun süreler boyunca yüksek getiri elde etmiş yatırımcılarda gördüğüm ortak noktalardan biri ise çevrelerini olabildiğince boşaltmaları, trafikten, stresten, kötü havadan, kötü insanlardan kendilerini uzaklaştırmaları.

Warren Buffett ofisine kapanıp 5-6 saat okuma yapıyor, Guy Spier kendini Zurich’in sessizliğine atmış, Sir John Templeton Bahamalarda, Warren Buffett Omaha’da. Burası da bence bizim kulağımıza küpe olmalı. Neyse konumuza dönelim.

Sir Templeton, piyasaları anlamak için ekonomik tarihi, insan doğasını ve finansal piyasaları çalışmış. Bu yüzden de olağanüstü kötümserliğin her zaman muhteşem bir iyimserliği doğuracağını da iyi anlamış. Güney Kore, Asya Krizinde çöktüğünde yıkıntılardan topladığı şirketlerle servetine servet katmış ve bunu da herkes oradan kaçarken yapmış.

Bu ünlü yatırımcı da piyasaları anlamadan çok önce kendini anlamış. Korkularını, zayıflıklarını, zaaflarını kavrayıp ortamını bunlardan en az etkilenecek şekilde oluşturmuş.

Howard Marks – Her Şey Değişir

Bu blogda ara sıra makalelerini çevirdiğim ünlü yatırımcı, kitabın üçüncü konuğu.

“Dünya değişir ve piyasaların en büyük sorunu da budur.” diyor Howard Marks ve ekliyor: “Hiçbir şeyin durağan, güvenilir olmadığı ve hemen hemen her şeyin değiştiği bir dünyada ilk kural limitlerimizin ve kırılganlığımızın farkında olmaktır.”

Eğer limitlerimizin farkına varırsak hesapsız risk almayız ve yatırımcıların başına gelen şeylerin çoğu hesapsızca, büyük egoların aldırdığı risklerden gelir. Yani en çok emin olduğumuz kararda bile bizi mahvedebilecek ve bilmediğimiz riskler olduğunu anlamalıyız.

Nassim Nicholas Taleb’in belirttiği gibi: Avrupalılar, Avustralya keşfedilmeden önce bütün kuğular beyaz sanıyorlardı.” Bir şeyi hiç görmemiş, yaşamamış olmak o olayın olmayacağı anlamına gelmez.

Howard Marks bilgi avantajının olduğu, çöp tahviller gibi alanlara yatırım yapıyor. Buradalarda para kazanmanın aşırı rekabetin olduğu etkinliğe yakın ABD hisse senedi piyasasından daha kolay olduğunu söylüyor. “Bilinemez olanı araştırmakla zaman harcamayız, bilinebilir olanı öğrenmeye odaklanır ve rakiplerimizi bilgi avantajı sağlayarak geçmeye çalışırız” diyor.

En sevdiğim sözü ise “Şüphecilik, iyimserlik aşırı iken kötümser olmayı gerektirir fakat aynı zamanda kötümserlik aşırı iken de iyimser olmayı gerektirir”.

Jean-Marie Eveillard – Dayanıklı Yatırımcı

Kitaptaki bir diğer yatırımcımız da Benjamin Graham ekolünden Jean-Marie Eveillard.

Ünlü yatırımcı, geleceğin belirsiz olduğunu ve bu yüzden de risklerinizi en aza indirmeniz gerektiğini söylüyor. Kendisi bu yüzden bir hisseyi alırken “güvenlik marjı” koyarak, yani ederinden daha ucuza alarak aşağı yönlü riskini azaltıyor.

Kitaptaki yatırımcıların çoğu çok zor zamanlar geçirmiş. Mesela Eveillard, hocalarından öğrendiği güvenlik algısı nedeniyle 2000 teknoloji balonuna katılmayı red etmiş. Bir, iki, üç derken uzun yıllar endeksin çılgınlığından uzak kalması getirilerinin de çok geride kalmasına ve müşterilerinin birer birer gemiyi terk etmelerine sebep olmuş. Çokça kendinden şüphe etmiş ve basının gözünden düşmüş. Bu süreci, çok zor atlatmış ama yılmamış. Ona uzun zamandır para kazandıran doğrularından vazgeçmemiş.

Sonra tabii hepimizin bildiği gibi balon patlamış. 2000, 2001 ve 2002’de ortalık kan gölündeyken para kaybetmeyen Eveillard ise ona zavallı ve ahmak diyenler tarafından ödülden ödüle boğulmuş.

Özellikle performans olarak geride kaldığım bu aylarda, kendisini okumanın bana ayrı bir güç ve keyif verdiğini de söylemem gerekiyor.

Kitapta ünlü yatırımcılardan öğrendiğim bir başka şey ise bunun çok uzun bir yolculuk olduğu, kendini mahvedecek riskler almadan bir maraton koşmaya hazır olmak gerektiği, çok büyük kayıplar yaşamazsan hisse senedi piyasasının herkesi ödüllendirmeye hazır olduğuydu.

Yani uzun vadede başarılı olmanın ilk formülü en diplerde hayatta kalmaktı.

Kitap incelemesinin ilk bölümünü burada bitiriyorum.

Şimdilik hoşçakalın. Saygılar.

4 Yorum

  1. cihanozdemir85 demiş ki:

    *Şüphecilik, iyimserlik aşırı iken kötümser olmayı gerektirir fakat aynı zamanda kötümserlik aşırı iken de iyimser olmayı gerektirir.” Çok güzel gerçekten. Elinize sağlık.

    Kasım 22, 2023
    Yanıtla
    • Lattedenborsaya demiş ki:

      Merhaba Cihan Bey,

      Şüphecilik maalesef hep olumsuz olmak olarak anlaşılıyor. Aslında iki yönde de kullanılınca işimize yarayacak bir araç.

      Teşekkürler. Saygılar.

      Kasım 22, 2023

Yorumunuzu Ekleyin

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.