Philip A. Fisher’ın Hisse Senetlerini Değerlendirirken Kullandığı 15 İlke

Herkese selamlar. Philip A. Fisher çok az sayıda müşteri kabul eden bir portföy yöneticisiyken, küçük tasarrufu olan insanlarında bilgilerinden yararlanması için “Sıradan Hisseler Sıra Dışı Kârlar” isimli kitabı yazıyor.

Warren Buffett’ın da akıl hocalarından biri olan bu ünlü yatırımcının hisseleri seçerken kullandığı 15 ilkeyi paylaşacağım şimdi. Daha sonraki zamanlarda bu ilkeleri elimdeki şirketlere uygulamak istiyorum. Sizin de katkılarınızla belki güzel bilgilere ulaşır ve bu yöntemde profesyonelleşiriz.

Kitabın değerlendirmesi daha sonra gelecek. Daha bitirmedim. Ama şimdiden söyleyeyim, vakti olan mutlaka okusun.

Hadi başlayalım. (İtalik yazılar benim çıkardığım bölüm özetleri). Eminim her maddeyi okuduktan sonra aklınıza şirket isimleri gelecek.

Yatırımcı önce bilgi toplamanın öneminden bahsediyor. “Gerçek yatırımlar” diyor; “ortalama bir yatırımcının yaptığı gibi evde oturup üç beş rapor okuyarak bulunmaz.  Gezip soru sormanız gerekir.”

1) Şirketin hiç değilse birkaç yıl boyunca satışlarında oldukça büyük bir artış sağlamaya yetecek pazar potansiyeline sahip ürün ya da hizmetleri var mı?

Uzun vadeli yatırım yaparak büyük kârlar elde etmeyi düşünüyoruz ve bu satışlardaki artıştan bağımsız olamaz. 

2) Yönetim, mevcut cazip ürün grubundaki büyüme potansiyeli büyük ölçüde tüketildiğinde, toplam satış potansiyelini daha da arttıracak ürünler ya da süreçler geliştirmeye devam etmeye kararlı mı?

Ürünler de insanlar gibi doğar, büyür, yaşlanır ve ölürler. Başta rekabet yoktur ama sonra kapitalizmin ilkeleri devreye girer ve hem rakipler pazardan pay kapar hem de tüketici tercihleri değişir. Ama yeni ürün ve süreç geliştiren şirketler bu özelliklerini devam ettirdikleri sürece yaşamaya devam ederler ve hep “genç” kalıp büyümelerini sürdürürler.  

3) Şirketin büyüklüğüne göre araştırma geliştirme faaliyetleri ne kadar verimli?

Araştırma geliştirmeye ayrılan her bir TL karşılığında ne kadar satış yapıyoruz ve ne kadar kâr elde ediyoruz. Bu iyi veya kötü yatırım arasındaki farkı ortaya koyabilir. 

4) Şirketin ortalamanın üzerinde bir satış organizasyonu var mı?

Satış ayağı güçlü olmayan bir şirket, hayati bir organı olmayan bir insan gibidir. Satış personelinin eğitimine ve özelliklerine kadar her şeye dikkat edilmelidir diyor Philip A. Fisher.  Ve şöyle ekliyor: “Çevrenizde kalburüstü birer yatırım olduklarını kanıtlamış olan şirketlere bakın. Hem atılgan bir dağıtım ağı, hem de sürekli gelişen bir satış organizasyonları olmayanları bulmaya çalışın.”

5) Şirket kayda değer bir kâr marjına sahip mi?

Bir dizi yıl için (tek yıl yanlış sonuçlar verebilir) kâr marjı araştırılmalıdır. Başarılı yatırımların çoğu yüksek kâr marjına sahip şirketlerden elde edilir. 

6) Şirket kâr marjını korumak veya artırmak için ne yapıyor?

Geleceğin kâr marjı yatırımcılar için geçmiş her veriden daha önemlidir. Ünlü yatırımcı ekliyor: “Müstakbel yatırımcı maliyetleri düşürmek ve kâr marjını arttırmak için yeni fikirler üretmek amacıyla yapılan çalışmalardaki ustalığa dikkat etmelidir.” 

