Site icon Latteden Borsaya

Finansal Özgürlük Stratejimdeki Değişimler

Herkese selamlar.

Üç seneyi aşkın süredir bana katlanıyorsunuz. Öncelikle herkese çok teşekkür ederim:) Birlikte çok şey öğrendik büyüdük, geliştik. Hatalar yaptık, düştük, kalktık, ama finansal özgürlük yolunda yürümeye devam ettik.

Bazen benim canım sıkıldı, sizlerin desteği ile ayağa kalktım, bazen ben sizlere moral vermeye çalıştım. Ne de olsa yol uzun, arkadaşsız olmazdı.

Bu yazıda bazen sizlerin eleştirilerine de konu olan portföy stratejimden ve yaşanan değişimlerden bahsedeceğim. Size bir açıklama borçluyum.

Bu yazı bazı sorulara da cevap olacak diye düşünüyorum.

Hadi başlayalım.

Önce Yakın Geçmiş

Finansal özgürlüğümün peşinde koşmaya başlayalı, daha doğrusu köle olduğumu anlayalı 3-4 seneyi geçti. “Bu iş böyle gitmez Yiğit.” dediğimde çalışmalara başladım.

İlk önce Jason Fieber’in Dividend Mantra isimli blogunu okudum. İlk yazılarını takip edebilirsiniz. Daha sonra blogu sattığı için son yazılar ona ait değil.

Jason teker teker hisse seçiyordu, özellikle de Amerika’daki temettüsünü 25 yıl arttıran Dividend Aristocrats ve 50 yıl arttıran Dividend Kings isimli şirketlerden portföyünü oluşturuyordu. Daha sonra 10 yıl arttıranlara da geçti. Kendine güzel bir portföy oluşturdu. Şu anda 10 bin doları aşkın bir geliri var. Ve portföyünü yukarıda bahsettiğim temettüsünü arttıran şirketlerden oluşturduğu için de temettüleri sürekli artıyor.

Zaten borsa ile ilgiliydim, sonra kendime dedim ki ben bu işi yaparım. Araştırmalara devam ettim. Forumları okudum. Okudukça daha çok inandım, inandıkça daha çok okudum. Kendi kendime gaza geldim.

O zamanlar görevlerden arttırdığım 5 bin TL ile borsa portföyümü oluşturdum. Oluşturdum derken sevdiğim kişileri taklit ettim yani:)

Portföy 5 bin ama hayaller 5 milyondu. Gözlerde dolarlar uçuşuyor. Özgürlük hayalleri. Rüzgâr bile başka esiyor.

Bu arada sorabilirsiniz, “Len madem o kadar kölelikten bıktın, bırak işi özgür ol.” diye. Ben de kendime soruyorum ama yemiyor. En az maaşım kadar pasif gelir elde ederek emekli olmayı tercih ederim.

Konumuza dönersek, ben Amerika’daki temettüsünü arttıran şirketleri incelemeye başladım ve aynılarını Türkiye’de de aradım. Temettü Padişahları diye temettüsünü en az beş yıl boyunca arttıran şirketlerin listesini yaptım. Biraz onlardan biraz da diğerlerinden ekleyerek bir portföy oluşturdum ve %90 hisse senedi %10 nakit veya altınla 2,5-3 yıl devam ettim.

Fakat hem seçenekler azdı hem de şirketler ülkemizde temettülerini çok daha kolay kesiyorlardı.

Hiç Hisse Satmamak, Temettü Konusunda Israr Etmek.

Bu arada Ankara’dan İstanbul’a yaptığım tren yolculuklarında Warren Buffett’ın hissedarlara yazdığı mektupları çevirdim. Çok da faydasını gördüm.

Ama bu sırada bazı şeyler de farkettim. Bunlardan ilki, Warren Buffett Amerika’da ben de Türkiye’de yatırım yapıyordum. Anlattıkları çok önemliydi ama her dediğini körü körüne uygulamak da sakıncalıydı. Üstelik bazı aforizmaları da çarpıtılıyordu.

Şimdi bunların bazılarına bakalım. Kalanını geniş bir yazıda anlatırım.

İlki, Warren Buffett’ın “Our favourite holding period is forever.” (Favori elde tutma süremiz sonsuzdur.) diye çeviremeyeceğim 🙂 sözü.

Bu sözü, “Ben hiç hisse senedi satmayacağım.” şeklinde yorumlamıştım. Sonra farkettim ki Warren Buffett da çatır çatır hisse satıyor. Hatta 2001’deki Dot.com balonundan sonraki faaliyet raporunda, keşke satsaymışım dediği bile olmuştu.

Fakat hiç satmadığı hisse senetleri de var. Coca Cola, şimdi tamamını aldığı GEICO gibi.

Burada marifet, hangi hisse senedini satıp hangisini tutacağını bilmekte. Onu Warren Buffett yapan da bu zaten.

Bu arada şunu da belirteyim. Ünlü yatırımcı tamamını aldığı şirketleri ne olursa olsun satmıyor. Batanları da kendi içinde söndürüyor. Bunun sebebi de genellikle, aldığı şirketlerin ikinci kuşağa geçemeyen patron şirketleri olması ve bu patronlara verilen sözler ve güven meselesi. Genellikle bu patronlar şirketlerini satacaklarında onlara kendileri gibi bakacak birilerini tercih ediyor, yani daha iyi fiyat verince elindekini hemen satacak olan özel fonlara devretmek istemiyor. Warren’ın ne olursa olsun satmama üzerine kurulu yaklaşımı da onlara güven veriyor ve yeni şirketlerin tamamını almakta patronlar tarafından tercih edilen konumuna getiriyor.

