Site icon Latteden Borsaya

Tasarruf ve Değer Hesabı Yapmak Cimrilik Değildir

Herkese selamlar.

Bazen uygulamaya koyduğum tasarruf önlemleri konusunda hem yakın çevremden hem de okurlar tarafından yoğun eleştiriler alıyorum.

En çok duyduklarım: “Öleceksin harca, sen yemezsen başkası yer, bu kadar biriktirip ne yapacaksın”.

Bu yüzden de bu yazıyı tasarruf ve “değer” kavramı hakkında düşündüklerimi yazmak için bir fırsat olarak kullanacağım.

Önce tasarrufu biraz kurcalayacağım. Tasarruf bizde aile mirasıdır. Her ne kadar modern zamanda öcü gibi görünsede, bence tasarruf yapmak ve bu paraları yatırımda değerlendirmek gayet normaldir. Anormal olan, insanların kredi kartı, tüketici kredisi, ek hesap borcunun bir arada bulunmasıdır:) Yani tasarruf eden gerekli olanı yaptığı için hor görülmemelidir.

Sonra da ne kadar çok para ile yatırım yaparsam o kadar daha fazla para ile finansal özgürlüğümü kazanabilirim tezini inceleyeceğim ve kanıtlamaya çalışacağım.

Son olara da 0,20 TL maliyeti olan şişe suya 1.25 TL vermemenin değer yatırımı ile bağlantısını inceleyeceğim. Evet, suya 1.25 TL vermemek cimrilik değildir, sadece bir mala gerçek değerinde ödeme yapma arzusunun yan ürünüdür.

Hadi başlayalım.

Değer Hesabı Yapmak Cimrilik Değildir

Tasarruf Bizde Aile Mirasıdır

İstisnalar hariç çoğumuzun çocukluğu, az çok para sıkıntısı içinde geçmiştir. Hangimizin istedikleri tam olarak alındı ki? Hep bir mücade ve tasarruf içinde yaşadık. Benim gibi doksanlarda yetişen gençler biraz daha şanslılarken daha gerilere gittikçe yokluk sanırım daha da fazlaydı.

Ailelerimiz bir ev alabilmek için çok çalıştılar ve gelirlerinin mümkün olan en çok miktarını biriktirmeye gayret gösterdiler. Fakat bu utanılacak bir şey değildi.

Tabii ki ben de, siz de tasarrufu onlardan gördük. Yaşayarak öğrendik. Bu tasarruf bilinci istesek de istemesek de benliğimize işledi. Belki siz de benim gibi kitabınızın arasında Dolar ya da Mark biriktirdiniz ya da harçlıklarınızla altın alıp kenara koydunuz.

Büyüklerimiz ise zaten ellerine geçen azıcık paradan çeşitli yollarla tasrruf ettiler. Mesela her zaman çantalarında şişe su taşırlardı. Hatırlıyorum, dışarı çıkacakları zaman evde hazırlanmış ekmek arası peynir domatesi mutlaka yanlarına alırlardı. Ben büyüklerimi dışarıda nadiren yemek yerken hatırlarım. Şimdi çantasından şişe su çıkaran ya da peynir ekmek çıkaran insana utanarak bakılıyor.

Pazara gittiğimizde önce tüm pazarı dolaşır, alacaklarımızın fiyarlarını aklımıza yazardık. Tüm pazarı dolaşmadığımız tek bir sefer hatırlamıyorum. Sonra da en ucuzlarını alır evimize götürürdük. Akşama doğru pazara giderek indirimlerden faydalanır, mutfak masrafımızı düşürmeye çalışırdık.

O günlerin üstünden çok zaman geçti. Pazara gitmeyeli de çok uzun zaman oldu.

Şimdi ne kadar garip gelse de, aslında bunların bizim gibi düşük gelirli ülkelerde yapılması gereken tasarruflar olduğunu düşünüyorum. Ne de olsa Mernuş gibi treni kaçırmış bir milletin çocuğuyuz.

Gelirim Arttı Ama Bu Zengin Olduğum Anlamına Gelmez

Şimdi bunu örneklendirelim. 2000 yılında Almanya GDP’si 24.004 dolarmış. 2018’de 48.264 dolar.

2000-2019 Almanya Kişi Başına Düşen Milli Gelir

Türkiye’nin GDP’si ise 2000 yılında 4.219 dolarken, 2018 yılında 9.346 dolar olmuş.

2000-2018 Türkiye Kişi Başına Düşen Milli Gelir.

Verileri Country Economy sitesinden aldım.

