Peter Lynch Makaleler Serisi 18: Okuyucu Sorularına Cevaplar

Herkese selamlar.

Bu makalede Peter Lynch okuyuculardan gelen soruları cevaplıyor.

Tavsiye verdiği bir şirketin çakılmasından, tahvilden, piyasa zamanlamasından büyüme yatırımı-değer yatırımına kadar birçok konuda bilgiler içeren bu yazıyı mutlaka okumanızı tavsiye ederim.

Ayrıca yazıda blog açısından bir ilki de gerçekleştirmiş olacağım. Bundan sonra her blog yazısının youtube’da seslendirilmiş versiyonu da olacak. Youtube’deki kanalı daha sonra farklı içeriklerle de geliştirmek isityorum.

Daha sonra Spotify’da yazıların podcastini de yayınlamaya başlayacağım.

Şimdi Peter Lynch’in makalesine başlayalım.

Cefa ve Sefa

Yazan Peter Lynch

Peter Lynch Makaleler Serisi 18: Okuyucu Sorularına Cevaplar

Aralık 1995’te okurlara ayırdığım son köşe yazımdan beri mektuplar masamda birikiyor. Tekrardan, zaman ayırıp bana yazan herkese çok teşekkür ederim. Gelen cevapların çokluğu onlara kişisel olarak tek tek cevap vermemi imkansız kılıyor fakat cevaplamak için aralarından birkaçını seçtim.

Sizin tavsiyenizle, Au Bon Pain’i Ocak 1994’te hisse başı 26.25 dolardan aldım. Ekim 1996’da ise hisse 6 dolara düştü. Sizce hisse tutmaya değer mi yoksa, satıp zarara katlanmalı mıyım? Robert Schnell, Goshen, Indiana.

Au Bon Pain tam anlamıyla cüzdanlara delik açtı fakat biraz teselli olacaksa daha kötü sonuçları olan birkaç tavsiye daha vermiştim. Şirketin fırın-kafe birleşimi bir tarzı vardı ve iyi bir başlangıç yapmıştı. Halka arz edildiği 1991 ortalarında 9 dolar iken bir buçuk yıl sonra 26 dolara çıkmıştı. Ben de biraz 22.75 dolardan alım yaptığımdan dolayı sizinle aynı hatayı yapmış olduk. İkimiz de 1994’te 80 sent olarak tahmin edilen hisse başı kâra daha fazla dikkat etmeliydik. Bu rakam şirketi 30 F/K’ya çıkartır ki bu köşenin okuyucuları bunun yüksek olduğunun farkındadır.

Eğer bir şirket kârını yıllık %25-30 arttırıyorsa, 30 F/K çok da pahalı sayılmaz. Fakat sorun şu ki Au Bon Pain’in kârı 1994 yılında 67 sent geldi, 1995’te ise hisse başı 15 sent zarar etti. İki şey ters gitti: Zilyon tane bagel dükkanının yanında milyon tane klonuyla Starbucks rakip olarak ortaya çıktı. Buna ek olarak, 1993 sonunda Au Bon Pain, maliyetleri çok hızlı artan fırın/restoran zinciri St. Louis Bread’i satın aldı.

Sahip olduğunuz bir firma bunun kadar kötü sonuçlar açıkladığında yapacağınız ilk şey finansallarını kontrol etmek olmalı. Kendini kurtarmaya yetecek kadar bankalara ve kreditörlerine dayanır mı, buna bakmalısınız. Bu durumda Au Bon Pain “B-” alırdı (mükemmel değil ama idare eder). Şirket 75 milyon dolar borç almış fakat bilançoda 94 milyon dolar sermayesi gözüküyor. Borçtan daha fazla sermaye rahatlatıcıdır. Hisse başı sekiz dolarlık defter değeri de aynı şekilde…

Bunun ardından, şirketin sorunlarını çözmek için ne yaptığına bakarsınız. Au Bon Pain şehir merkezlerinde başarılıydı fakat banliyöde değildi. Bunun için yönetim şehir merkezlerine odaklandı. 281 dükkandan başarısız olan %5’i kapatıyordu. Diğerleri ise işler haldeydi. Ne zaman buralara uğrasam, içeride kalabalık görüyordum.

