Site icon Latteden Borsaya

İlk 100.000

Herkese selamlar.

Bundan aylar önce sizlere Charlie Munger’in bir sözünü paylaşmıştım.

“İlk 100 bin çok zordur ama bunu yapmak zorundasınız. Her yere yürüyerek mi gidersiniz, yoksa kuponlarla alınan şeyleri mi yersiniz, umrumda değil… İlk 100.000$’ı biriktirmek için bir yol bulun. Ondan sonra ayağınızı gazdan biraz çekebilirsiniz. İlk 100 bini biriktirmek eğer toplu paranız yoksa servet sahibi olmanın en zor kısmıdır. Sonraki ise ilk 1 milyondur. Bunu yapmak için sürekli kazandığınızdan daha azını harcamalısınız. Zenginleşmek, kartopu yuvarlamak gibidir. Yüksek bir tepenin üzerinden başlarsanız bunun çok faydasını görürsünüz (erken başlamak ve kar topunu olabildiğince uzun süre yuvarlamak). Uzun bir hayat sürmek çok yardımcı olur.

Charlie Munger

Yatırıma başladıktan tam 41 ay sonra ilk 100.000’i biriktirmeyi başardım.

Fakat bu bir kutlama yazısı, değil bir durum tespiti olacak.

Hadi başlayalım.

Ne Kadar Tasarruf Etmişim

Gelirimin ne kadar çoğunu tasarruf edersem, o kadar erken finansal özgürlüğümü kazanabilirim. Bu oranı %50 olarak hedeflemiştim. Linkini verdiğim yazımda da çeşitli hesaplamalar yaparak ne kadar da erken emekli olabileceğimi bulmaya çalışmıştım. Mesela, gelirimin %50’sini biriktirerek ve enflasyondan sonra %5 kazanarak 16 yılda emekli olabiliyordum.

Oranlar sizi yanıltmasın. Başta benim de şevkim kırılmıştı ama başlamazsanız yeni yollar keşfedemezsiniz. Odada oturup tavana bakarak, sabahtan akşama kadar oyun oynayarak hiçbir şey kazanılmıyor. Denedim, oradan biliyorum.

Bunun için elimden geldiğince çok tasarruf etmeye çalışarak daha erken emekli olmayı hedeflemiştim. Fakat bunu hedeflediğim kadar başaramadım.

Mesela hiçbir zaman gelirimin %50’sini biriktiremedim. Ama son üç yılda da %20’nin altına inmedim.

Şimdi bakalım 41 ayda ne kadar tasarruf etmişim.

Latteden Borsaya 41 Aylık Tasarruf Oranı

Yatırıma ilk başladığım 2017’de, toplu eklediğim para ile birlikte tasarruf oranım %48’lere ulaşmıştı.

2018 ve 2019’da ise %20’nin üstünde kalabilmişim. 2020’nin ilk beş ayında ise tasarruf oranım %16. Daha da arttırabileceğimi umuyorum.

Tasarruf oranıma 4 yılda ödediğim 50.000 TL kredi de dahil değil.

Bu arada Cuma günü ilk kez 100.000’i aşan portföyüme 41 ayda ne kadar para aktardığımı da görmüş oldum: Toplam 41.193 TL. Çok sorulan bir soruydu ve cevabını ben de tam olarak bilmiyordum. Öğrenmiş oldum.

Yatırımlardan Ne Kadar Kazanmışım?

Şimdi de yatırımlara bakalım. Yatırımlarda tasarruflardan daha iyi bir durumdayım.

4 Yıllık Ortalama Getiri Oranı

Portföyün dört yıllık ortalama getirisi (geometrik ortalama) yılın bu zamanına kadar %18,19.

Eskiden aritmetik ortalama kullanıyordum ve sonuçlar çok daha fazla çıkıyordu. Fakat o hesaplama hatalı.

Burada ince bir nokta var: O da %4 kuralı. Kısaca enflasyondan %4 daha fazla getiri elde edip, bu %4’ü sonsuza kadar çekebiliyorum. Param da hiç bitmiyor. Yani amaç bu %4’ün benim harcamalarımı karşılayacak büyüklüğe ulaşması.

Bu %4 değil de %5 olsa ne olur? O zaman erken emekli olmam için gereken para azalır. Yani portföyden ne kadar çok getiri elde edersem, o kadar erken emekli olabilirim.

Yalnız burada bir çelişki var. Motoru fazla zorlamamak lazım. Daha fazla getiri için daha fazla risk almak gerekiyor. Bu da hata affetmiyor. Risk getiri dengesini iyi çözmek lazım.

Şimdi Gelelim Gerçeklere: Enflasyon ve TL’nin Değer Kaybı

Charlie Munger’ın sözünde 100.000 dolar ifadesini TL’ye çevirdim. Niye dolar yapmadın diye sorabilirsiniz. Çünkü TL kazanıp TL harcayan biriyim, gerçeğimiz TL. Amerika’da yaşamıyoruz.

Fakat bu kafamızı kuma gömüp gerçeklerden kaçacağımız anlamına gelmiyor. Enflasyon ve TL’nin diğer para birimlerine karşı değer kaybına çözüm bulmak zorundayız.

Ya da kendimizi adapte etmeliyiz. Dünyamız en güçlünün değil, en iyi adapte olanın hayatta kaldığı bir acımasız bir yer. Biz de farklı değiliz.

