Borsaya Nasıl Başladım, Siz Nasıl Başlamamalısınız

Herkese selamlar.

Yazı yazarken normalde önce başlığı atar, sonra yazıyı yazardım. Bu sefer işin nereye gideceğini bilmediğim için başlığı en sonra bırakıyorum.

Blogu okuyup yatırıma yeni başlayan çok yatırımcı var ve bu beni inanılmaz şekilde sevindiriyor. Bu sebeple de sizin de yapmamanız için kendi gelişimimden ve yaptığım bir kaç hatadan bahsedeceğim.

Önce temettü yatırımcılığından, kısa-orta-uzun vade işlemciliğe geçişimi anlatacağım. Çeşitlendirmeden ve yatırımcı hatalarından biraz bahsedeceğim.

Herkes bireysel hisse seçmeli mi sorusu ile yazıyı bitireceğim.

Lafı çok uzatmadan hadi başlayalım.

Başlangıç

2017 yılında yatırım yapmaya başladığımda ülkemizde hisse senedi ile finansal özgürlük kazanılması bu kadar yaygın değildi. Sadece hisse.net’te bazı başlıklarda konuşuluyordu. Twitter’da hisse konuşulmadığı bir dünya şimdi ne kadar uzak geliyor değil mi?

Sanırım bir tanesinin adı “Temettüler ve Bedelsizler ile Yaşasam Kimseye Muhtaç Olmasam”dı. Bu başlıkla ilk kez karşılaştığımda çok sevinmiştim. Sabah sekizde başlayıp akşam beşte biten fare yarışından kurtulmanın çok güzel bir yolunu bulmuştum.

Sadece temettü yatırımcılığı değil, hisse senedi yatırımcılığı da çok yaygın değildi. Özellikle Covid-19 salgını ile birlikte herkesin eve kapanması ve ülkede uygulanan genişleyici para politikaları hisse senetlerinin yalnızlığa mahkum olmuş kaderini değiştirdi.

Yani 2017’den itibaren geçen sekiz senede çok değişti. Hem -görece- borsa bilinci arttı, bu konudaki kaynaklar çoğaldı ve bunun bir sonucu olarak hem borsa yatırım fonları hem de diğer enstrümanlara yatırım yapan fonlar gelişti.

Fakat bazı şeyler de değişmedi. İnsanlar yine aç gözlülük ve korku arasında gidip geliyor. Az kişi servet kazanırken çok kişi para kaybediyor. Para kazanılır ama borsaya olan güven ve umudum kaybedilmesinin çoğu zaman dönüşü olmuyor.

Peki Ben Nasıl Başladım?

Yola ilk çıkışım temettü yatırımcısı olmak üzerineydi. Bunun sebebi de ilk başladığımda yurt dışında takip ettiğim Dividend Mantra daha sonrasında da Mr Free At 33 isimli sitenin sahibi Jason Fieber’i takip etmem ile bu işe başlamamdı. Bu yazıyı yayınlarken baktığımda iki site de kapalıydı. Onun için linkini bırakamıyorum.
Burada amaç şuydu: Önce sıkı bir tasarruf edeceksin, bu arada maaşının yanında ek kaynaklar oluşturacaksın. Sonra da bu tutarların hepsini temettü hisselerine yatıracaksın ve oradan alacağın temettüler maaşına karşılık geldiğinde de finansal özgürlüğünü elde edeceksin.

Başta planım buydu fakat burada iki noktada işler planladığım gibi gitmedi.

İlk olarak Jason Fieber Amerika’da yaşıyordu ve maaşının çok büyük bölümünü temettüsünü düzenli olarak arttıran hisselerin alımında kullanabiliyordu. Amerika’da temettüsünü 10, 25 ve 50 yıldır arttıran şirketler var. Bunlara Dividend Aristocrats ve Dividend Kings deniyor. Aylık 1000-2000 doları bunlara yatırdığınızda, belli bir süre sonunda istediğiniz mutlak temettü miktarına ulaşabilirsiniz. Yani mesela 10 bin dolar yıllık temettü gelir hedefini yüksek tasarruf oranınız sayesinde, temettüsünü büyüyen şirket hisselerini alarak kolayca elde edebilirsiniz. İlk başladığımda benim düşüncem de buydu.

