Howard Marks Makaleleri 1998-2:Dahi Olmak Yetmez (Long-Term Capital Management’tan Alınması Gereken Dersler)

Herkese selamlar.

Güneşli bir Pazar günündeyiz. Yapraklar da sararıp düşmeye başladı. O zaman yürüyüşünüzü yaptıktan sonra çayınızı da koyduysanız, Howard Marks’ın 1998’de Long-Term Capital Management’in batışı üzerine yazdığı yazıyı okumak için hazırsınız demektir.

Yazının alınacak derslerin anlatıldığı ikinci bölümü özellikle çok önemli.

“Bir şey bilmeyen ve bilmediğini de bilmeyen bir ahmaktır; uzak durmak gerekir.”

Hadi başlayalım.

Dahi Olmak Yetmez (Long-Term Capital Management’tan Alınması Gereken Diğer Dersler)

24 Eylül’e, The Wall Street Journal ön sayfasında; Messrs, Rubin ve Summers’ın liderlik ettiği ekonomi politika belirleyicilerinin “rüya takımının”, gelişen ülke ekonomi ve kurlarında meydana gelen gelişmelerden sıyrılmadaki başarısızlıkları hakkında mükemmel bir makale yayınladı. Yazının başlığı Vietnam’daki ABD varlığı hakkındaki David Halberstam’in “The Best and The Brightest” isimli kitabından alınmıştı:

                Eğer insanoğlunu birleştiren tek bir şey varsa, o da katıksız zekâ ve mantığın her şeye cevabı olduğu ve her şeyi çözebildiği inancıdır.

 Sayfa boyunca –birkaç satır sonra—başka bir mükemmel makale daha vardı. Bu sefer konu Long Term Capital Managemet’tı. Bence Halberstam’dan yapılan alıntı buna da tam olarak uyuyor.

Long-Term Capital Management Destânı şimdi gayet iyi biliniyor. Her ne kadar kısaca bahsedecek olsam da benim amacım olguları tartışmak değil, öğrenilecek dersleri çıkarmaktır. Long-Term eski Salomon Brothers Başkan yardımcısı John Meriwether, başka saygı duyulan eski Salomon ortakları, FED’in eski bir Başkan Yardımcısı ve birkaç Nobel ödülü sahibi tarafından kurulmuştu. Tahvil arbitrajı ile uğraşıyordu ve tahvillerin sistematik olarak yanlış fiyatlamasından istifade etmeye çalışıyordu. Benzer etmenler sonucu, değerinin altında kalan tahvilleri alarak ve değerinin üzerindekileri de açığa satarak istikrarlı getiri elde etmeyi ve piyasa riskine maruz kalmamayı hedefliyordu.  Long-Term yöneticilerinin zekâları ve başarıları ile güçlü yıllık getirileri, yatırımcıları yatırım yapmaya mecbur bırakmış ve fonun tam olarak ne yaptığını anlama zahmetinden de kurtarmıştı. Yıllık %40 getiriden sonra fonun yaklaşımının yatırımcılara tam olarak anlatılmasına gerek kalmamış, portföyü hiçbir zaman açıklanmamış ve yöneticilerin hamleleri hiçbir zaman rapor edilmemişti.

Muhtemelen, bizim tahvil oyunun santim santim oynanan bir oyun olduğunu söylediğimizi duymuşsunuzdur. Peki o zaman Long-Term nasıl oluyor da yıllarca %40 ve daha fazlası getiri elde edebildi? Cevabı kaldıraçtır: Sermayelerinin birçok katı tahvil alacak kadar borç aldılar. Şimdi biliniyor ki Long-Term Capital’in sınırlı ortaklarının nakit sermayesi, aldıkları borçlarla birlikte aşağı yukarı 1,5 milyar dolarmış  ve buna sınırlı sorumlu ortaklardan aldıkları 3.1 milyar doları da eklemişler. Bu 4.6 milyar dolarlık sermaye nasıl olduysa Long-Term’in türev varlıklarda 150 milyar dolarlık kısa ve uzun pozisyon almasını sağlamış ve bu “kaldıraçlı pozisyon varlıklarının toplam değerinin” 1,25 trilyon dolar olduğuna inanılıyor.