Warren Buffett’ın ikinci sözü de “Size zengin olmanın sırrını söyleyeceğim. Kapıları kapatın. Başkaları açgözlü iken korkak, başkaları korkak iken aç gözlü olun.”

Ne kadar mükemmel bir söz değil mi? Tek başına ne kadar güçlü. Ama ünlü yatırımcı bunu anlattığı mektubunda, bu cümleden önceki uzun bir paragrafı da hisse seçerek S&P 500’ü geçmenin birçok profesyonele dahi nasip olamayacağını, onun için düşük maliyetli bir endeks fonunu her ay düzenli alıp bunu uzun süre devam ettirmenin hiçbir şey bilmeyen yatırımcılar için en iyi seçenek olduğunu söylüyor. “Ama” diyor, “…yine de hisse seçmek isterseniz size söyleyeyim.” “Kapıları kapatın…”

Ama dedim ya burası Amerika değil. Endeks fonlarının diğer yatırım araçları karşısında daha gidecek çok yolu var. Türkiye’de bunu çözdüğümüz zaman borsaya derinlik kazandırabilir ve kimseyi manipülatörlere yem etmemeyi başarabiliriz diye düşünüyorum.

İkinci kısma dönersek, artık farkındayım ki çoğunluk endeksi geçemeyecek ve alternatif yatırım fırsatları karşısında geriye düşecek. Kendimizi geliştirmeye devam etmeliyiz ve adapte olmalıyız.

Bir de mektuplarında uzun uzun bahsettiği temettü meselesi var. Philip Fisher, Warren Buffett, Charlie Munger, Benjamin Graham gibi birçok ünlü yatırımcının kitabını okudum. Bu isimlerden hiçbirinin sırf temettü veriyor diye hisse aldığını görmedim. Yani bu konuda da ısrar etmeye ve bunu takıntı haline getirmeye gerek yok.

Bunu kısa geçeceğim ama bu mektuplardan sonra, temettü benim için şirketlerin finansal gücünü ve patronların kârı yatırımcıları ile paylaşma isteğini gösteren bir ölçü artık. Bir de finansal bağımsızlığımın ne kadarını kazandığımı gösteren bir barometre.

Yani artık sırf temettü veriyor ya da temettüsünü arttırıyor diye de hisse senedi yatırımı yapmıyorum. Ama temettüyü de tamamen göz ardı etmiyorum. Ayrıca hiç hisse senedi satmayacağım da demiyorum. Sık olmasa da değişiklikler olacaktır. Ana amacım çiçekleri sulayıp dikenleri koparmak.

Yeni Stratejiyi Toparlarsam

Bu yazıyı uzun zamandır sizlerde yaratmış olduğum kafa karışıklığını gidermek için yazıyorum. Sorularınız olursa yorumlardan seve seve cevaplarım.

Bundan sonra portföyümde bildiğiniz gibi üç enstrüman olacak. Bunlar Eurobond, Türk hisse senetleri ve altın. Eurobondları ve altını aktif olarak yönetmeyeceğim. Sadece Eurobondların faizlerini dağıtırken ne alacağıma karar vereceğim.

Mayıs sonu portföy yazısında ayrıntılı göreceğiz ama portföy dağılımım şimdilik %60 hisse senedi, %30 Eurobond ve %10 altından oluşacak.

Hisse senetlerinde ise aktif yönetime devam edeceğim. Eğer ayırd edebilirsem, uzun vadede gelişim gösterecek şirketleri uzun süre elimde tutarken kötüleri de ayıklayacağım. Ama burada şöyle bir durum var: Hisse senedi oyunu kısa vadede sıfır toplamlı bir oyundur. Yani birileri kazanırken birileri kaybetmek zorundadır. Bu yüzden de çok dikkatli olmak gerekir. Sadece uzun vadede şirketlerin büyümelerinden yararlanarak bu oyundan çıkabilirim.

Bu yüzden eğer işler kızışırsa, bazı fonlara da bakabilirim. Zaman ne gösterecek göreceğiz.

Bu yazıyı ilk başladığımda hiç hisse senedi satmayacağım algısını değiştirmek ve temettüye yaptığım vurguyu hafifletmek için yazıyorum.

Finansal özgürlük için biriktirmeye, yatırım yapmaya, öğrenmeye, gelişmeye, düşmeye ama kalkmaya devam edelim.

Zaferi elde etmek için önce ona inanmak gerekir. İnanmak dediysem, kimse size inanmazken kendinize inanmak, boşa zaman harcıyormuş gibi hissederken bile inanmak, kahvaltıyı erken kalkarak evde yaptığınızda, yanınıza su şişesi aldığınızda, evden getirdiğiniz sandviçi çıkarırken arkadaşlarınız size garip garip bakarken, sadece kapitalist sistem gereği sizin üstünüzde olan bir patron size bağırırken bile tekrar tekrar inanmaktan bahsediyorum.

Sonra da harekete geçmekten. Yatırım yapmaktan söz ediyorum. Hayallere kapılmadan, ona buna yem olmadan ayakları yere basarak yatırım yapmaktan.

Sonrası “Finansal Özgürlük”, kölelikten kurtuluş. Bundan büyük zafer mi olur:)

O zamana kadar zafere inanmaya devam edelim.

Zafer, zafer benimdir diyebilenindir. Başarı ise başaracağım diye başlayarak sonunda başardım diyenindir.

Mustafa Kemal Atatürk

Tasarrufa, yatırıma devam.

Saygılar.

Image courtesy of ratch0013 at FreeDigitalPhotos.net

Exit mobile version