Site icon Latteden Borsaya

Yatırımcı Olarak Psikolojim: Boğa Piyasasının İçinde Tespitler

Büyük bir koşuşturmanın içinden gelerek odama girdim. İçerisinin sıcaklığı yüzüme vurdu. Ağır ahşap kapıyı kapattım. Şu an sadece cızırdayan florasan lambanın sesi ve biraz da klavye tıkırtısı var.

Her ne kadar dışarıdaki sesleri engellemiş olsam da, kafamdaki sesleri ve karmaşayı durduramıyorum. Masamın üstümün düzeni ile kafamın içindeki keşmekeş tam bir tezatlık oluşturuyor.

Yapılacak bir sürü iş, düşünülecek bir sürü şey var. Büyük bir aç gözlülükle hepsini yapmak, hepsini düşünmek istiyorum.

Bunda başladığım yeni hayatın etkisi kadar gerçekten ilk kez bu kadar varlıkla boğa piyasasında bulunmamın etkisi büyük.

Son dört aydır elimi neye attıysam fiyatı yükseldi, portföy değeri hızla büyüdü. Çoğu kişi için çerez parası olan portföyüm benim için önemli çok daha önemli hale geldi. Artık bir günde 1 aylık maaşım kadar kayıp ya da kazanç yaşıyorum. İlk başladığımda bunu hayal bile edemezdim.

Ve, bu yeni sorulara ve sorunlara yol açmaya başladı.

Şimdi hem size bunlardan bahsedeceğim hem de boğa piyasası üzerine yaptığım gözlemleri anlatacağım. Bundan yıllar sonra okuyanlar da 2019 sonunda yaşamaya başladığımız boğa piyasası ortamı hakkında bilgi sahibi olurlar.

Hadi başlayalım.

Ayı Piyasasında Boğa Piyasasına Geçiş

Ayı piyasasında kötümserliğin ve olumsuzluğun doruklarında dolaşıyorduk. Ortamda sürekli kötü haberler göze çarpıyor, ard arda olumsuzluk pompalanıyordu.

Gazete manşetlerinde İstanbul Borsası ile ilgili haberler yok denecek azdı. Olan da düşüşleri ve olası kötü olayların etkilerini anlatıyordu. Yeni dipler düşüşler, acabalar havalarda uçuşuyordu. Şirketler borçlarını ödeyemiyor, yapılandırmalar, iflaslar ve konkordatolarda artış yaşanıyordu.

Faizler tepe yapmış, ev ve araba satışları dipleri görmüştü.

Ekonomi öğrencilerine ilk öğretilen şey arz ve talep kanunudur. Diğer her şey sabit olduğunda (ceteris paribus) bir malın fiyatı artarsa ona talep azalır, fiyatı azalırsa da ona talep artar.

Bunun geçersiz olduğu nadir durumlar da bulunur. Bunlardan biri de hisse senetleridir. Burada ilginç bir şekilde, fiyatlar düştüğünde talep azalır, fiyatlar arttığında da talep artar.

Siz hiç araba fiyatları çok düştü diye arabasını satıp daha düşük fiyata inince almayı bekleyen birini gördünüz mü?

Ya da bir çiftçinin tarlasına ederinin yarı fiyatını verdiler diye sattığını?

İşte insanlar (bunun içinde bende vardım ama nakite geçmek için değil başka hisseler almak üzere) bu ayı piyasasında varlıklarını sattılar.

Bu ortamda bir yandan için için korkarken bir yandan da aylık alımlarımı yapmaya devam ettim. Sıkıntı yapmadan, her ayın 15’inde arttırabildiğim kadar alım yapmaya çalıştım. Bunu yapmamı sistemin sağladı. Al, al, ayın 15’inde ne olursa olsun, fiyatına bakmadan al diyen bir sistemi takip ediyordum:)

Bir yandan da aklımda Hisse.net’ten tanıdığım ve 2008 krizinin sonlarına yakın zamanlarda söylediği sözler kulağımda çınlanan nam-ı diğer Bıkmış Broker’ın sözleri dolanıyordu.

Ayı piyasası biterken olumsuz haberler piyasa tarafından görmezden gelinmeye başlanır. Bu ayıların çekilip boğaların sahneye çıkacağının göstergesidir.

Bıkmış Broker

Herkes bir işaret bekliyordu. Kimi teknik analizle, kimi temel analizle yolunu bulmaya çalışırken, ben de bu işareti bekliyordum.

Bu işaret Eylül 2019 sonlarında gelmeye başladı. Önce olumsuz haberler görmezden gelinmeye başlandı. Aylar ilerledikçe de bu haberleri görmez olduk, görsek bile umursamaz olduk ve ayılar sahneyi boğalara bıraktı.

Bunlar yaşanırken çoğu kişi yükselişe inanmadı. Düşüş bekledi. Böylece treni kaçırdı. Treni kaçırmayanlar daha çok hisse senedinde olanlardı.

Hızlıca 90.000’lerden 120.000’lere geldik.

Şimdi ise bambaşka bir durumla karşı karşıyayım. Boğa piyasasının kalbinde BIST yeni rekorlar kırarken artık kötü haberler göz ardı ediliyor.

