Peter Lynch Makaleleri Serisi 25: Elektrik Üretim ve Dağıtım Şirketlerine Yatırım

Herkese selamlar.

Bu çeviride Peter Lynch çokça dayak yemiş elektrik üretim ve dağıtım şirketlerine nasıl yatırım yapılacağı ve yatırım yaparken nelere dikkat edileceğini anlatıyor.

Günüzümden on yıllarca önce yazılmış olsa da bugüne de uyarlanabilecek güzel bilgiler var.

Hadi başlayalım.

Güncel Fikir

Son günlerde, elektrik üreten ve satan şirketlere yapılan yatırımlar kazanç sağlamadı. Fakat bu şimdi değişebilir.

Son birkaç yılda, yatırımcılardan elektrik kurumları hakkında birçok endişeli mesaj alıyorum. Bu düşük riskli şirketleri alırken muhafazakar davrandıklarını düşünüyorlarmış, yani bir çok yüksek riskli şirketten daha hızlı ve fazla düşmeleri onları şoka sokmuş. Bugün Dow Jones Utility Average endeksi 200 civarlarında. 1986’daki 220 tepesinin %10 altında geziniyor. On yıl boyunca, bu şirketler grup olarak geriye gitti. İnsanlar da bu şirketlerde ölümcül bir yanlış olup olmadığını bilmek istiyor.

Ocak’ta yıllık kehanetler için Baron’un yuvarlak masasına oturduğumda bu sorun üzerine kafa yordum.

Jim Rogers tam sağımda oturuyordu. Bu dünyanın çevresinde 65.000 mil motor kullanan ve bununla ilgili Investment Biker isimli büyüleyici kitabı yazan isimdi. Jim’in İran, Gana hisseleri ya da Türkiye sınırındaki gayrimenkuller ile ilgilendiğini sanırsınız fakat o cansız yerel altyapı şirketlerini övüyordu. Bunları alma konusunda da utangaçlık yapmıyordu. Borsada işlem gören yüz şirketin yarısı portföyünde bulunuyordu.

Rogers’ın hevesi basit arz-talep kanununa dayanıyor. Bireysel olarak, daha verimli buz dolapları, klimalar ve insanların ışıkları kapatması sonucunda eskisi kadar elektrik tüketmiyoruz. Fakat toplam talep Amerika’da %1-1,5 arası artmaya devam ediyor. Arz tarafında ise ülkede son 20 yıldır kimse büyük bir enerji santrali yapmadı. Hangi şirket protestocularla, avukatlarla,  bütçeyi aşan maliyetlerle ve düzenleyici otoritelerle çekişmeyi göze alabilir.

Yani elimizdeki santraller artık genç değil ve nükleer santrallerimizin de emeklilik süreleri yaklaşıyor.

Roger’ın üstüne bastığı nokta ise; eski santrallerin emekli olması ve ülkede güç açığına yol açmasının çok sürmeyeceği gerçeği. Tecrübesine göre, bir şeyde kıtlık başlarsa, üreticiler fiyatı arttırır ve daha fazla kâr ederler. Daha fazla kâr da hisse fiyatını yukarı sürer. “Bu durumda genellikle erken davranırım” diyor. Fakat beklerken arkasına yaslanıp altyapı şirketlerinin yüksek temettüsünü toplamaya devam ediyor.

Altyapı analistleri ile görüşürüm ve zaman zaman da raporlarını okurum fakat son zamanlarda hevesli diye tabir ettiğim bir raporla karşılaşmadım. Yaygın görüş, Jim’in beklediği kıtlığın bu bin yılda gerçekleşmeyeceği. Bir çok elektrik şirketi gereğinden fazla elektrik üretiyor ve büyük bir santral yapmadan üretimlerini arttırabildiler. New England Elektrik’in başkanı Joan Bok, bana eski bir santrallerini yenileyerek yüzde altılık bir üretim artışı yakalayacaklarını söyledi. Şirket kendi yapamazsa, Kanada’daki hidroelektrik santrallerinde bolca üretilen elektriği alabilir. Nükleer santrallerin sökülmesine gelirsek, Bok bunun 2002’ye kadar başlamayacağını ve bazı santrallerin de 2033’te söküleceğini söyledi.  