7) Şirketin işçileri ve personeliyle ilişkileri mükemmel mi?

Grevler ve diğer aksaklıklar işletmeye çok zarar verebilir. Üstelik çalıştığı yeri seven işçi daha da verimli çalışacaktır. 

8) Şirketin üst düzey yöneticilerle ilişkisi mükemmel mi?

Bir önceki ilke ne kadar önemliyse üst düzey yöneticilerle olan ilişki de o kadar önemlidir. Philip A. Fisher şöyle ekliyor: “En büyük yatırım fırsatı sunan şirket, üst düzey yöneticilere iyi bir atmosfer sağlayandır” diyor. Yalnız bunu Warren Buffett’ın gıcık olduğu yüksek tazminat alan CEO’ları memnun etmekle karıştırmamak lazım:)

9) Şirket derinlikli bir yönetime sahip mi?

Aile şirketlerine çok dikkat etmek gerekiyor burada. Mesela bir şirket kurucu yönetici olmadan da yaşayabilir mi? Sonuçta uzun vadeli yatırım yapıyoruz ve belki bir değil üç beş yöneticinin değiştiğini göreceğiz. Önemli olan sistemin oturmuş olması.

10) Şirketin maliyet analizleri ve muhasebe denetimleri ne kadar iyi?

Şirket her bir ürününün her bir maliyetini ayrı ayrı bilmeli. Yoksa rekabette geriye düşer. Şaşırtıcı gelebilir size ama Türkiye’de ürettiği ürünün maliyetini bilmeyen çok şirket var.

11) İşletmenin yatırımcıya şirketin rekabet açısından ne kadar mükemmel olabileceğine ilişkin önemli ipuçları verecek, bir anlamda ilgili sektöre özgü başka yönleri var mı?

Perakende şirketlerinin ucuz kira kontratları yapma becerisinden tutun da şirketin patentler yerine kendi yenilik gücüne güvenmesine kadar bir çok özelliği buraya koyabilirsiniz.

12) Şirketin kâr konusundaki yaklaşımı kısa vadeli mi uzun vadeli mi?

Kısa vadeli bakış açısı olan bir şirkete uzun vadeli yatırım yapılamaz. Şirketler için geçerli olan bakış açısı yatırımcılar için de aynı şekilde geçerlidir.

13) Şirketin büyümesi öngörülebilir bir gelecekte, halen satılmamış olan çoğunluk hisselerinin satılarak, mevcut hissedarların beklenen büyümeden yararlanmalarını engellemesine neden olacak bir özsermaye finansmanı gerektiriyor mu?

Büyüme şirketlerinde, özellikle çok yatırım yapan şirketlerde büyümenin nasıl finanse edileceği çok önemlidir. Sermaye arttırımlarını içeriden değil de hissedarlardan karşılayan işletmeler yatırımcıya değer kaybettirebilir.

14) Yönetim işler iyi giderken yapılanlar hakkında yatırımcılarla rahatça konuşuyor, ancak sorunlar ve hayal kırıklıkları başladığında “sus pus” mu oluyor?

Yatırımcı her şirkette işlerin kötü gidebileceğini fakat önemli olanın hissedarlardan hiçbir şeyin gizlenmemesi olduğunu vurguluyor. Warren Buffett’ın hissedarlara yazdıkları mektuplardaki itiraflarını hatırlayın 🙂

15) Şirket tartışılmaz dürüstlükle bir yönetime sahip mi?

Bu ilke o kadar önemli ki yatırımcı şöyle diyor: “hissedarlarda büyük bir güven uyandırmadığı takdirde, yatırımcı böyle bir kuruluşa katılmayı asla ciddi olarak gündemine almamalıdır.”

Saygılar.

4 Yorum

  1. Hulusi C. demiş ki:

    Merhabalar,

    Baştan başlayıp bütün yazılarınızı okuyarak yaklaşık üç haftada bugüne kadar gelebildim. Benim açımdan yoğunlaştırılmış temettü hisseleri yatırım kursu gibi oldu bu 🙂 Bu süreçte, bildiğim bazı şeyleri tekrar ettim, bilmediğim yeni şeyler öğrendim. Bundan dolayı size teşekkür ediyorum.