St. Louis Bread ise gerçek sorunun kaynağıydı çünkü zincir çok hızlı büyümüştü ve maliyetler kontrolden çıkmıştı. Fakat insanlar taze ekmek sunan bu aile tipi restoranları sevmişe benziyordu. Aynı mağazada yapılan satışlar iki haneli büyüme gösteriyordu. Bu sene, yönetime tecrübeli bir restoran takımı getirildi. Bu makale yayınlandığında yeni bir hamur fabrikası açılıp işler hale gelmiş olmalı. Bu fabrikayı işler hale getirmek kısa vadede maliyetli bir iş gibi görülebilir fakat çalışmaya başladığında maliyet düşürücü ve kâr arttırıcı etkisi olacak.

Nihayet, soruna gelelim: Her şey yolunda giderse avantajı ne olacak? Au Bon Pain yurtdışında yeni mağazalar açıyor fakat St. Louis Bread şirketin geleceği için kilit önemde bulunuyor. Eğer şirket 33 restorandan 250 hatta 500’e çıkabilirse Au Bon Pain’in büyük başarı kazanacağını düşünmek zor değil. Bu hisseyi buradan almak ya da tutmak için St. Louis Bread’in hikayesine inanman gerekiyor.

Beni de bu hikayeye inananların safında say. Yöneticilerin yeteneklerine ve adanmışlığına hala inanıyorum. Ağustos, Eylül ve Ekim’de hisselerime ekleme yaptım.

Piyasa zamanlaması ile ilgili birkaç yorumunuza itiraz edeceğim. Birçok yatırım danışmanları tarafından uygulanan piyasa zamanlaması, yatırımda bir risk yönetimi yaklaşımıdır. Riske duyarlı yatırımcıların daha düşük risk seviyesi ile daha iyi getiri elde etmesine imkan tanır.

Piyasa zamanlaması hakkındaki tek sorun zamanlamanın doğru yapılmasıdır. Bunu yapabilen çok insanla karşılaşmadım. Belki bazen yapan oluyor ama istikrarlı şekilde değil. Zamanlamayı yanlış yaptığı için büyük getirileri kaçıranları ise saymak mümkün değil. 1990’dan bu yana piyasadan kaybolan hedge-fonu yöneticilerine bakarsanız durumu daha iyi anlarsınız.

Son 40 yılda Standard & Poors 500 endeksinin en çok yükseldiği 40 ayı kaçırmış olsaydınız, hisse senedi getiriniz %11,4’ten %2,7’ye düşerdi. Bu kilit zamanlarda yatırım yapıyor olmak işte bu kadar önemli: 10.000 günlük işlem zamanında sadece 40 ay kenarda bekleyeceğinize, paranızı mevduatta tutsaydınız daha iyi olurdu.

Bundan daha önce bahsetmiştim ama iyi ve kötü performans gösterilen yılların olduğu 1965-1995 arasındaki gerçek hisse senedi piyasası performansından örnek vermeme izin verin. 30 yıl boyunca, hisse senedi piyasasına 1.000 dolar sokan üç yatırımcımız olsun. Çok şanssız olan 1. Yatırımcımız, bir şekilde alımlarını yılın en pahalı zamanında yapsın. 2. Yatırımcımız ise çok şanslı olsun ve alımlarını yılın en düşüğünden yapsın. 3. Yatırımcının ise, ne olursa olsun hisseleri 1 Ocak’ta aldığı bir sistemi olsun.

Normalde piyasa zamanlaması konusunda olağanüstü bir yeteneği olan 2. Yatırımcının, Wall Street’in en şanssız adamı olan 1. Yatırımcıdan ve 3. Yatırımcıdan çok daha zengin olacağını düşünürsünüz. Fakat 30 yıl sonunda getiriler şaşkınlık verecek şekilde benzerlik gösteriyor. 1. Yatırımcı yıllık %10,6; 2. Yatırımcı %11,7; 3. Yatırımcı ise %11 getiri elde etmiş. Mükemmel piyasa zamanlamasının berbat piyasa zamanlamasından sadece %1,1 fazla getiri elde etmesi beni bile hayrete düşürdü.

Beni tek atımlık piyasa zamanlayıcısı yapacak tek olay Dow’un birden 6.000 puandan 18.000 puana gelmesi ve F/K oranlarının 45-50’ye çıkarak değerlemelerin büyük bir düzeltmeyi kaçınılmaz hale getirmesi olurdu. Böyle aşırı bir durumda Hazine Bonosunda bekleyebilirim. Fakat hisse senetleri 10/20 F/K arasında dolaştığı sürece yatırım yapmaya devam edeceğim.