Öyle ya da böyle, etrafta ihtiyaçtan daha fazla voltaj var ve bu da bizi elektrik kurumlarının en büyük baş ağrısı olan müşteri kaçaklarına getiriyor. 1992’de, elektrik kurumlarının çıkmasını istemediği müşterilerin en iyi fiyatı verene gidebilmesi kanunu yürürlüğe girdi. Ford Motor elektriğini Detroit Edison’dan almak zorunda değil. Daha düşük fiyat veren diğer elektrik kurumları ile pazarlık yapabilir. Eğer Ford Wisconsin’de daha iyi bir anlaşma yaparsa, Detroit Edison hala kendi elektrik hatları ile enerjiyi taşımak zorunda.

Buna sanayi müşterileri için muhteşem olan fakat elektrik kurumlarını zor duruma sokan bir çeşit serbestleşme olan “wheeling” deniyor. Rekabete ayak uydurmak için indirim yapıyorlar ve bu da kârlarını düşürüyor ya da fiyatlarını düşürmeyip müşteri kaybediyorlar ve yine kârları düşüyor.

Eğer sanayi müşterilerinden kaybettikleri kârı bireysellerden kazanmak için fiyatı arttırırlarsa, bu sefer de tüketiciler isyan ediyor. Düzenleyici otoriteler bunu asla onaylamaz.

Aynı zor durum, avantajı olan Bell’ler hariç bölgesel telefon şirketlerinde de var. Tarife savaşlarında kaybettikleri parayı maliyet düşürerek karşılayabiliyorlar. Ayrıca, insanlar daha çok telefon alıp bunları daha fazla kullanıyor. Bu da telefon şirketlerinin gelirlerini arttırıyor. Elektrik şirketleri ise maliyet kısacak alan bulmakta daha çok zorlanıyorlar. Binlerce operatörü makinalarla değiştiremezler çünkü binlerce operatörleri yok. Sürekli bakım gerektiren pahalı makinelere devasa yatırımlar yapmış durumdalar. Ev aletleri daha verimli hale geldikçe, müşterileri daha az elektrik kullanacak.

Geçen yıl altyapı sektöründe yaşanan %20’lik düşüş hayatta bir kere yaşanacak bir olay değil. Böyle bir satış faizler her arttığında oluyor çünkü yüksek faiz temettülerin çekiciliğini azaltıyor. 1971-1974 arasında, Dow Jones Utility Average %57 düştü fakat sonra nükleer kazalar ve olması an meselesi iflaslara rağmen hemen toparlandı. Bu arada, diplere yakın yerlerde aldıysanız, iyi şirketleri ucuza almış oldunuz. Aynı durum bugün de yaşanıyor ve eninde sonunda bir geri geliş göreceğimize dair kuşku yok.

1971 ve 1995 arasındaki fark ise elektrik kurumlarının 1995’teki tekel imtiyazlarını kaybetmelerinden kaynaklanıyor. Bu da demek oluyor ki ne aldığınız konusunda çok dikkatli olmalısınız. Önemli etkenler şunlar:

Nakit temettü dağıtma oranı. Gözleriniz kapalı en yüksek temettüyü ödeyen enerji şirketine yatırım yapamazsınız çünkü günümüzün bu rekabetçi ortamında hayatta kalmak için temettüsünü kesebilir. 1994’te, 6 büyük elektrik şirketi tam da bunu yaptı ve dahası da yolda. Yüksek nakit temettü dağıtma oranı tehlike sinyali. Kârın yüzde kaçının temettü olarak ödendiğini gösteren bir oran bu.

Kârının %100’ünü temettü olarak dağıtan şirket açmazda olabilir. Eğer kâr düşerse, temettü sürdürülemeyebilir. Öte yandan, kârının %80’ini dağıtan şirketin eli daha rahat olur.

Kurumlardaki herhangi bir yatırımcı ilişkileri yetkilisi ya da aracı kurumların elektrik kurumu analistleri size istediğiniz şirketin nakit temettü dağıtma oranını verebilir. Hisse başı iki dolar kâr eden ve 1 dolar temettü ödeyen bir şirket için bu oran %50’dir. %85 ve altı güvenli kabul edilir. %90 ve üzeri ise tehlikeli bölgede bulunuyor.

