Peter Lynch Makaleleri Serisi 23: Tam Aradığım Gibi Bir Şirket

Herkese selamlar.

Bu yazıda ünlü yatırımcı Peter Lynch AFLAC özelinde portföyüne nasıl hisse senedi seçtiğini anlatıyor.

AFLAC çok bilinmeyen kanser sigortası yapan bir şirket ve o zamanlar piyasa tarafından fark edilmemiş.

Peter Lynch ise iyimser ve şöyle diyor: Hisse senetleri ve şarkıcılar gerilerden başlayabilir fakat eğer güzel sesler çıkarmaya devam edelerse, eninde sonunda keşfedilirler.

Hadi başlayalım.

Bilinmeyen, sıkıcı, Wall Street’te duyulmamış ve Japonya’da başarılı: AFLAC hakkında sevilmeyen ne?

AFLAC tam benim tarzımda bir şirket: Kimsenin hakkında bir şey bilmediği 15 milyar dolarlık bir işletme. Ana gelir kalemi ise, heyecan verici işler listesinde ilk sıralarda yer bulamayacak olan kanser sigortası. Şirketin genel merkezi, Wall Street’e en az bir aktarma uçuşu uzaklıktaki Columbus, Georgia’da bulunuyor. 1992 yılında yönetim kurulu, şirketin ismini kısaltmak için hatırlanması zor olan orijinal American Family’i çıkardılar. Daha uzun olan ve miladı dolan ismi American Family Hayat Sigortası Co: “Hayat sigortası” kulağa tamamen modası geçmiş geliyor. Size sanki yüksek masalarda oturan oda dolusu kâtip tüy kalemiyle dev defterlere kayıt tutuyorlarmış gibi düşündürüyor.

Fakat AFLAC olması gerektiği yerlerde çok heyecan verici. Kârı geçmiş 13 yılın 12’sinde artmış ve yıllık bazda %15’lik büyümesini sürdürüyor. Hisse senedi de kronik olarak modası geçmiş olmasından dolayı düşük çarpanlarla fiyatlanmasına rağmen son 19 yılın 15’inde endeksi geçmeyi başarmış. Eğer şirketin adını bantla kapatırsanız, kâra ve büyüme hızına bakarsanız, bugünün piyasasında fiyatının 37 ile 40 dolar arasında değişeceğini düşünürsünüz. Fakat bu AFLAC olduğu için fiyatı 27 TL. Bu tip durumlar beni hiçbir zaman rahatsız etmez. Hisse senetleri ve şarkıcılar gerilerden başlayabilir fakat eğer güzel sesler çıkarmaya devam edelerse, eninde sonunda keşfedilirler.

Burada güzel sesler Japonca. AFLAC, Amerikan ürünlerinin öcü gibi görüldüğü Japonya’daki dikkat çekici başarısından ötürü Japanese Family Life ya da JAFLAC diye isimlendirilse yeridir. Japonlar Amerikan ürünleri almaz mı dediniz? 28 milyon Japon AFLAC tarafından sigortalanmıştır. Bu bütün nüfusun dörtte biri demek. Japonya’da AFLAC’tan daha fazla para kazanan tek Amerikan yapımı ürün bir başka Georgia firması olan Coca-Cola’ya ait.

Bu mucizenin nasıl gerçekleştiğini anlamak için şirketi 1950’lerde iki kardeşi ile birlikte dar bir bütçe ile kuran Albay Sanders-vari şahsiyet John Amos’a dönmeliyiz. Kardeşler, batmakta olan bu yeni yeşeren şirketi, satmayan hayat sigortası faaliyetlerini kanser sigortası ile değiştirerek canlandırdılar. Kanser sigortasına, sıradan müşterilere çok yüksek fiyatla kapıdan satılan “çocuk felci” sigortası ya da başka korkutan hastalık sigortasına benzediği eleştirisi yapılıyordu. Sigortacı için güzel olan bir anlaşma sigortalatan için genellikle kötü oluyordu. Bununla beraber, American Family güvenilirliği ve tazminatları zamanında ödemesiyle ün yapmıştı.

1950’lerde ve 1960’larda American Family pazarını genişletti ve Amos liderliğinde gelişti. Kanser sigortasının kolay kolay satılmadığı 1970’lere gelindiğinde Amos Uzak Doğuya bir gezintiye çıktı. Tatilin düşünmelerini bölmesine izin vermeyen yöneticileri hep takdir etmişimdir. Amos, Japonların mikroplara takıntılı olduğunu ve bir zamanlar ABD’de olduğu gibi birinci ölüm nedeni olan ve tabu olarak görülen kanser konusunda endişelendiklerini gözlemledi. Bu sırada, deli gibi sigaralarını tüttürmeye devam ediyorlardı yani Sağlık Bakanlığının uyarıları onlara daha ulaşmamıştı.