Kendinize şu soruyu sorun: Eğer hisse senedi fiyatları %10-25 düşerse, hisse ve yatırım fonu pozisyonunuza ekleme mi yaparsınız yoksa zararı keser ve nakde mi geçersiniz. Eğer cevabınız nakde geçmekse bunu şimdi yapın çünkü bu acıyı er ya da geç yaşayacaksınız. Hisse senetleri, eğer düzeltmeleri geçirecek kadar piyasada kalırsanız güvenli bir yatırım aracıdır. Onları güvenli yapan şeyi unutmayın: Şirket kârları. Eğer S&P 500’deki şirketlerin kârları geçmiş yirmi yılda olduğu gibi gelecekteki 20 yılda da dörde katlayacaksa hisse fiyatları da benzer şekilde artmalıdır.

Tahviller hakkında ne düşünüyorsunuz? Tutmaya değer mi? Worth Dergisi Online Okuyucusu

Üç kitap ve sayısız makale yazdıktan sonra, tahviller konusunda hissettiklerim sır değil. Her şey hesaba katıldığında, hisse senetlerini tercih ederim. İnsanlar hisse senetlerinin risklerinden endişe ediyor fakat tahviller de aynı şekilde riskli olabilir. Faizler iki puan arttığında tahvil fonunun fiyatına neler olduğuna dikkat edin.

Eğer 5 kere üst üste faizlerin ne olacağına dair doğru tahminde bulunabilirseniz, 10.000 dolarlık tahvil vadelisi alabilir, kârı da sermayeye ekleyerek kısa yoldan milyarder olabilirsiniz. Fakat faizin ne zaman artacağını ya da azalacağını tahmin edebilen milyarderlerin sayısı piyasa zamanlayıcısı milyarderin sayısı kadar az. Bu da faizlerin tahmin edilmesi zor şeyler olduğunu gözler önüne sürüyor.

Eğer hazine bonoları ya da para piyasası fonlarında kalırsanız, paranızın güvende olduğunu düşünebilirsiniz. Fakat faizin vergisini ödediğinizde getiriniz enflasyona bile yaklaşmayabilir. İnsanlar “güvenli” yatırımlarda paralarını böyle kaybediyor. Eğer daha uzun vadeli tahviller alırsanız daha iyi faiz oranları elde edebilirsiniz ama bu da sabittir. Portföyünüzü yükselen faize ve düşen tahvil fiyatlarına karşı kırılgan hale getirir. Bu durumda, ya tahvili zararına satarsınız ya da üzerinde yazan tutarı alabilmek için itfa tarihini beklersiniz. Bu yüzden eğer tahvil alacaksam üç ila beş yıl arasında vadesi olan daha orta vadelileri tercih ederim. Kim yükselen faiz ortamında vadesine 20 yıl kalan bir tahvilde sıkışıp kalmak ister ki?

Ibbotson Associates’e göre son altmış yılda enflasyon artıp azalırken uzun vadeli hükümet tahvillerinin getirisi yıllık %1,9 olurken hisselerde getiri %7,5’e ulaştı. %5,6’lık fark ne anlama geliyor? 10.000 dolarlık bir yatırımda 25 yılda 38.000 dolarlık bir fark meydana geliyor.

Bu yüzyılda sadece bir kere tahviller hisse senetlerine karşı açık bir avantaj elde ettiler: 1930’lardaki durgunlukta. Eğer bir başka durgunluk bekliyorsanız, o zaman tahvil alın.

Bununla beraber, Hazine Bakanlığının Ocak’ta piyasaya süreceği enflasyona dayalı getirisi olan tahvilleri izleyeceğim. Bu tahvillerin getirileri enflasyona endeksli yani eğer enflasyon yükselirse bu tahvil sahipleri korunmuş olacak. Tabii ki eğer enflasyon gerilerse bu tahviller avantajlarını kaybedebilir fakat para piyasası fonlarından daha büyük potansiyel taşıyorlar.

Wal-Mart’a Nasıl Bakıyorsunuz?

1995 yılındaki 93,6 milyar dolarlık satışıyla Wal-Mart perakendeciliğin devi konumunda ve satışları Kmart, J.C Penney ve Sears’ın toplamından daha büyük. Ortalama bir haftada, 60 milyon müşteri Wal-Mart mağazalarını ziyaret ediyor. Wal-Mart Amerika’daki her kadın, erkek ve çocuktan yıllık 360 doları cebe atıyor. Fakat, 27’si halka açık 35 yıllık yüksek büyümeden sonra böyle bir dev aynı hızı nasıl sürdürebilir. Son zamanlarda kâr artışı ivmesinde bir yavaşlama görüyoruz: 1994’te hisse başı 1,02 dolar, 1995’te 1.17 dolar, 1996’da hisse başı 1,19 dolar.