Peki neden yapamadım? İlk olarak tasarruf oranlarım ise hiçbir zaman gelirimin %20’nin üzerine çıkamadı. Arada istisnalar olmuştur. Çoğu zaman %5’i bile geçemedi. 300-500 TL tasarruf edebiliyordum. Dolar olarak 20-30 bazen 100 dolara denk geliyordu.

Gelirimi de istediğim gibi arttıramadım. Sanırım sabit maaşlı bir işte çalışmanın laneti olsa gerek İnsanı köreltiyor.

Her zaman söylüyorum yine tekrar edeyim. Tasarruf edebileceğiniz belli bir miktar var. Onun daha üstüne çıkmak çoğu kişi için imkansız. Fakat gelir arttırmanın bir sınırı yok. Çabanıza ve bolca talihinize bağlı. Belli bir tasarruf gücüne ulaşmak için de önemli olan geliri bir şekilde arttırabilmek.

Sözün özü ilk yola çıktığım sistemi oluşturmak için yüksek gelir, yüksek tasarruf ve temettüsü büyüyen hisse senetleri gerekiyordu. Türkiye’de temettüsünü 25-50 yıldır arttıran şirketlerimiz maalesef bulunmuyor. Eskiden Temettü Padişahları diye temettüsünü 5 senedir arttıran şirket listesi yapardım. Maalesef o listede olan şirketler bile çoğunlukla o listede kalma istikrarını sağlayamadılar. Çünkü döngüsel özellik gösteriyorlardı.

Bu arada bende çok boş durmadım. Öğrenmeye devam ettim.

Yanlış Fikirde Olduğunuzu Fark Ettiğinizde Ne Yaparsınız?

Yeterli tasarruf oranını sağlayamıyordum, Türkiye’de temettüsü büyüyen hisse senedi yatırımı yapamıyordum, gelirimi istediğim gibi arttıramıyordum. Yurtdışında yatırım yapacak kaynağımda yoktu ve olmayacaktı. Yani başta yaptığım planlar tutmuyordu.

Bu arada okumaya devam ettim. Ülkemizin yetiştirdiği en değerli yatırımcıların bazıları ile tanışma fırsatım oldu. Onların öğütlerini dinleme ve bunu uygulayabilme şansına eriştim. Hiçbir zaman bir konuda fanatik olmamaya çalıştım.

Çoğu zaman elimizdeki mevcut bilgilerle bir görüş ve ona bağlı bir eylem planı oluştururuz. Fakat görüşümüz aleyhine yeni bilgiler geldiğinde, bunu değiştirme gücü bulmak çok zordur. Çoğu insan, aksine bir kanıt ileri sürüldüğünde inandığı fikre daha sıkı sarılır ve körü körüne savunur. Karşı fikrin doğru veya yanlış olduğuna bakmaz. Bu da başarısızlığa giden en kestirme yollardan biridir. Özellikle bizim gibi ülkelerde bu daha da zordur. Çünkü fikrinizi değiştirdiğinizde hain ya da dönek olursunuz. Ben de bunu yaşadım.

Çok güvendiğimiz bir görüşün kanıtlarla çürütülebileceğinin farkında olmak ve onun yanlış olduğunu kabul edebilme yeteneğine ingilizcede intellectual humility yani “düşünsel tevazu” deniyor. Bunu biraz başarmak ise ilerlemenin yolunu açıyor.

Fikrinizi değiştirmek çok zordur fakat bunu blog yazarken herkesin karşısında yapabilmek benim için çok daha zor oldu.

Elimdeki bilgiler şunlardı: a) Mutlak temettü yatırımı için gerekli tasarruf oranına ulaşacak kadar gelirim yoktu. b) O kadar tasarruf edecek kadar gelirimi arttıramamıştım, c) Türkiye piyasası temettüsü büyüyen hisse senetleri konusunda ABD borsası kadar geniş seçenekler sunmuyordu ve temettüsünü en az beş yıl boyunca arttıran şirketler genellikle döngüsel şirketlerden oluşuyordu. d) Türkiye piyasasının ABD piyasasına benzememesi yukarıdaki şanssızlıkları içermesine rağmen avantajlar da içeriyordu. Burada para kazanmak bilgi asimetrisinden ve genel sermaye azlığından dolayı ABD’de para kazanmaktan daha kolaydı.