Daha derin araştırdığında, Japonların maaşının destekleyici sağlık sigortalarını karşılayacak kadar yükseldiğini ve ulusal sağlık sigortası sisteminde böyle bir sigortayı çekici kılacak boşluklar bulunduğunu keşfetti. Kısacası, tesadüfen AFLAC’ın kanser politikası için mükemmel bir pazarı keşfettiğini fark etti.

Bunun gibi aile şirketlerinin kendine has dezavantajları vardır. Fakat bir avantajları da olağanüstü ama alışılmadık bir fikrin üzerine limon sıkacak hantal komisyonlarının olmamasıdır. Bir komisyon, AFLAC’ın Japonya’da hiç irtibatının olmadığını, yurtdışında iş yapma tecrübesinin bulunmadığını, hiçbir çalışanın Japonca bilmediğini, bunların hepsine sahip olan en büyük Amerikan şirketlerinin bu yabancı düşmanı ülkeye girmekte başarısız olduğunu işaret edebilirdi. Amos böyle boş engellerin hiçbiri ile karşılaşmadı. Eve döndü ve hemen Japon Maliye Bakanlığı’na resmi başvuru formunu doldurdu.

Görüşüne göre küçük ve önemsiz olmak AFLAC’ın işine yaramıştı. Hiçbir Japon sigortacısı kanser poliçesi satmak istemediği için AFLAC Japon sigorta sektörü için bir tehdit oluşturmuyordu. Hal böyleyken, AFLAC’ın Japonya’da çalışmasına izin vermek Japon hükümetinin ülkenin Amerikan şirketlerine açık olduğunu göstermenin acısız bir yoluydu.

Yine de AFLAC’ın Japonya’ya kabul edilmesi bakanlıkla dört yıllık hır gür sonucu oldu. Bu iş, Amerika’nın en iyi üniversitelerine girmek gibiydi: Girmek çok zordu ama bir kere kabul edildiğinde otoriteler başarısız olmamanız için elinden geleni yaparlardı. Dolayısıyla, AFLAC’a ülke çapında kanser sigortası alanında  sekiz yıllık bir tekel hakkı verildi. Bu yetmezmiş gibi poliçelerini, çalışanları bu konuda teşvik eden ve primlerin maaştan indirilmesine izin veren belli başlı Japon firmalarında satma izni aldı. Bu dikkat çekici “destek” sisteminde satışın yapılması için emekli olmuş yöneticiler seçiliyordu. General Electric’in tüm fabrika ve ofislerinde Aetna’nın sigortalarına destek sağlamasının ya da Lee Iaccoca’nın Travelers poliçesi satmak için Chrysler’e döndüğünü düşünün.

Bu yazı yazılırken Tokyo Borsası’na kote şirketlerin %92’sinin AFLAC poliçe desteği vardı. En olumlu projeksiyonların bile kabaca sekiz katı satış yaparak 25 milyon dolara ulaşmasında şaşılacak bir şey var mı? Ondan sonraki her sene satışlar ve kâr, Amos’un Japonya seyahatinin hissedarların başına gelen en iyi şey olduğunu kanıtlayarak, artmaya devam etti.

AFLAC sigorta endüstrisinin devlerini takip ederek poliçe sahiplerinin primlerini riskli gayrimenkul kredilerine ve çöp tahvillere yatırabilirdi. Bu 1980’lerde herkesin yaptığı şeydi ve birçok iyi bilinen sigortacının her şeyini kaybetmesine sebep oldu. AFLAC daha az karmaşık bir yol seçti ve parasının tamamını Hazine tahvillerine yatırdı. Şimdi bu para, 12 milyar dolarlık dünyadaki en sağlam ve güvenli portföy durumda. Amerikan ya da Japon olsun, tazminatın tamamını bir seferde ödediği için de şirket limitsiz ve bilinmeyen bir yükümlülüğe maruz değil.

Hikayenin iki ufak kötü tarafı var. AFLAC ürünlerini Avustralya, Birleşik Kurallık, İtalya ve daha başka yerlere yaymak istedi ama başaramadı. Görünüşe göre, kimse kanser sigortasını Japonlar kadar sevmiyordu. Amerikalılar da eskisi kadar hoşlanmıyorlar çünkü 1980’lerin ortasından itibaren ABD’de satışlar düşmeye başladı.

Bu aynı zamanda yaşlanan John Amos ve enerji dolu yeğeni arasındaki değişim dönemiydi. Dan Amos yönetiminde şirket beyaz takım elbise çağını bırakıp gri takım elbise çağına geçti. Bu arada, genç Amos modern yönetim sistemi kurdu, reklamı geliştirip yaygınlaştırdı ve dört şirket jetinden ikisinin satıldığı maliyet düşürücü bir kampanya başlattı.