Yatırımlarınız sermayenizi bu kadar olağanüstü şekilde aştığında, sermayenizin silinmesi için çok da büyük bir düşüş gerekmez. 1 Ağustos ve Eylül arasında, Hazine tahvil ve bonoları hariç bütün tahvillerde düşüş, Hazine tahvillerinde değer artışı (Long-Term “uzun” pozisyonlarındaki açığını kapatmak için bunları açığa satmıştı) ve hisselerde düşüş (devralmaya konu hisse senetlerinde yüklü pozisyonu vardı) Long-Term’in sermayesinin %90’ını silmeye yetmişti. Dahası, eğer teminat tamamlama çağrısı ile muazzam pozisyonlarını dünyanın en istikrarsız piyasalarında boşaltmak zorunda kalırsa, buradan elde edilecek gelir alınan borçtan az olabilir bu da Long-Term’e borç veren banka ve brokerların kredi borçlarını tahsil edememelerine ve silmelerine yol açabilir ve belki de bu eylem onları da istikrarsızlaştırabilir. İnanılmaz şekilde, Long-Term’in pozisyonlarının zorla likidite edilmesi hakkında “Dünya finans sisteminin istikrarı için tehlike…” (The Wall Street Journal, 29 Eylül) isimli makaleler yayınlanıyordu. Bu şartlar yeniden yapılandırmanın önünü açtı ve 14 finansal kurumdan ek yatırım kararı alındı. İşin arka planı böyle. Şimdi derslere geçelim.

Long-Term tarafından kullanılan teknikler “anlaması yetenek gerektiren işler” ve “kara kutu” olarak tanımlandı. Bilgisayarlar binlerce varlığı tarar ve tarihsel ilişkinin ihlal edildiği ve ortalamaya dönüş olduğunda kâr elde edebilecek durumları tespit ederdi. Bunlara “yakınsama işlemi” denirdi. Tahminen, Long-Term geçmişin kendisini tekrar etme olasılığını değerlendiren ve tek tek varlıklar arasındaki ilişkinin bütün portföye olan etkisini değerlendiren modeller kullanırdı. Bu yüzden de güvenli şekilde alınabilecek risk ve kaldıracı hesap ederlerdi.

Peter Bernstein olağanüstü kitabı Tanrılara Karşı’da olasılıkla ilgili çalışmaların nasıl bilgi temelli kumar ve bilgi temelli yatırım yapmayı (gelecekle ilgili başka karar verme türleriyle beraber) mümkün hale getirdiğinden bahsediyor. Fakat yine de bu arayışın ürünleri sadece olasılık ya da mantıklı beklentilerden öteye gitmez. Olması olası olaylar bazen olmaz, düşük olasılıklı olaylar da bazen olur. Ya da tavla oynarken onu yenmem için gerekli olan çok düşük olasılıklı bir zar gelince arkadaşım Bruce Newberg’in dediği gibi “Olasılıkla sonuç arasında bazen çok büyük bir fark olabiliyor.” Olması muhtemel bir olay ile kesin olan arasındaki fark konusunda bilinçli olursanız varınızı yoğunuzu bir şeye yatırmak istemezsiniz.

Yatırım dünyasında da aynısı geçerlidir: Basitçe söylemek gerekirse, gerçekleşmesi gereken ilişki bazen gerçekleşemez. Bu piyasaların ve sistemlerin çalışmamasından (1987 Çöküşünde portföyünü sigortalayanların zarar-kesleri çalışmadı) çünkü dışsal olaylar tamamen öngörülemez (kupon ödemesini faize göre belirleyen “inverse floater denen tahvillerin 1994 yılında faiz oranlarının yıllık 600-700 baz puan arttırılabilmesi imkansız görülüyordu) ya da güvenilmeyen insan davranışlarından (korkmuş insanlar en çok gereken zamanda ellerindeki nakdi kullanmak istemezler) kaynaklanır. İlişkinin gerçekleşememesi genellikle ona olan inancın aşırı seviyeye çıktığı ve büyük yığınların ona oynadığı zamanda meydana gelir. Her ne sebeple olursa olsun, olasılıksal modellerin “olasılık dışı felaketlere” yeterince alan bırakmadığı birçok durum gördük.