Şimdi ilk üç maddeyi yukarıda açıkladığıma göre Türkiye’deki borsanın ABD borsalarına göre avantajlarından bahsedeyim. Etkin Piyasa Hipotezi’ne göre etkin piyasalarda herkes her bilgiyi bilir, bu da yeni bilginin çok kısa sürede fiyatlara yansımasına ve bir avantaj sunmamasına sebep olur. Az-Orta-Çok etkin piyasa çeşitlerinde ABD hisse senetlerinin çok etkin bir piyasada işlem gördüğünü söyleyebiliriz. Çok fazla yatırımcı, çok fazla analist, çok fazla para var ve bu da bilginin çok hızlı bir şekilde paraya dönüşmesine sebep oluyor. Sürekli endeks fonlarına para akıyor. Benim, bir diğer yatırımcıdan daha fazla şey bilme ve bunu avantaja çevirip ortalamadan daha yüksek getiri elde etmem imkansıza yakın. Nitekim bunu düşük ücretli pasif S&P 500 fonlarının, aktif para yöneticilerini getiri anlamında sürekli tokatlamalarından anlayabilirsiniz. Pasif fonlara akan para da aktif fonlara akan paranın oldukça üzerinde kalmaya devam ediyor. İnsanlar daha düşük getiri için daha yüksek ücret ödemek istemiyor.

Fakat ülkemizde durum “şimdilik” çok etkin bir piyasa yapısına gelmedi. Bence şu anAz-Orta etkin piyasa arasında bir yerdeyiz. Yani ucuz bir şirket, çok uzun süre ucuzluğunu sürdürebiliyor. Ya da açıkça belli olan bir bilgi hemen fiyatlanmayabiliyor. Ya da bilinmesi gereken bir bilgi açıklanmayabiliyor. Ya da biz sonradan öğreniyoruz. Bu durum da sermaye kaybı riskinin büyük olmasının yanında aktif yatırımcılar için çok büyük fırsatlar sunmasına sebep oluyor.

Zamanla, insanlar borsaya geldikçe, fonlardaki sermayeler büyüdükçe, piyasadaki oynaklık da azalacak ve “çok etkin” bir yapıya doğru ilerleyeceğiz. O zaman da Türkiye’deki endeks fonlarının aktif fonlara üstün geldiği zamanları görebiliriz. Ama daha zamanımız olduğunu düşünüyorum.

Neyse, işte yukarıda saydığım sebeplerden dolayı temettü yatırımı yapmak yerine uzun zamandır kısa-orta-uzun vadeli işlemler yaptığım bir yatırım tarzını benimsedim. Bu da şimdilik meyvelerini verdi.

En iyisi ben miyim? Tabii ki hayır. Şanslıyız ki hisse senedi piyasasında para kazanmak için en iyisi olmak zorunda değiliz. Bizi mahvedecek hatalar yapmadan ortalama üstü getiri elde ettiğimiz sürece hisse senedi piyasasında zaman bizi ödüllendirecektir.

Bu da beni başka bir konuya getiriyor.

2017’den beri yaşadığım süreçte kendim başta olmak üzere küçük yatırımcılarla ilgili bir çok gözlem yapma şansım oldu.

Çok hata yapıyoruz, inat ediyoruz. Hatalarımızı içselleştirip işi duygusal boyuta getiriyoruz.

Yaptığımız Hatalar

Öncelikle borsa yatırımının çok ciddi bir iş olduğunu unutuyoruz. William Bernstein’in çok sevdiğim bir sözü var:

Aklı başında olan hiç kimse uçağın kokpitine dalıp da uçağı uçurmaya çalışmaz ya da bir tiyatro açıp da hemen bir oyun sergilemeye kalkmaz. Fakat ne hikmetse, kendi emeklilik fonlarını yönetebileceklerini düşünürler. Ben üçünü de yaptım ve size şunu söyleyebilirim ki, kritik yanları düşünüldüğünde ilk ikisi üçüncüsünden çok daha kolaydır.