Hisse fiyatı zirvesi olan 34,125 dolardan 20 dolarların ortalarına kadar düştü. Bu da kârdaki tempo düşüşünü ve Wall Street’in şirkete azalan aşkını gösteriyor. J.P. Morgan’dan Mark Hudson yeniden alevlenen ilişkideki sorunu şöyle anlatıyor: Bana göre büyüme yatırımcıları bakıyor ve şöyle diyor: “Bu eskiden bildiğimiz büyüme hikayesi değil.” Bu şirket bir zamanlar %20’nin üstünde büyüyordu. Yani büyüme yatırımcıları artık eskisi kadar ilgili değiller.

Eğer değer yatırımcısıysanız bu sefer de “Wal-Mart büyüme oranına göre primli işlem görüyor” diyorsunuz. Yani değer yatırımcıları da eskisi kadar ilgili değiller.

Momentum yatırımcıları da “Grafik berbat duruyor. Buna el sürmem” diyor.

Husson, Wal-Mart’ı perakende sektörünün genel temsilcisi olarak görüyor. Eğer 1996’da iyi bir Noel sezonu geçirirsek Wal-Mart da bundan faydalanacaktır. Bunun ötesinde, şirketin geleceği elektronik aletlerden yiyecek içeceğe kadar her şeyi satacak olan süper-mağazalar ile derin bir bağlantı içinde.

İlk süper-mağaza, Wal-Mart’ın kurulduğu yerde açıldı fakat şimdi rekabetin daha çok olduğu yoğun nüfuslu yerlere yayılıyorlar. Şirket bu mega mağazalardan 1996’da 100 tane açtı ve 1997’de de 100 tane daha açarak sayıyı 420’ye çıkaracak. Öyle görünüyor ki kilit soru; insanlar televizyonları, boru anahtarını ve tavuk suyu çorbalarını aynı yerden alacak mı ve Wall-Mart yaptığı yatırımın meyvesini kârları yükseltecek kadar alacak mı? olacak.

Hisselere büyüme yatırımı mı yoksa gelir kaynağı mı olarak bakmayı tercih ediyorsunuz?

Bu hisseden hisseye değişir. Temettü ödemeyen bir şirket açık ki gelir kaynağı olamaz. Fakat genel olarak, temettüler toplam kazançta insanların düşündüğünden çok daha fazla etkilidir. Ibbotson Associates’e göre, S&P 500 1926’dan 1996’ya kadar yıllık %10,6 getiri elde etmiş ama temettüleri tekrar hisseye yatırmak koşuluyla. Temettüleri çıkardığınızda bu şirketlerin getirileri sadece %5,8 oluyor.

Şu an temettüler birkaç yıl öncesinden çok daha az: 1980’lerdeki % 5-6 arasından bugün S&P 500’ün ortalama temettü verimi %2’ye düşmüş durumda. Bu, bazı insanların hisse senetlerini pahalı bulmalarının bir nedenini oluşturuyor.

Teknoloji şirketleri gibi hızlı büyüyen genç şirketler genellikle temettü ödemiyorlar ki bu da onlar için bir avantaj. Hissedarlara para aktarmak yerine kendi büyümelerini finansa ediyorlar. Yavaş büyüyen şirketlerde ise temettü cazibe kaynağı oluyor. Temettülerini sürekli arttıran şirketler mükemmel yatırımlar olduklarını kanıtlıyorlar fakat temettü artışları kâr artışları ile desteklenmezse bu tür şirketler ilerleyemezler.

Hala Fannie Mae’yi öneriyor musunuz?

Konut kredisi sektörünün lideri Fannie Mae benim tüm zamanların favori hisseleri listemin başında geliyor. Regan döneminden beri şirketin hisselerine sahibim. Ev alanlara kredi vermek doğası gereği oldukça dalgalı bir sektör fakat Fannie Mae faiz değişiminden kendisini korumanın bir yolunu buldu.