Long Term’den Meriwether’in 2 Eylül’de hissedarlarına yazdığı mektupta dediği gibi: Fon sahip olduğu varlıklara yakınsama beklentisi ile eklemeler yaptı fakat işlemler dramatik şekilde yakınsamak yerine uzaklaştı. Başka bir deyişle, bazen ucuz olan şeyler daha da ucuzlar ve pahalı şeyler daha da pahalılanır.

Serbest piyasanın dengede işlemesi için, güdüleyici iki etken olan korku ve aç gözlülük arasında sağlıklı bir gerilim olması gerekir. Eğer yatırımcılar ikisini de hissediyorsa, aç gözlülük onu şansını denemeye iter fakat korku aldığı riske sınır koyar. Fakat, ikisi her zaman dengede değildir — biri ya da diğeri daha üstündür. Son birkaç yılda çok az korku vardı ve aç gözlülük ve risk almak daha baskındı. Bu süreç Long Term’in yöneticilerinin beyin güçlerine bağlı süreçlerin kusursuz olduğu sonucunu onlara düşündürmüş olabilir yani çok az korku hissettiler ve çok fazla risk aldılar. Her çağda, bir katılımcı göze çarpar ve Long-Term uzun süre boyunca 1990’ların “poster çocuğu” olarak bilinecek.

Sanırım yatırımcılar her zaman “sihirli değnek” arayışındalar. Risk almadan çok yüksek kâr getirecek işlemleri arıyorlar –bu güzden de 1970’lerde Nifty Fifty, 80’lerde portföy sigortasının ve 90’larda da piyasaya nötr stratejiler peşinde koştular. Sık sık, bunu kendileri için daha kolay getireceğini umdukları “dâhilerle” –bu Joe Granville, Elaine Garzarelli, David Askin ya da John Meriwether olsun- bir araya geldiler.

Fakat sihirli değnek diye bir şey yok. Hiçbir strateji risk olmadan yüksek getiri elde edemez. Ayrıca kimsenin her şeye cevabı yoktur, hepimiz sadece insanız. Deha da aynı gurur gibi, fazla güvenildiğinde çoğu kez hataya sebep olabilir.  Ona sahip olanların, geleceği tam anlamı ile kontrol etmesi için yetersiz olmakla kalmaz, ayrıca çokça hayranlık duyulduğunda insanların sorması gereken soruları sormadan ona uymasına ve eninde sonunda gelecek olan yağmurlu günler için yeterince önlem almamasına sebep olur. Bu büyük ihtimalle Long-Term Capital Management’ten alınması gereken en önemli derstir. Diğer dersleri ise aşağıda gözden geçireceğim.

  1. Daha önce yazdığım gibi, “Oynaklık+Kaldıraç=Dinamittir.” Long-Term’in batma sebebi büyük ihtimalle varlık seçiminden ya da işlem yaptığı piyasalardaki düşüşlerden değil de kullandığı kaldıraç yüzündendir. Ortalama olarak, aldığı pozisyonlar belki yüzde birkaç puan düşmüştür. Fakat varlıklarınız sermayenizin 25 katı olduğunda, %4’lük bir düşüş bile sizi silmek için yeterlidir.

Bu günlerde, çoğu insan “kaldıraç” kelimesini “borç” kelimesinin alternatifi olarak kullanıyor. Fakat bunu ilk öğrendiğim şekilde daha iyi anlaşılır: Kazançların ve zararların katlanması. İngilizler buna bu yüzden “gearing (dişli-vites) derler. Las Vegas’ta “Ne kadar yüksek bahis oynarsanız, kazandığınız zaman o a kadar büyük kazanırsınız” Asla “kaybettiğinizde de o kadar büyük kaybedersinizi” eklemezler. Kaldıraç sermayenizden daha büyük bahis oynamanızı sağlar ve sizi hem daha iyiye hem de daha kötüye açık hale getirir. Kaldıraç gerçekten de dinamit olabilir.