Belki medyada daha az yayınlanıyor, belki de ben artık bunları görmezden geliyor da olabilirim.

Mesela geçenlerde borsa ile hiçbir ilgisi olmayan arkadaşıma bir haber sitesinden “Borsa İstanbul Rekor Kırıyor” diye mesaj geldi.

Arkadaşlarınız kazandıkları paralardan bahsediyor. Etrafta hikayeler dönüyor. Sosyal medayada herkes kazandığı paralarla gündemde.

Arada sırada Peter Lynch’in Koktely Teorisi’ni tekrar yazıp sizlere hangi aşamada olduğumuzu soruyorum.

Kokteyl ne zaman biter bilmiyorum ama, dostlarım, yatırım hesabını yeni açan insanlar bana hisse senedi önermeye başladılar. Hem de adını hiç duymadığım şirketlere ait hisse senetlerini.

Bunun yanında haber sitelerinin başlıklarında borsanın kırdığı rekorlar konuşuluyor.

Hisse senedi yatırımına yeni başlayan arkadaşlar resmen piyasa zamanlaması yapmaya özendiriliyor. Ama istisnayı başaran yatırımcılar olsa da “Piyasa zamanlaması yapmak imkansızdır.”

Korku yüzünden satmayın ya da açgözlülük yüzünden almayın. İstikrarla yatırım yapmayı sürdürün ve uzun dönemde piyasanın işini yapmasına müsade edin. 

Norman Fosback

Yeni Yatırımcılar Altına Hücum Ediyor

Borsaya yeni başlamış, daha yatırım hesabını açalı 10 saniye olmuş insanların hiç bilmedikleri hisse senetlerinde al sat yaptıklarına ve çok büyük miktardaki paralarını riske attıklarına şahit oluyorum.

Hayretler içinde kalıyorum.

Yaklaşık üç senedir blog yazmama, daha uzun bir süredir de borsa ile ufak ufak ilgilenmeme rağmen böyle bir ortamı daha önce hiç görmemiştim.

Yeni yatırımcıların nasıl bu kadar kolay risk alabildiklerine hayret ediyorum.

Umarım bu insanlar borsanın bir zanaat olduğunu ve bu zanaatte de uzmanlaşmanın çok uzun zaman ve çalışma gerektirdiğini zor yoldan öğrenmek zorunda kalmazlar.

Ya da bizim gibiler bu işi bilmiyorlar. Zaman gösterecek.

Boğa Piyasası Benim İçin Sandığımdan Zor Geçiyor

Kişisel olarak bazı zorluklar yaşıyorum.

Ayı piyasasında işler çok kolaydı. Alıyorduk ve satmıyorduk. Temettümüze bakıyorduk. Daha da düştüğünde temettümüze daha çok bakıyorduk.

Fakat şu an portföyün değer kazanması çalı dibinde durmayı çok zorlaştırıyor. İnsanın gözü ister istemez değer artışına kayıyor. Temettü biraz da geri planda kalmış oldu.

İnsanın kıpraşası geliyor. Çünkü nereye baksan yükselişi görüyorsun.

Yani açıkçası ayı piyasasında daha rahattım.

Bir de ne kadar kitap okursan oku sonunda kendinle ve duygularında başbaşa kalıyorsun. Hiçbir kitap da tam olarak duygularınla nasıl başa çıkacağını öğretmiyor.

Düşükten almanın keyfine vardıktan sonra iki katı fiyata ulaşan şirketleri alırken insan haliyle biraz zorlanıyor.

Bu arada, tabiki BIST’in en büyük 100 şirketinin yaşadığı ortalama artşın benim tuttuğum senetlerle doğrudan bağlantısı olmadığının da farkındayım. Bu yüzden küçük ortağı olduğum şirketlerle bağlantıyı, bütün coşku gürültüsüne karşı, koparmamaya çalışıyorum.

Son olarak, insanın bir sistemi olmasının değerini daha çok anlıyorum. İnsanın duyguları istemese de, kendini ne kadar eğitsede işin içine katılıyor.

Bunu sadece piyasa gürültüsü olarak bakmıyorum. Portföy araba alacak kadar büyüdüğünde de araba mı alsam gürültüsü oluyor, ev kadar büyüdüğünde ev mi alsam diye düşünüyorsun.

Kısacası dostlar, bütün bu yükselişe rağmen ben boğa piyasasını çok sevmedim.

Bir de bir şey daha ekleyeyim. Fiyatlar düşükken almak çok kolay fakat yüksekken satmamak çok zormuş:) Çok daha zor…

Sizin boğa piyasası ile ilgili tecrübeleriniz neler? Benim yaşadığım zorlukları yaşıyor musunuz?

Her şeye rağmen, tasarrufa ve yatırıma devam:)

Saygılar.

Bu arada Finansal Özgürlük alanında ilk podcastimizi Senih Mete Dal ile çektik. Bundan sonra her Salı laflayacağız. Sizi de bekleriz.

İlk yayının Youtube versiyonunu buraya koyuyorum.

Image courtesy of Prakairoj at FreeDigitalPhotos.net

Exit mobile version