1997’de, Wall Street analistleri Fannie Mae’nin hisse başı 2.80 dolar kâr etmesini bekliyorlar. Halbuki, hisse fiyatı bedelsizler düzeltilince 10 sene önce 2.55 dolardı. İşte ben, şirketin bir yılda ettiği kâr ona ödediğiniz tutarı geçtiğinde buna olağanüstü bir yatırım derim. 1987’den beri şirketin ona katlamış olmasına şaşmamalı.

Bu muhteşem yükselişe rağmen, Fannie Mae hala görece ucuz. Şirket 1997’deki beklenen kârının 13 katı fiyata işlem görüyor ve kâr yılda %14 artıyor. Öte yandan, S&P 500, 16-18 F/K oranı ile işlem görüyor. Şirketlerin tarihi büyüme oranları da %8-9 civarı. Yani Fannie Mae’yi büyüme oranı kadar fiyata alabilirsiniz. Öte yandan bugünün piyasasında ortalama bir şirketi almak için büyüme oranının iki katını ödemeniz gerekiyor.

Fannie Mae ortalama bir şirketten çok daha fazlası. 10 yıl boyunca rekor kârlar açıkladı ki S&P 500’de bunu yapan tek büyük finansal hisse senedi. Bir önceki yılın kazançları hep iki haneli olmuş.

Fannie Mae faiz değişikliklerinden etkilenmiyor fakat Wall Street’te birçok kişi bundan etkileneceğinden endişeleniyor. Faizlerin yükseleceğine dair söylentiler olduğunda hisse fiyatının düşmesi bu yüzden. Bir başka kronik endişe ise ev sahiplerinin kredilerini ödeyemeyip temerrüde düşmesi fakat şirketin temerrüt oranı %0,56 gibi göz ardı edilebilir düzeyde.

Üçüncü endişe ise zaman zaman gün yüzüne çıkıyor: Hükümet iyi giden bir işi berbat edebilir. Fannie Mae durgunluk döneminde, öteki türlü ev alamayacak insanlara kredi vererek işe başladı. Orijinal işi nedeniyle Fannie Mae’nin statüsü bir hükümet ajansına benzetiliyor ve Fannie Mae şu an bir özel sektör şirketi olsa da diğer şirketlerden daha ucuza borçlanabiliyor. Kongrede bir grup düzenli olarak Fannie Mae’ye vergi koyulması ya da ilişkiyi toptan sonlandırmak gibi şartların değiştirilmesi için gürültü yapıyor. Bu yılın başında, Kongre’de bu konu ile alakalı komite oturumları düzenlendi.

Kişisel olarak, Fannie Mae’deki reformun kime yardımı olacağını göremiyorum. Şirket yılda 1 milyar dolar vergi ödüyor ki bu da onu ABD’deki beşinci büyük vergi vereni yapıyor. Şirket Mart 1994’te, 2000 yılına kadar düşük ve orta düzey gelirlilerin ev sahibi olmasını finansa etmek için 1 trilyon dolarlık program başlattı ve program şu an planlandığı gibi gidiyor.

Sonuçta, Fannie Mae’de yapılacak bir değişikliğin sonuçlarını ev sahipleri ödeyecek. Bu haliyle şirket iyi performans göstererek topluma iyilik yapıyor. Freddie Mac ile birlikte Fannie Mae Lynch aile portföyünün önde gelen sakinlerinden olmaya devam edecek.

Peter Lynch, John Rothchild ile birlikte Investor’s Edge’de yazıyor ve Fidelity Magement and Research’ün başkan yardımcısı. Üçüncü kitapları Kazanmayı Öğren Simon &Schuster’den kısa süre önce piyasaya çıktı.

Anahtar Kelimeler: Strateji.

4 Yorum

  1. FY demiş ki:

    Teşekkürler emekleriniz için

    Eylül 4, 2021
    Yanıtla
    • Lattedenborsaya demiş ki:

      Okuduğunuz için ben teşekkür ederim:)

      Eylül 4, 2021
  2. Murat Baslik demiş ki:

    Teşekkürler, çok güzeldi makaleler. Youtube da iyi olmuş. Biraz keyif yaparak buradan okurken youtube danda aynı anda dinledim. Zahmetiniz için teşekkürler. Elinize, dilinize sağlık. Başarılar.

    Eylül 5, 2021
    Yanıtla
    • Lattedenborsaya demiş ki:

      Selamlar Murat Bey,

      Çok teşekkürler. Youtube olayını derinleştirmek istiyorum. Yavaş yavaş bloga ses katma hevesindeyim.

      Saygılar.

      Eylül 12, 2021

Yorumunuzu Ekleyin

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.