Oaktree’nin portföylerinin hiçbiri sermayemizden daha fazlası ile yatırım yapmak için kaldıraç kullanmaz (fakat Gelişen Ülkeler Fonumuzun kısıtlı şekilde bu imkanı olacak). Kaldıraç kullanımı ile ilgili bazı fırsatları değerlendirdik fakat şimdiye kadar ortamın risk toleransının yüksek olmasından dolayı kaldıraç kullanacak bir durum ve getiri oranı bulamadık. Örnek olarak, son beş yılda sayısız kez teklif edilmesine rağmen CBO (kaldıraçlı yüksek getirili tahvil portföyü) oluşturmayı red ettik. Bunun sebebi kaldıracın asla düşük kâr oranını arttırmak için kullanılmaması, zaten yüksek olan getiriden avantaj sağlamak için kullanılmasına ilişkin görüşümüzdür.  Long-Term’in yöneticileri çok küçük farklardan kâr elde etmek için çok yüksek kaldıraç kullandılar ve bu onları yok etti.

  • Hedge Fonları büyülü değildir. Alternatif yatırımlara ilişkin Nisan raporumuzda açıkladığımız gibi, hedge fonların iki ortak özelliği vardır: Özel sahiplik statüsü ve sınırsız sorumlu ortakların kazançlardan pay aldığı bir ücret mekanizması. Yüksek getiri ve düşük risk kesinlikle hedge fonu yatırımcılarının doğuştan kazanılmış hakkı değildir.

Fakat hedge fonların yapısı, yatırımcıların (Long Term’inkiler gibi)  sadece sorun baş gösterdikten sonra farkına vardığı çıktıları olabilir. 17 Şubat 1994’te yayınlanan “Bugünün Piyasalarında Risk” isimli makalemde o vakte kadar başarılı olan Hedge Fonları ile ilgili aşağıdaki soruyu sormuştum:

               Geçen sene ortalama bir hisse ya da tahvilin getirisi %10-15 iken nasıl oldu da bazı hedge fonları %70 ve üstü getiri elde edebildiler. Çok cesur ve yüklü kaldıraçlı hamlelerle… Peki yöneticilerin hesaplamaları yanlış çıksaydı ne olurdu? Hedge fonu meraklıları ne kadar risk aldıklarının farkında mı? Paralarını ne kadar bir süre için bağlıyorlar? Yürütülen stratejiler hakkında ne biliyorlar?

Uyarılarımıza gerek duyulmasını hiç umut etmeyiz fakat genellikle bunun kaçınılmaz olduğunu hissediyoruz. Long-Term vakası gösteriyor ki hedge fonlar her derde deva değil ve sık sık kayda değer dezavantajlar barındırıyorlar. Kapalı uçlu anlaşmalara sadece fonun uygulayacağı strateji derinlemesine incelendiğinde ve yöneticilerine tamamen güvenildiğinde girilmelidir. 

  • “Eğer gerçek olmayacak kadar iyiyse, büyük ihtimalle öyledir.” Bu eski deyişin zaman zaman modası geçer fakat ne zaman bir çabuk zengin olma dalaveresi ortaya çıksa tekrar moda olur. Birçok “risksiz” arbitraj, hedge ve piyasanın durumundan bağımsız stratejilerin söylenenden çok daha riskli olduğu ortaya çıktı.

Çocukken, 1930’larda yayınlanan bir filmde Rothschildların özel güvercinleri sayesinde Londra’da belli bir kurdan aldıkları para birimini Paris’te başka bir kurdan satarak servetlerini elde ettiklerini izlemiştim. Buna risksiz işlem denir: Aynı varlıkla aynı zamanda farklı fiyattan işlem yapmak.

Fakat birlikte hareket etme olasılıkları %100’ün altında olan varlıklarla uğraşmaya başladığınızda, “temel fiyatların uyuşmama riskini” ya da arbitraj yapılan varlıkların beklenen yönde hareket etmeme riskini almış olursunuz. Long-Term’i yok eden budur; Tahvillerinin getirileri birbirlerine yakınsaması gerekirken ayrıldı. Aralarındaki tarihsel ilişkinin, düşünülenden çok daha az güvenilir olduğu ortaya çıktı.