Yeni liderlik içeriyi düzeltirken dış piyasalardaki kârsız faaliyetlere de son verdi. Amerikan pazarına; içinde kaza, sakatlık, yaşlı bakımı, evde bakım, hastane tazminatı ve Medicare destek poliçesi gibi bir çok ürün sundu. Ek olarak AFLAC, uzun yıllar önce alınan ve kârı faiz ödemelerini karşıladığı için şirkete hiçbir maliyeti olmayan yedi tane televizyon istasyonunu elinde tutmaya devam etti.

Yeni ürünler başarılı olmaya başlayınca, kanser sigortasının önemi azaldı. 1993’te kanser dışı poliçeler AFLAC’ın yurtiçi satışlarının %68’ini oluşturmaya başladı. Japonya faaliyetlerinden ders çıkaran AFLAC bu poliçeleri iki ile on bin arası çalışanı olan şirketler için bordro kesintisi yolu ile satıyor.

Bu arada Japonya durgunluğa girdi ve kanser poliçesi satışları orada bile düştü. Hala bu poliçelere yoğun bir talep olsa da, , AFLAC Japonya’da da ürün gamını arttırmaya başladı. Ayrıca Super Care adında, içinde yaşlı evde bakım masraflarının da karşılandığı bir ürün çıkardı.

Yenin güçlenmesi son zamanlarda AFLAC’ın işine yaradı çünkü gelirinin büyük kısmını faturalarını Yen ile ödeyen insanlardan sağlıyor. Bu her an terse dönebilir. Yen’deki %10’luk değer kaybı AFLAC’ın hisse başı kârının %15’ini götürebilir ve büyümeyi kısa vadede düşürebilir.

Fakat uzun dönemde beklentilerin mükemmel olduğunu düşünüyorum. Pazara yeni sigorta ürünü çıkarmak çok maliyetli ve karşılığını da çok uzun yıllar sonra alıyorsunuz. Sigorta şirketleri risk karşılığı olarak kayda değer nakit tutmak zorundalar. Bu sırada Japonya’da AFLAC’ın karşılıkları tamamen finanse edilmiş durumda yani artık fazla nakdi Amerika’daki ana şirkete aktarabilir. Fazla nakit, hisse geri alımında ya da temettünün arttırılmasında kullanılabilir. İkisi de hissedarların refahını arttırır.

1993 kârını temel aldığımızda bile, S&P’nin 22 fiyat kazanç (f/k) oranına göre sahip olduğu bir piyasada 12.9 f/k ile 27 dolarlık AFLAC ucuzdur. Bir Japon şirketi olarak bakarsak, AFLAC tüm Tokyo’daki en kelepir şirket. Japonlar için düşük kabul edilen 30-40 f/k’ya göre 27 dolarlık şirket birden 70-90 dolarlık bir şirket oluyor. Yani eğer vahşice pahalı olmayan bir Japon yatırımı arıyorsanız, doğru yere bakmıyorsunuz demektir. New York Borsasını deneyin.

Peter Lynch Investor’s Edge köşesinde aylık olarak yazmaktadır. 1977-1990 arasındaki 15 yıllık periyotta en iyi performans gösteren Magellan Fonu’nu yönetti. Şimdi ise Fidelity Management ve Research Co’nun başkan yardımcılığını yapıyor. Son kitabı Borsayı Yenmek, Simon &Shcuster’den çıktı.

Anahtar Kelimeler: Aile İşletmeleri, Sigorta Endüstrisi

2 Yorum

  1. ali demiş ki:

    Peter Lynch faal olduğu dönemde 1 yılda yatırım yapmayı düşündüğü 300 firmayı bizzat ziyaret ettiğini okumuştum .Portföyünde bulundurduğu hisse sayısı ile tabuları yıkmıştır . hala neredeyse herkes yok 10 dan fazla olmasın derken o 1 400 adet hisseye kadar çıkmıştır.
    bir fon yöneticisi idi ama asla fonları tavsiye etmez .oda alnı öpülesi bir dürüstlüktür .

    Aralık 31, 2021
    Yanıtla
    • Lattedenborsaya demiş ki:

      Selamlar Ali Bey,

      Peter Lynch için şirket ziyaretleri aile tatillerinin de bir parçası durumunda. Hem bağlantılarını kullanarak hisseleri bilenlere soruyor hem de kendi araştırıyormuş.

      Hisse sayısı konusunda ise Magellan fonunun o zaman 1.400 hisse taşıdığı doğru. Fakat ilk 20’nin ağırlığı %80’in üstünde. Yani aslında büyük bir yoğunlaşma da var.

      Yorumunuz için çok teşekkür ederim.

      Saygılar.

      Aralık 31, 2021

ali için bir cevap yazınCevabı iptal et

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.