Şimdi ben, benden yaklaşık 5 kat daha zengin olan ortalama bir Alman vatandaşı gibi yaşamaya kalkarsam önüme iki yol çıkıyor. İlk ihtimalde deli gibi boç alıp o hayatı bir süre yaşayabilirim. Ama bunun sonrası da önce kredi kartlarını doldurmak, o da yetmeyince kredi çekmek. Faizlerle gelecekten yemenin sonunu da zaten hepimiz biliyoruz. Yatırım nerede? Hak getire…

Bir diğer yol da bir Alman’ın tükettiği ürünlerin aynı isimde daha kalitesizini tüketebilirim. Mesela adamların yediği x marka şeye kakao yağı katıp satıyorlar, benimkinin içine bilmem ne yağı katıyorlar. Sözde aynı ismi daha ucuza onların tükettiği markaları satın aldığımı sanıyorum. Ama yediğimin ismi haricinde hiç bir benzerliği yok. Bence bu da seçenek değil.

Mesela yurtdışındaki Iphonelar ile buradakiler aynı ve fiyat farkını biliyorsunuz. Aynısının bazı yiyeceklerde de olduğunu düşünün. Sanırım kimse burada 3 TL verdiği şeyi 20 TL’ye almak istemez. Ama fiyatı düşürüp ismini aynı yapınca alıyoruz.

Bu yüzden 48.000 dolar Kişi Başına Düşen Milli Geliri olan insanlar gibi yaşamaya çalışmıyorum. Acı da olsa fakir ve gelişmesi için büyük miktarda tasarruf edip yatırım yapması gereken bir toplumun bireyi olduğumu biliyorum.

Ama bu utanılacak bir şey değil. İvme, sürekli gelişme isteği, dinamiklik ve insanın umudunun olması bu para açığını kapatır. Sadece genç Cumhuriyeti’n ilk yıllarını düşünmeniz yeter.

Büyüme İçin Tasarruf ve Yatırım Şarttır

Şimdi size kısa yatırımcılık hayatımda öğrendiğim en önemli şeylerden birinden bahsedeyim. Bir şirketin sağlıklı büyümesi için mutlaka elde ettiği kârı bünyede tutması ve bununla da özsermaye kârlılığı yüksek yatırımlar yapması gerekir. Ancak böyle biri bin yapabilir. Sağlıklı şekilde büyüyebilir.

Sanmayın ki kişilerde ya da ülkelerde farklı bir durum var. Bir insan ne kadar çok para biriktirirse ve onu ne kadar kârlı yatırımlarda kullanırsa o kadar çok zenginleşir ve refahı artar.

Gelirinin tümünü harcayan bir insanın ise (eğer parayı kendi gelişimine harcamıyorsa) refahını arttırmasının imkanı yoktur. Kakao yağı yerine palm yağı yiyerek belki biraz refahının arttığını hissedebilir. Ama bir yere kadar.

Haddini aşan zıddına döner.

Fuzuli

Ben pazardan alışveriş yapması gereken, sadece pazardan alışveriş yapması yetmeyen, akşam pazarını dolaşması gereken bir bireyim. Dışarı çıktığımda suyumu çantama koymalıyım, yarım ekmek arası peynir ekmek yemeliyim ve yatırım yapmalıyım. Bu yatırımlarla pasif gelirimi arttırmalıyım. Ülkenin çoğu da, belki %90’ı da benimle aynı durumdır.

Çünkü bir Alman gibi yaşamaya kalksam maalesef borç içinde kalırım ve refahımı bir arpa boyu artıramam. Kaldı ki, bir Alman’ın bizden çok daha fazla eli sıkı olduğunu düşünüyorum.

Yani bence, şu anda insanların anormal karşıladığı ve garip garip baktığı tasarruf yapma şekilleri aslında normal ve yapmam gereken şeyler.

Öyleyse kimsenin ne dediği umrumda olmamalı.

Namık ile Tarık’ın Hikayesi

Peki ne kadar tasarruf ettiğim neden önemli?

Mesela 5.000 dolar kazanan iki bireyi örnek olarak verelim. İkisi de 20 sene boyunca para biriktirsin. Çok tasarruf yapamayan ve her sene cep telefonunu değiştiren dışarıda yemek yiyen Namık parasının %10’unu biriktiriyor.

Öte yandan harcamalarına daha çok dikkat eden Tarık da %30’unu…

İkisi de %10 getiri elde etsin.

On sene sonra baktığımızda Namık’ın biriktireceği para:

Aylık 500 dolar, %10 getiri, 20 yıl vade

Gördüğünüz gibi maaşının %10’unu 20 yıl boyunca biriktiren Namık 20 yıl boyunca portföye 120.000 dolar koymuş ve portföyü 343.650 dolara çıkmış.