  • “Her zaman bir şey vardır.” Roseanne Rosanadana, Saturday Night Live’da böyle derdi ve bu doğrudur — eninde sonunda, her zaman bir şey ters gider. Her şeyin doğru gideceğine bağlı olan bir karar güvenilmezdir fakat Long-Term’in 25 üstü kaldıraç kullanmasının arkasında da böyle bir beklenti olmalı. Warren Buffett, “yanılma payına” olan ısrarı ile asla böyle bir bahse girmezdi (her ne kadar serveti 600 milyon dolar iken Long-Term’in yeniden yapılandırılmasına Goldman Sachs ve AIG ile birlikte 250 milyon dolarlık ölü fiyatına bir teklif vermişti).

“Spekülatör Müsünüz Yoksa Yatırımcı mı?” (3 Eylül 1997)’de şöyle yazmıştık:

               Piyasanın düşüşüne ne sebep olabilir? Yatırımcı güveninde bir düşüş -belki de en kolay ulaşılabilen emtia bunun sebebi olabilir fakat sebebini öngörmek çok zor. İnsanlar “Hiçbir sürpriz beklemiyoruz” diyebilir, ki bu da bizim ters indikatörümüz olur. Sürprizler hiçbir zaman beklenmez -tanım olarak- ve yine piyasayı onlar hareket ettirir. (Eğer beklenselerdi, piyasa bunu fiyatlardı ve oluştuktan sonraki fiyat hareketini gereksiz kılardı). Sıradaki sürpriz jeopolitik (petrol ambargosu, Kore’de savaş), ekonomik (sıkı para, düşük ekonomik büyüme) ya da piyasanın içinden (yüksek faizlerde tahviller arasındaki rekabet, bir yolsuzluk tespiti) olabilir fakat büyük ihtimalle kimsenin öngöremediği bir şey olacak -biz dahil.

Çocukken, babam sadece bir atın katıldığı bir yarış olduğunu öğrenen bir kumar müptelası hakkında şaka yapardı. Borç aldığı para ile bahse girmiş fakat at çitlerin üstünden atlayıp kaçınca parayı kaybetmişti. Kesin bir bahis yoktur, sadece daha iyi ya da kötü bahis vardır ve bir şeylerin kötü gitme olasılığını hesaba katmadan bahse girenler etraftaki en tehlikeli oyunu oynuyorlardır.

  • “Asla zekâyı boğa piyasası ile karıştırmayın.” 1990’lar başladığında hem ekonomi hem de hisse senedi piyasası çok düşük seviyelerdeydi. Sonuç olarak, başarı çok kolay geldi, risk almak iyi sonuçlar verdi ve en iyi getirileri en çok riski alanlar elde etti. Kendileri ve stratejileri en iyi olarak kabul edildiler.

Benim görüşüme göre, a) Başarının arkasındaki üç etken zamanlama, agresiflik ve yetenektir ve b) Eğer doğru zamanda yeterince agresif olursanız çok da yeteneğe ihtiyacınız olmaz. Fakat başarısını iyi zamanlanmış agresifliğe borçlu olanlar bunun tekrar edeceğine güvenemezler – özellikle zor zamanlarda. Bir yatırımın geçmiş performansı değerlendirilirken, bu üç etkenin rolünün de değerlendirmeye katılması elzemdir.

  • Krediye ulaşımda yaşanan değişim etkili bir güçtür ve yatırım işinde zaman geçtikçe kredi döngüsüne olan saygım da o kadar artıyor. Örnek olarak, uygulamalarımızla değer yarattığımızı düşünsek de, 1990’daki hacizli borç fonlarımızın %50 brüt getiri elde etmesi büyük oranda a) Korku ve hükümet hamlelerinin kredi kanallarını kapatması, b) 1980’lerin LBO (Borçla satın alma)’larının borçlarını yeniden finanse edememeleri ve sürü halinde temerrüde düşmeleri ve c) Böylece borcun yok pahasına satın alınabilmesi sonucunda olmuştur. Kayda değer bir durgunluk da yangını büyütmüştü fakat daha cömert bir sermaye piyasası şirketlerin borçlarını yeniden finanse etmelerine olanak sağlayıp başlarını beladan kurtarmalarını sağlardı (aynı 1993’ten 1998’in ortalarına kadar yaptığı gibi) ya da sıkı bir piyasa 1990-92 arasında olduğu gibi onları devirirdi.

