Site icon Latteden Borsaya

Howard Marks Makaleleri 1995: Oyun Nasıl Oynanmalı

Herkese selamlar.

Sıra Howard Marks’ın 1995 yılında yazdığı makaleye geldi.

Artık ünlü yatırımcı çöp tahvillere odaklanan Oaktree firmasını kuruyor özet halinde yatırım felsefesini anlatıyor.

Sizin için de çok faydalı bilgiler içerdiğini düşünüyorum.

Lafı çok uzatmadan, hadi başlayalım.

Oaktree’yi kurmak için ayrılmamızla alakalı sorulan sorulardan biri -belki de bu ismi nereden buldunuz sorusundan sonra ikinci sıradaki- “Neden yaptınız?” oluyor.

Cevabın, kendi felsefemize göre oluşturduğumuz yöntemlerle, inanç ve standartlara göre yönetebileceğimiz kendi yatırım yönetim şirketimizi kurma fırsatını değerlendirmek olduğuna karar verdik.

Fakat “kendi yöntemlerimizle” derken neyi kastediyorsunuz?

2 Nisan New York Times Pazar Magazininde çıkan sporla ilgili bir makale meseleyi açıklamak için mükemmel bir metafor sunuyor. Makalede yazar, Babe Ruth’un temsil ettiği şey hakkında şunu yazıyor:

… Üstün Başarı İnancı: Bir adam, zafer peşinde yaptığı agresif ve cesur hamlelerden dolayı asla suçlanamaz. Gerçek bir adam kazanmak için kaybetmeyi göze almalıdır.

Yatırım dünyasının çoğunun aynı fikirde olduğunu düşünüyorum fakat bu bizim inandığımızın tam tersi. Doğrusu, 1990’da zayıf performansını haklı göstermek için “En iyi %5 para yöneticisi arasında olmak istiyorsanız, en kötü %5’e girmeyi de göze almalısınız” diyen bir para yöneticisi hakkında bir makale yazmıştım.

“Bizim yöntemimiz” asla kötü performansa tahammül etmemek ve bunu da çok iyi performans göstermenin kabul edilebilir bir yan etkisi olarak görmemektir. Felsefemiz, her sene bir şekilde ortalamanın üstünde kalarak, en büyük önemi müşterilerimizin paralarını kaybetmemeye veriyor.

Bu da beni, 1992’de Wall Street Journal’dan kestiğim ve şimdiye kadar alıntılama fırsatı bulamadığım çok daha çekici bir metafor olan Tome Kite’ın hikayesine getiriyor. Hikaye, Kite’ın büyük bir turnuvayı kazanması hakkında fakat bizi ilgilendiren kısım o zamana kadarki sicili:

            Bu 42 yaşındaki gözlüklü adam 20 yıl boyunca, toplamda bir golf oyuncusunun kazandığı en yüksek ödül olan 7.2 milyon dolar kazandı. Fakat şimdiye kadar hiç büyük bir turnuva (ABD ve İngiliz Açık, Masters ve PGA Şampiyonlukları gibi) kazanamamıştı.

Burada ortaya konulması gereken düşünce şu şekilde olmalı: İstikrarlı şekilde para kazanarak ve manşetleri süsleyen galibiyetlere ihtiyacı olmadan. Bizce önemli olan etkileyici bir başarı kazanmanız ya da bir gün Marters’ı birincilikle bitirmeniz değil, bunun yerine uzun dönemli vuruş ortalamanızın ne olduğudur.

Görünen o ki birçok para yöneticisi, a) piyasaları neyin beklediğini ve hangi varlıkların daha iyi performans göstereceklerini bildiklerine inanıyorlar ya da b) müşterileri onlardan bilmelerini ya da biliyormuş gibi davranmalarını istiyor. Dolayısıyla her sene portföyleri ile eğer tahminleri doğruysa onlara büyük paralar kazandıracak (ya da tam tersi) sınırları zorluyorlar.

Kayıtlar gösteriyor ki çok az yönetici gerçekten geleceğin ne getireceğini bilebiliyor ve hal böyle iken çoğu en etkin piyasalarda hisse seçmeye ve piyasa zamanlaması yapmaya çalışıyor. Ellerindeki varlıklar değer kazandığında öngörülerini hatırlatıp övgü topluyorlar ve öngörülemez nedenlerden dolayı haklı çıktıklarından hiç bahsetmiyorlar. Yanıldıklarında da aleyhlerinde gelişen olaylardan dem vurarak temelde haklı olduklarını fakat ya zamanlama konusunda yanıldıkları ya da şansın ihanetine uğradıklarını açıklamaya çalışıyorlar. Sonra da, kendilerine tahminci olarak not verilebilecek karnelerini yayınlamadan yeni tahminlerde bulunuyorlar.

Bizim bu konudaki görüşümüz çok açık,

  1. Gelecekteki büyük resmin ne getireceğini bilmeyen çoğunluktan olduğumuzu kabul ediyoruz.
  2. Bu nedenle uzmanlaşmanın, yeteneğin ve sıkı çalışmanın katma değer yaratacağı ve zamanla ortalamanın üzerinde performans göstermemizi sağlayacak etkin olmayan piyasalarda işlem yapmayı seçiyoruz.
  3. Son olarak, kahin olmadığımız için limitlerimizin farkına varmayı ve zarardan kaçınmayı birinci önceliğimiz yapmanın, cesur stratejiler yürütmekten çok daha önemli olduğuna inanıyoruz.

“Bilen ve bildiğini bilen” insanlar hakkında güzel şeyler söyleyen fakat “bilmeyen ama bilmediğini de bilmeyenlere” ilişkin tehlikeleri işaret eden özlü sözler ile büyüdüm. Favori sözüm olan Standford’lu davranış bilimci Amos Tversky’nin  dediği gibi,

            … Bir şeyi bilmeyebileceğinizi düşünmek korkutucudur fakat çok daha korkutucu olan; dünyanın etrafta neler olup bittiğini tam olarak bildiğine dair inançları tam olan insanlar tarafından yönetilmesidir.

O gruba girmenin ne kadar riskli olduğunu biliyoruz. Bu sebeple “oyun planımız” oyun dışı kalmaktan kaçınmak ve zamanla yüksek vuruş yüzdesi elde etmek, hep olağanüstü vuruşlar yapmak değil.

26 Mayıs 1995

Exit mobile version