Bir de maaşının %30’unu biriktiren Tarık var. O da;

Aylık 1500 dolar, %10 getiri ve 20 yıl vade

Gördüğünüz gibi sadece gelirinin %30’unu biriktirerek Tarık 20 yıl sonra 1.030.949 dolar biriktirdi. Yaptığı yatırım da toplamda 360.000.000 .

Para birimi olarak doları aldığıma takılmayın. Grafiklerle uyumlu olsun diye öyle yaptım. Siz onu TL ya da başka bir para birimi olarak da düşünebilirsiniz.

Enflasyonu hesaba katanlar da aylık yatırılan tutarı enflasyon kadar arttırıp enflasyonu saf dışı bıraksın.

Bu arada grafikleri investor.gov‘dan oluşturdum. Kaynağın linkini bırakıyorum.

Bu arada bir de hiç para biriktiremeyenler var. Onların da 20 yıl sonra biriktirdikleri para sıfır olacak.

Ben o hale düşmek istemiyorum. Tasarruf etmemin sebebi de açıkçası bu.

Hayat Tablosuna Göre Ömür İstatistiği

İnsanların bazı eleştirilerinde haklılık payı var. Mesela 20 yıl içinde ölebilirim. Ama TÜİK tam tersini söylüyor. 30 yaşındaki bir insanın istatistiklere göre beklenen yaşam süresi 49,6 yıl. Yani 20 yıl biriktirsem ortalama olarak 30 yıl o parayı çatır çatır yiyebilirim. Ben bu işe 30 yaşında geç başladım. Daha erken başlayanlar daha da fazla bunun keyfini çıkarabilir. Ya da daha geç başlasaydım çocuklarımın daha rahat bir hayat yaşaması için birikim yapabilirdim.

20 yıl içinde Tahtalı Köy’e gitme ihtimalim var mı? Tabii ki var. Ama daha düşük bir ihtimal. Üstelik çok para harcamanın mutluluk getirmediğinin de farkındayım.

Değer Hesabı Yapmak

Gelelim yazının ikinci kısmına. Hisse senedi yatırımcılığının ve Warren Buffett okumalarının bana kattığı en büyük şey bir malın değerini hesaplamaya çalışmak oldu. Sonuçta;

Hisse senedi yatırımın en önemli unsurlarından biri de hissenin gerçek değerini belirlemek ve onu uygun ya da kelepir fiyat ödeyerek satın almaktır.

Warren Buffett

Warren Buffett’tan öğrendiğimiz gibi sürekli değer hesabı yapıyoruz. Söze bu malın ederi ne kadar diye başlıyoruz. Sonra ona ederinden daha az ödemeye çalışıyoruz.

Bu hesaplamaların bana çok fazla katkısı oldu. Mesela artık 0,50 litrelik suya 1.25 TL verirken uyuz oluyorum. Bazılarının düşündüğü gibi 1.25 TL’yi düşünecek kadar cimri olduğumdan değil, daha çok 0,20 TL’lik şeyi bana altı katı fiyata satmayı çalıştıkları için gıcık oluyorum. Niye bir mala ederinin üstünde fiyat ödeyeyim ki? Evden çıkarken sırt çantama bir şişe su koyarım. Mis gibi onu içerim.

Üstelik yılda 100 şişe su içen biri 50 yılda bu günün parasıyla 5.000 şişe su içer. Evden doldursa ömrü boyunca 6.000 TL tasarruf eder ve %10 temettü verimiyle her sene 600 TL para alır. Bunun az olduğunu düşünenler arkadaşlarından karşılıksız 600 TL para istesinler. Bakalım alabilecekler mi?

Üstelik de doğayı 5.000 şişe daha az kirletmiş olurlar.

Toparlarsam

Sonuç olarak her ne kadar eleştiri alsam da tasarruf etmeye çalışmak benim için bir gereklilik. Daha önümde kısmetse en az 40 yıllık bir ömür varken bunu yapmamam ve tüketim çılgınlığına kapılmam çok büyük bir hata olacak.

Hedeflerime ulaşamasam da en azından bir malın değerini hesaplayı ya da hesaplamaya çalışmayı öğrendim diye kendimi avuturum.

Sizde durumlar nasıl? Tasarruf ediyorsunuz diye çok eleştiri alıyor musunuz? Bunlara nasıl direniyorsunuz? Biraz da sizden dinleyelim.

Saygılar.

Exit mobile version