Borç verenlerin ürünü paradır ve işleri bun dağıtmaktır. Para tamamen diğerlerinden ayırt edilemez bir emtia olduğu için borç verenler piyasa canlı olduğunda sadece yandaki satıcıdan daha fazla risk alarak, daha düşük faiz teklif ederek ya da daha kötü şartları kabul ederek pazar payı için rekabet ederler. Bu taktikler zor zamanlarda aniden sertçe yön değiştirir büyük bir acıya yol açar ve kredi vermeyi daraltır.

Ucuz para zamanlarında ise, başarılı olmaması gereken şirketler, aynı sıkı para zamanlarında batmaması gereken şirketlerin batması gibi başarılı olurlar. Kolay para Long-Term’in başarılı olmasının ve daha sonra da çökmesinin anahtarıydı. Bankerler ve brokerlar sınırsız sorumlu ortakların sermayelerini arttırmalarına ve çok büyük pozisyonlar almalarına izin verdiler. Hem Long-Term hem de kendileri için güvenli olmayan miktarlarda kredi verdiler. Long-Term’in zekası tarafından baştan çıkarılarak ne kadar borç aldığının ve portföyünün neye benzediğinin farkına varmadıklarını varsayıyorum.

Kredi döngüsündeki vahşi dönüşler –genellikle temelindeki ekonomiden çok daha vahşi olur—yatırım ve işletme dünyasındaki birçok aşırı oluşumun sebebidir. Aşırı borç verme önce aşırı yükselişe sebep olarak 1989-92’deki gayrimenkul çöküşüne ve gelişen ülkelerdeki 1997-98 yıllarındaki düşüşlere sebep olmuştur. Aynı sıkı kredi piyasasının 1990-92’de iflaslara sebep olması gibi. Bir dahaki krizde etrafınıza bakın, büyük ihtimalle bir borç veren bulacaksınız.

  • “Ne kadar da çabuk unuturlar.” Geleceği görmek mükemmel (ve çok kârlı) olurdu fakat gerçek şu ki çok azımız bunu yapabiliyor. Fakat en tehlikeleri durumlardan kaçınırken akıllı yatırım yapmanız için çok da ileri görüşlü olmanıza gerek yok. Kredi piyasasının dönüşleri bütün diğer etkenleri bastırabilir. Yükselişler bile kendi içinde düşüş tohumları taşır (her düşüşün toparlanmanın temellerini atması gibi). Tahminciliği unutun –geçmişten alınan dersleri aklınızda bulundursanız bile baya öne geçersiniz.

Hepimiz George Santayana’nın meşhur gözlemini duymuşuzdur: “Geçmişi hatırlamayanlar onu tekrarlamaya mahkumdur.” Ve yine de bugünün hatalarının kaç tanesi tam da geçmiştekilerin tekrarı? Otuz yıl önce, “en iyi şirketlerin” hisse senetlerinin F/K’ları çökmeden önce 50 ve üstünü gördüler. On yıl önce, yatırım bankacıları finansman penceresi kapanınca köprü kredileri ile finanse edilen yüksek kaldıraçlı yatırımların altında kaldılar.  Beş yıl önce, bankaların başı türev araçlarla derde girdi. Bütün bunlar geçmişi unutanların ya da “yeni paradigmada” alakasızlığını rasyonalize edenlerin başını 1998’de tekrar belaya soktu.