Güç maliyeti. Elektrik kurumları, 1970’lerde ve 1980’lerde bir kısmı hiç işletmeye alınmayan pahalı nükleer santraller için milyarlarca dolar borç aldılar. Açıkça bu kurumların gazla ya da kömürle çalışanlara göre ödeyecek daha fazla faturası var. Düşük maliyetli üreticiler elektriğin kilovatını üç dört dolar cente üretebilirken, yüksek maliyetli olanların maliyeti 15 dolar sente kadar çıkabiliyor.

Bir şirketin düşük ya da yüksek maliyetle üretim yaptığını anlamanın kolay bir yolu yok fakat eğer aracı kurumunuzun elektrik kurumu analisti varsa, bunu ondan öğrenebilirsiniz. Birçok analistin alım listesinde olan iki düşük maliyetli şirket PacifiCorp(NYSE: PPW) ve American Electric Power Company (NYSE: AEP).

Sanayi-mesken müşteri oranı. Düşük fiyat peşinde olan sanayi müşterileri olduğu için, yatırım yapmaya en güvenli elektrik kurumları mesken ve sanayi dışı müşteri oranı yüksek olan şirketler. %75 iyi bir başlangıç noktası.

Bulunduğu yer. Elektrik birkaç yüz mil öteye gönderilemez çünkü belli bir noktadan sonra büyük bir kısmı iletimde kaybolur. Yani bolluk ve kıtlıklar ulusal değil yerel oluyor. Arzın görece kısıtlı olduğu Güneydoğuda, şirketler fiyatlarını arzın bol olduğu  Güneybatıya göre daha yüksek tutabiliyorlar. Hawaii ise kıyıdan 2.500 mil uzakta okyanus kıyısında olmasıyla doğal olarak rekabetten korunuyor.

Nakit ve çeşitli varlıklar. Yirmi yıl önce, elektrik kurumları fazla nakitlerini altyapı projelerine akıtıyorlardı. Yeni santral yapımı için çokça borçlandılar ve yeni hisse halka arz ettiler. Santral zengini ve nakit fakiriydiler. Santral yapmayı bıraktıklarından beri nakit biriktiriyorlar ve bazılarının ne yapacağını bilemeyeceği kadar çok nakdi var. Piyasaya çıkıp bankalardan sigorta şirketlerine kadar ne bulurlarsa aldılar. Ocak’ta Minnesota Power&Light ikinci el araç müzayedesi yapan bir şirket satın aldı.

Bir Texas elektrik şirketi olan Houston Industries, şu sıralar 2.25 milyar dolara Time Warner’a satmak için anlaştığı bir kablolu TV şirketi almıştı. Şirket bu geliri borç ödemek ve milyonlarca hissesini geri almak için kullanacak.

Kendi hisselerini geri alan şirketlere yatırım yapmak her zaman iyi bir strateji olmuştur. Birçok başka elektrik kurumu da fazla nakdini benzer şekilde kullanıyor. Listede Pacific Gas & Electric, Dayton Power&Light ve Florida Power and Light var. Southern California Edison da son zamanlarda bir geri alım açıkladı.

Jim Rogers tahminin tutması için önümüzdeki milenyumu bekleyecek olsa da (sadece beş yıl uzakta), bazı elektrik üreten ve satanlar iyi performans gösterecek. Bu arada, endüstri hisselerinin %70’inin bireysel yatırımcıda, %30’unun da profesyonellerin elinde olması dikkatimi çekiyor. Bu oran diğer hisselerde tam tersi vaziyette. Elektrik kurumlarının emeklilik fonları ve yatırım fonları tarafından az ağırlıkta bulundurulması da tek başına umut vadediyor. En kötüye hazırlanmadılarsa profesyoneller endüstriden kaçınmayacaklardır. Yani eğer iyi bir şey olur ve daha da cesaretlenirlerse, yüklü şekilde alım yapma şansları var.

Peter Lynch Investor’s Edge’de John Rothchild ile birlikte yazıyor. Fidelity Management ve Research’ün başkan yardımcısı ve Rothchild ile birlikte iki yatırım kitabının da yazarı. Son kitabı “Beating the Street” Simon & Schuster tarafından yayınlandı.

İlk Yorumu Siz Yapın

Yorumunuzu Ekleyin

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.