    Philip A. Fisher’ın hisse senetlerini değerlendirme kriterlerinin yanında Benjamin Graham’ın Akıllı Yatırımcı adlı kitabının 14. Bölümünde dile getirdiği savunmacı yatırımcı için hisse senedi seçim kriterlerini de ek olarak değerlendirebiliriz diye düşünüyorum.

    İşte o kriterler:

    1. Yeterli Ölçüde Büyüklük

    Özellikle bir kuruluşun büyüklüğü ele alındığında verdiğimiz rakamlar keyfî olarak seçildi. Buradaki amaç, özellikle sanayi sektöründeki dalgalanmalardan ortalamaların üzerinde etkilenebilecek olan küçük şirketleri devre dışı bırakmaktır. (Böyle şirketler genellikle çok kârlı fırsatlar yaratabilir.
    Ancak bu alan bizim savunmacı yatırımcımız için uygun değildir.) Yuvarlak rakamlar kullanalım: Bir sanayi şirketi için en az 100 milyon dolarlık satışları olan ve kamu hizmetleri şirketleri için de en az 50 milyon dolarlık toplam aktiflere sahip olan şirketleri “yeterli ölçüde büyük” sayabiliriz.

    2. Yeterli Mali Kuvvet

    Sanayi şirketleri için cari aktifler, cari pasiflerin en az iki katı olmalıdır. (ikiye-bir cari oranı); Buna ek olarak, uzun vadeli borçlar net cari aktiflerden veya “işletme sermayesinden” daha fazla olmamalıdır. Kamu hizmetleri şirketleri için, borç miktarı, özvarlıkların (defter değeri) iki katını geçmemelidir.

    3 . Kârlılık İstikrarı

    Şirket son 10 yılın her birinde kâr göstermiş olmalıdır.

    4 . Kâr Payı Dağıtma Sicili

    Son 20 yılda kesintisiz olarak her yıl kâr payı dağıtımı yapan şirketler seçilmelidir.

    5 . Kârlılık Büyümesi

    Son on yılda, baştaki ve sondaki üç yılın ortalamalarını kullanarak, hisse başı kârlarda en az üçte bir büyüme göstermiş olma şartı aranmalıdır.

    6. Ilımlı Bir Fiyat/Kazanç Oranı

    Mevcut fiyat, son üç yılın ortalama kârlarının 15 katından fazla olmamalıdır.

    7. Ilımlı Bir Fiyat/Aktifler Oranı

    Mevcut fiyat, son açıklanan defter değerinin l 1/2 katından fazla olmamalıdır. Ancak 15’ten az bir F/K oranı olan bir şirket daha fazla bir fiyat/aktifler oranına sahip bulunabilir. Genel kural olarak, fiyat/kazanç oranı ile fiyat/defter değeri oranının çarpımının 22.5’i geçmemesi gerekir. (Bu sayı, 15’lik bir fiyat/kazanç oranı ve l 1/2’lik bir defter değeri oranına tekabül eder. Örneğin, F/K oranı 9, fiyat/defter değeri oranı 2.5 olan bir şirket de bu kritere uygun sayılabilir.)

    Her ne kadar yukarıdaki kriterler Amerikan şirketleri için geçerli olsa da bu kriterleri baz alıp belli oranlarda Türkiye’deki şirketlere de uyarlayabiliriz kanaatindeyim.

    Saygılar…

    Şubat 26, 2018
    Yanıtla
  2. Lattedenborsaya demiş ki:

    Sayın Hulusi Bey,

    Değerli katkılarınız ve desteğiniz için çok teşekkür ederim. Benjamin Graham’ı okumak daha kısmet olmadı. Kendimi çok eksik hissediyorum bu yüzden. Sayenizde biraz kapatmış olduk arayı:)

    Saygılar.

    Şubat 28, 2018
    Yanıtla

Yorumunuzu Ekleyin