Geçmişte John Kenneth Galbraith’ın “Finansal Coşku’nun Kısa Tarihi” isimki mükemmel küçük kitabını önermiştim. Yüksek getirili tahvillerdeki görüşlerine katılmasam da karşıt düşünen ve yatırım yapan herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum. Galbraith şöyle diyor:

               Coşkuya yapılan katkılar şimdiki zamanda ve geçmişte bahsedilmeyen iki etkendir. İlki finansal hafızanın olağanüstü kısalığıdır. Sonuç olarak, finansal felaketler çok çabuk unutulur. Bunun daha sonra sonucu da, aynı ya da benzer durumlar yeniden oluştuğunda, bazen birkaç yıl içinde, bu olayların yeni ve çoğu zaman genç ve her zaman olağanüstü şekilde kendine güvenen yeni nesil tarafından finansal ve daha geniş ekonomik çevrede dâhiyane ve yenilikçi bir buluş olarak nitelendirilmesidir. Finans dünyası gibi insan emeğinin olduğu ve geçmiş olaylardan çok az ders alınan çok sınırlı sayıda alan vardır. Hafızalarda yer ettiği ölçüde geçmiş tecrübe, günümüzün olağanüstü harikalarını takdir edecek öngörüsü olmayanların ilkel sığınağı olarak yok sayılır.

Amin.

Geleceği bilme ve kontrol etme sınırları hakkında hiçbir şeyin farkında olmayan insanların tarih çalışmasına gerek yoktur. Geri kalan bizler için, elimizdeki en iyi araçlardan biridir.

***

Geleceğin ne getireceğini bilemeyeceğinizi hatırlayamamak genel bir kusurdur ve bazı en büyük finansal zorlukların da kaynağıdır. En büyük kibir —bildiğiniz ve yapabileceğiniz şeylerin abartılmasıdır–  kaynaklarından biridir.

General Motors’tan Charles Froland, Long-Term Credit’teki insanların “çok fazla inandıklarını” söylemişti. Henry Kaufman şu sıralar konu hakkında “Para kaybeden iki tür insan vardır: Hiçbir şey bilmeyenler ve her şeyi bilenler” demiştir. Dirty Harry  “bir insan sınırlarını bilmeli” diye eklemiştir. Aslında en iyisini annemin bildiğini düşünüyorum: “Bir şey bilmeyen ve bilmediğini de bilmeyen bir ahmaktır; uzak durmak gerekir.”

Oaktree, aşağıdaki temel önermelerin (başka birçoğunun yanında) üzerine inşa edilmiştir:

  • Gelecek hakkında her şeyi bilemeyiz, soru ne kadar büyükse o kadar az biliriz.
  • Her zaman bir şeylerin ters gideceğini beklemeli ve hata payı bırakmalıyız.
  • Piyasada çok fazla aç gözlülük olduğunda ortaya çıkan riskler konusunda uyanık olmalıyız. Döngü korku yönüne çok fazla döndüğü zaman da sonucunda ortaya çıkacak kelepirlerden faydalanmalıyız.
  • Sınırlarımızı kendimize sık sık hatırlatmalıyız ve kendimizi kibir geliştirmemeye adamalıyız. Eğer yöntemlerimiz sağlam ve çalışanlarımız yetenekli olursa, kibir bizi başarısızlığa uğratabilecek birkaç şeyden biridir.

Long-Term’den alınacak dersler sadece o şirkete özgü değil. Aksine,  yatırımın evensel doğrularından birkaçına ışık tutuyorlar. Unutulduklarını göremeyeceksiniz.

9 Ekim 1998

4 Yorum

  1. halit kocaman demiş ki:

    yiğit bey merhaba

    portföy paylaşmayacakmısınız artık?

    Ekim 30, 2022
    Yanıtla
    • Lattedenborsaya demiş ki:

      Selamlar Halit Bey,

      Portföy durumu paylaşmıyorum artık. Belki işi bıraktıktan sonra tekrar bakarım.

      Saygılar.

      Kasım 6, 2022
  2. YATIRIMCI demiş ki:

    YİĞİT BEY
    LÜTFEN AYLIK PORTFÖY BİLGİLENDİRMESİNE BAŞLAYIN…BUNUN ÇOK BÜYÜK FAYDASI VAR. BİZİ MAHRUM ETMEYİN…SABIRLA BEKLİYORUZ…

    Kasım 6, 2022
    Yanıtla
    • Lattedenborsaya demiş ki:

      Selamlar,

      Sizi üzmek istemem, ben de yazmayı çok özledim. Fakat şu an yazmamak çok daha doğru bir karar.

      Saygılar.

      Kasım 6, 2022

Yorumunuzu Ekleyin

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.