William J. Bernstein

Çoğu yatırımcı yatırım yönetiminin ne kadar ciddi bir iş olduğunu anlamıyor. Etrafımızdaki dünya sürekli değişiyor, şirketler değişiyor. Yatırım yaptığımız çoğu şirket döngüsel yani 7 sene yaz 7 sene kış oluyor. Eğerli’de başımıza gelenleri hatırlayın ya da Alarko’da başıma geleni de hatırlayabilirsiniz. Ama hatırlamamanızı tercih ederim hahaha.

Sözün özü bu iş çok emek gerektiyor ve o kadar cilveli bir iş ki siz ne kadar uğraşsanız da emeğinizin karşılığını alamayabilirsiniz. Ya da sabredeceğiniz zamanda alamayabilirsiniz.

Peki neden herkes yatırımlarını yönetebileceğini düşünüyor? Bence biraz ego, biraz da işin ciddiyetinin farkında olmamaktan kaynaklı bir durum.

İkinci konu da şirketlere duygusal olarak bağlanıyoruz. Özellikle de döngüsel şirketlere. Bununla ilgili geçenlerde bir yazı yazmıştım. Eğer okumadıysanız mutlaka okumanızı tavsiye ederim.

Yanlış hisseyi seçiyoruz, sonra hata yaptığımızı kabul etmeyip, daha fazla alarak hatamızı katlıyoruz. Sonra düşünce duygusal olarak daha fazla bağlanıp daha fazla hata yapıyoruz.

Son konu da çeşitlendirme yapmıyoruz. Özellikle herkes hangi hissede çok kazandığını yazıyor. 10 sene önce şu hisseden şu kadar alsaydın şimdi zengin olmuştun tarzında sözler dolaşıyor. Benim başladığım zamanda 2009 krizi diplerinden hisse aldığında şu an paranı 100’e katlamıştın gibi bir çok hesap dolanırdı. Şimdi de sosyal medyada pandemi dibinden alsaydın şu kadar paran olurdu tarzında bir çok şey dolaşıyor. Yeni başlayanlar da buna inanıyor.

Bu önermede bence şöyle bir yanlış var. 2009’dan itibaren o kazancı elde etmiş olmanız için 2008-9’da o düşüşe yakalanmamış olmanız ve tamamen nakitte olmanız gerekirdi ki olan paranız erimesin. Ya da dünya finansal sisteminin çökeceği konuşulurken ve paranız beşte birine düşmüşken cesaret edip tüm paranızla hisselerinizi satıp o hisseyi almanız gerekirdi.

Portföyleri %10 düşünce kendini kırbaçlayan (ben dahil) bir yatırımcı grubundan çok şey bekliyoruz sanki.

Yani toparlarsam çoğumuz bu işi ciddiye almıyoruz, alsak bile gereken şeyi yapmaktan imtina ediyoruz. Bu da bizi kayıplara karşı kırılgan hale getiriyor.

Peki Hiç mi Umut Yok?

Bence durum o kadar da kötü değil. Burada iki seçeneğimiz var.

İlk seçeneğimiz bu işin çok ciddi bir iş olduğunu kabul edip, başarılı olmak için gereken şeyleri yapma fedakarlığını göstereceğiz.

Çok çalışacağız, hisse senedi yatırımının takım tutmak olmadığını iyice kavrayıp, gerektiğinde fikrimizi değiştirme cesareti göstereceğiz ve kendimize zaman tanıyacağız. Varlıkları iyi tanıyıp, portföyü çeşitlendireceğiz. Bir yatırım felsefesinin oluşması en az 5 yıl sürer ve birçok kaynaktan okuma yapma ve öğrenme gerektirir. Hatalardan ders alarak devam etmek de bu işin olmazsa olmazıdır.

İkinci olarak da kendi yatırımını yapmanın bir zorunluluk olmadığının farkına varıp fonlara yönelmektir. ABD’de endeks fonlarında insanlar bunu yapıyor.

Endeks fonlarında da sıkıntılar var. Bundan Howard Marks’ın 2025 yılında yazdığı ilk makalesinde bahsetmiştik.