Finansal özgürlüğümü kazanmak için yola çıktığım Şubat 2017’de bir dolar 2.55 TL’ymiş. Yani 100.000 TL 39.215 dolar yapıyormuş. Şimdi ise 6.84 TL yani 100.000 TL 14.619 dolar yapıyor.

Yani TL çok değer kaybetmiş.

Peki ben bunu dengelemek için ne yaptım. Portföyün bir kısmını altına ve Eurobond’a geçirdim.

Latteden Borsaya Portföy Dağılımı

Çok uzun zamandır %90-100 hisse senedindeydim biliyorsunuz. Burada bir parantez açayım, belki siz de soruyorsunuzdur. Neden portföyün değeri 15.000 doları geçmiş ve herşey iyi giderken bu ayarlamayı yapmadım da işler kötü giderken yaptım? Bu da benim acemiliğim. İnsanoğlu herşey iyi giderken sonsuza kadar öyle gideceğini varsayıyor. Kötü şeyler sadece başkasının başına gelir düşünüyor. Olumluluk önyargısı böyle bir şey.

Portföy yönetimime de bakalım. Sadece hisse senetlerinde aktif olarak işlem yapıyorum yani bu portföyün alfa ile yönettiğim kısmı oluyor.

Eurobondlar ve altın’da ise alıp bekliyorum. Bu da beta ile yönettiğim kısmı oluyor.

Nakit zaten bir var bir yok, önemli değil. Uzun vadede üstteki üç enstrümanda her şartta nakitten daha fazla kazandıracak.

Yalnız hazır sırası gelmişken portföy dağılımı ile ilgili bir açıklamada yapayım. Hisse senetleri ve tahviller yüksek enflasyon ortamında iyi performans göstermezler. Altın ise daha korunaklıdır.

Portföy dağılımına baktığımda yüksek enflasyona karşı korumasız olduğunu görüyorum (ABD’deki olası yüksek enflasyona). Çünkü altın oranı sadece %5. Ayrıca sanayi emtiası da yok.

Bundan korunmak için de ileride TIPS de denen Enflasyona Dayalı Tahvil yatırımı da yapabilirim. Ama daha bunları konuşmak için hem çok erken, hem de portföy çok küçük.

Yalnız Yenen Yemek Gibi

Evet… Bu kadar sayıyla uğraştıktan sonra bir de işin diğer tarafına bakalım.

İlk yüz bini size konunun başlığından daha iyi tarif edemem herhalde. Finansal özgürlüğe başladığınız zaman bütün gürültülere rağmen sonunda kendinizle baş başa kalıyorsunuz. Etrafınız tamamen düşüncelerle (bu çoğu zaman kuşkular, biraz inat ve çokça sebat) sarılıyor.

Finansal özgürlük fikrine etrafınızda sizden başka kimse inanmıyor.

Zaten alışmışsınız borçla yaşamaya. Çevrenizde herkesin borçları almış başını gitmiş. Para biriktirmek için kredi çekmek normal bir davranış olmuş.

Sen kimsin ki tasarruf edip yatırım yapacaksın da finansal özgürlüğünü kazanacaksın diyorlar. Otur sevmediğin işinde çalış, emekli maaşın olsun diyorlar.

Sonra borsaya yatırım yapıyorsunuz.

Çevrenizde mutlaka borsada evini arabasını batırmış bir tanıdık oluyor. Herkes size ilk önce borsa “oynadığınız” için kuşku ile bakıyor.

Sonra garanticiler, az olsun öz olsuncular, Türkiye’de bu iş olmazcılar, yapamazsıncılar başınıza üşüşüyor.

Yani dostlar ilk yüz bin hem kendinizle, hem etrafınızdakilerle, hem enflasyonla, hem borsayla bir savaşa dönüşüyor.

Ben hep bunu masada sakin sakin oturup yemek yerken üstüme eğilmiş bana bağırıp duran bir kalabalıklar sürüsü olarak görüyorum.

Her şeye rağmen bazen inancınızı kaybetmeniz normal. Düşmekte de sorun yok. Önemli olan her zaman ayağa kalkmak ve “yapamazsıncılara” kulak tıkayıp yola devam etmek.

Bundan Sonra İşim Daha Kolay

Artık hem bilginin hem de paranın bileşik getiri rüzgarını arkama almış bulunuyorum.

Eğer yıllık %18’lik getiriyi korursam, bundan sonraki sene hiçbir şey yapmadan portföy 18.000 TL artacak demektir.

Bu da ikinci 100.000’e 41 aydan çok daha kısa sürede ulaşacağım anlamına geliyor. Tabii bir aksilik olmazsa:)

Toparlasam

41 aylık bir süreçten sonra ilk 100.000’ime ulaştım.

Latteden Borsaya’nın bir başarı hikayesi olmasını çok isterim. Ama başaramasam da insanlara nasıl yapılmayacağını göstermiş olacağım.

Ne olursa olsun, yola neden çıktığımı unutmayarak, az da olsa çok da olsa yatırıma devam ediyorum.

Amaç finansal özgürlük:)

Tasarrufa ve yatırıma devam .

Bu arada sizde durumlar nasıl. İlk 100. 000 geçildi mi? Biraz da sizden dinleyelim.

Saygılar.

Exit mobile version