Fakat bence şu an Türkiye’de endeks fonları için erken. Bu yüzden bireysel hisse seçecek zamanları olmayanlar, seçecek zamanı ayırmak istemeyenler fon yöneticisi seçip fonlara yatırım yapabilir/yapmalı. Geçmiş performansa bakarak, for yöneticisini dinleyerek, açıklamalarını okuyarak, komisyon oranlarına bakarak seçim yapabilirsiniz. Çünkü bireysel hisse seçimi, eğer gereklerini yerine getirmezseniz bir tuzak halini alabilir. Fonlarda ise yöneticilerin işleri bu olduğu için piyasayı daha yakından takip edip gerektiğinde gerekeni yapabiliyorlar.

Bir de işin başka bir boyutu var. Nihayetinde hepimizin en değerli varlığı zaman. Zamanımızı paraya çeviriyoruz. Hisse senedi de yatırım yapmak da bunun bir yolu. Eğer sizin daha iyi bir para kazanma yolunuz varsa (mesela işinizden daha fazla gelir elde imkanınız varsa) buna odaklanmak bireysel hisse senedi yatırımı yapmaktan çok daha iyi gelir artışına sebep olabilir. Bu arada para fonlarda değerlenmeye devam eder. Siz de sevdiğiniz ve daha çok para kazanabileceğiniz işlere odaklanırsınız.

Son olarak hisse senedi fonlarının yüksek komisyon oranları konusu var.Geçenlerde çok tartışıldığı için değinmek istiyorum. Bence fonlardaki %3’lük komisyon bu enflasyon ve getiri ortamında çok fazla etkili olmaz. Ne zaman ki enflasyon %5-6’lara iner. %10 getiri elde edecek fona %3 ücret vermek sorun haline gelir. ABD örneğinde olduğu gibi aktif yönetilen fonlardan endeks fonlarına yaşanan kayışı biz de görürüz. Fakat o duruma gelir miyiz, gelirsek ne zaman geliriz bilmiyorum.

Toparlarsam

Konuyu dallandırdım, budaklandırdım ama sonunda derdimi anlattım diye düşünüyorum.

Herkes hisse senedi seçmek zorunda değil, hisse senedi seçmemeyi tercih etmek de kişiye göre çok faydalı bir tercih olabilir.

Yatırımcı olarak, daha doğrusu insan olarak hataya çok açığız. Yaptığımızı hataya saplanıp kalabiliyoruz ve bu da hisse senedi piyasasında yatırım yapanlar için çok tehlikeli bir huy.

Bu sebeple özellikle yatırıma ilk başlayan arkadaşlar bu tercihi yaparken ekstra dikkatli olmalılar. Çok kaynak araştırıp inceleyip neye yatırım yapacaklarsa akıl süzgecinden geçirmeliler.

Eskinin favori şirketleri güncel piyasa değerleri ile eski kazanç oranlarını sunmayabilir. Hayallere kapılmadan, gerçekçi düşünüp na göre yatırım yapmanın en doğru yol olduğunu düşünüyorum.

Şimdilik kendinize iyi bakın.

Güzel günlerde görüşmek üzere.

Saygılar.

4 Yorum

  1. UĞUR demiş ki:

    Çok güzel bir yazı, emeğinize teşekkür ederim.Yaş olarak yatırıma geç başlayabilmiş, 4 yıldır borsada olan biriyim,Son zamanlarda kendimi sorguladığım 2 konu var, ikisi de burada mevcut.Acaba bazı hisse senetlerine fazlaca mı bağlandım diyorum çünkü hisse gitmiyor, diğer yandan bilebildiğim inceleme kriterlerine göre her şey doğru geliyor.Bu konudaki açmazım devam ediyor.Diğer konu son 2 yıldır karşılaştırma yaptığım herkesin bildiği popüler 5 farklı hisse fonunun tamamı beni geçti.Fona geçsem iyi ama, tabiki fonda hayal ettiğim kaldıraçlı kazanç da zor.Şimdilik kendi portföyüme odaklanarak devam ediyorum.
    Saygı ve selam ile…

    Ocak 19, 2025
    Yanıtla
  2. Erararay demiş ki:

    Merhaba,
    Sizi uzun zamandır takip ediyorum bu yazınızı da ilgiyle okudum. 2018 yılında KYK kredimin bir kısmını borsa, döviz, fon ve altın üzerine alımlar yaparak başladım. Henüz 21 yaşında iken sizin yazılarınızdan da etkilenerek temettü emekliliği için portföyümü şekillendirmeye başlamıştım. İlk temettü ödemelerim geldiğinde aldığım keyfi hala hatırlıyorum. Mezuniyetimle birlikte hemen işe başladım ve bir sene sonra pandemi ile birçok şey gibi benim de planlarım değişti. 2022 yılında yurtdışına yerleşmeye karar verdim. 4 sene boyunca biriktirdiğim para ile master eğitimimin bir kısmını, bir yıllık konaklamamı ve gündelik masraflarımı ödeyebildim.

    Geçen sene mezun oldum, iyi bir işe başladım ve tekrar para biriktirebilmeye başladım ve 2018 ‘deki başlangıç noktasına yani tasarruf yapma noktasına geri döndüm. Henüz tasarruflarımı nasıl ve nerede yatırıma çevireceğime karar veremedim. Çifte vergilendirme gibi risklerden kaçınmak için hala araştırmaya devam ediyorum. Lütfen deneyimlerinizi bizlerler paylaşmaya devam edin.
    Teşekkürler.

    Ocak 19, 2025
    Yanıtla
  3. Alptekin demiş ki:

    Harika yazı için teşekkürler. Sizi 2017den beri okuyorum, ben de o dönemlerde başlamıştım. Ben de istedigim gibi birikim yapamadım,
    tam biriktirecek gibi oldum bir sey cikti, para bir sekilde baska yerlere akti 🙂 Yatirim anlaminda da neredeyse birebir aynı dusuncelerle fon yatirimi bana mantıklı gelmeye başladı. Ozellikle hisse secimi ciddi zaman ayirmayi gerektiriyor. Temettu hissesi de olsa bazen bir hisse bir sene boyunca %50 dusebiliyor (bkz. TOASO 2008). Bu isin yuzde 90-95’i de psikolojide bitiyor. Ben de o yuzde 70 borsa- yuzde 30 doviz bazli (duruma gore altin, eurobond fonu vb.) seklinde yatirim yapmaya karar verdim, Allah saglik sihhat versin once tabi, yas ilerledikce riski azaltabilirim diye dusunuyorum. Yazilara devam lutfen, zevkle okuyorum. Sevgiler 🙂

    Ocak 19, 2025
    Yanıtla
  4. gokhan demiş ki:

    Çok güzel bir yazı olmuş, emeğinize sağlık. Çocukluğumuzdan beri bizi borsadan korkuttukları için ne ben ne de yıllardır finans sektöründe çalışan eşim borsada hiç yatırım yapmadık. (Çok yakın akrabamın iki ev parasını Sabah hissesinde kaybetmesini duyduğumda 14-15 yaşındaydım) Hep acaba mı dedim ama yatırımlar klasik olarak gayrimenkul, araba, döviz ve faiz sarmalında harcanıyor. Ayrıca ülkedeki ekonomiye ve adalete güvenimiz o kadar az ki otomatik katılım BES sistemini bile her iş değişikliğimde reddettim. Bu işe kendimiz giriştiğimizde de kesinlikle çok zaman ayırmak gerekiyor ve bu bile sonunda yeterli olmayabilir. Dolayısıyla aslında ben de fonlara ve ETF’lere uzun zamandan beri yatırım yapmak istiyorum ama bir türlü elim gitmiyor. (Sadece geçen sene artık BES hesabı açmalıyım diyerek BES hesabı açtım ve oradaki fonları yönetiyorum. İşim de çok zor olmadı zira yüksek faiz altında en risksiz fonlar en yüksek getiriye sahip oldu…) Yurtdışı piyasalara yatırım yapacak tutarlara erişemediğinizden bahsetmişsiniz. Yurtdışına yatırım yapmak için minimum tutarlar ne kadardır? Yurtdışında veya borsada çok fazla zaman harcamadan yatırım yapmak istiyorsak profesyonel destek almak mantıklı mıdır?

    Şubat 2, 2025
    Yanıtla

Yorumunuzu Ekleyin