Site icon Latteden Borsaya

Sirkeci’de Piyango Kuyruğundaki İnsanlar

Sirkeci’deyim.

Burası fakir insanların, on milyonda bir şansla zengin olmak için soğukta uzun kuyruklar oluşturarak beklediği yer.

Zorla kazandıkları, belki de bir gün boyunca köle gibi çalıştıktan sonra elde ettikleri paralarını ufacık bir şansla zengin olmak için harcıyorlar.

Bir çoğu talihi yenip büyük ikramiyeye sahip olduğunda ne yapacağına dair hayal kuruyor.

Kimisi rüyasında ev alıyor, kimi araba. Kimisi fakirlere düğün yapıyor. Bazısı da bankaya yatırıyor, arsa alıyor.

Hepsi kısa vadede zengin olmak isteyen bu insanlar, talihin onlara bir kerecik de olsa gülmesinden medet umuyor. Ama aynı insanlar bu gerçekleşmeyince yine aynı şekilde talihe sövüyorlar.

Oysa ki zengin olmak, gelişmek, büyümek, bilgi edinmek hep elimizde olan şeyler.

Sadece bileşik getirinin gücüne inanmak ve çok çalışmak lazım.

Warren Buffett’ın dediği gibi: “Kimse uzun vadede zengin olmak istemiyor.”

En Büyük Kötülüğü İnsan Kendine Yapar

Talih ne kadar da talihsiz değil mi? Hem bütün insanların umudu olacaksın, hem de günah keçisi. Dün senden medet uman insanlar ertesi gün sana sövecekler.

Maalesef hep suçlayacak bir şey buluyoruz. Başarısızlığımızın arkasında hep bir etken vardır. Fakirsek sistem suçludur, hep bir şeyi yanlış yapar ve kaderimizi etkileyen birileri vardır. Kader utansın deriz, felek sana nettim deriz, alın yazısı deriz.

Ama kimse kusura bakmasın. İnsanın başına gelen en büyük kötülük, en aşağılık olanı kendi kendine yaptığıdır.

Kendimize kötü davrandıktan, zamanımızı, paramızı, sağlığımızı boş yere heba ettikten sonra başkalarından nasıl saygı bekleyebiliriz ki?

Başkaları bizi neden düşünsün? Sen kendine değer vermiyorken başkaları neden değer versin?

Bunun için önce kendimize değer vermemiz gerekiyor ki başkalarından da aynı şeyi bekleyebilelim. Değerimizi önce kendimiz anlamalıyız.

Piyango Kuyruğunda Bekleyen İnsanlar

Piyango kuyruğunda bekleyen insanların kendilerine ve zamanlarına değer vermediklerini düşünüyorum.

Hep yukarıda bahsettiğim şeyler aklıma geliyor. Bu insanlar kendilerine güvenmiyor mu diyorum.

Mesela 2017 yılında şans oyunlarına 2 milyar TL harcamışız.

Bunu da piyango biletine 20 TL veren amcam ile sayısal lotoya 5 TL veren teyzem yapmış. Biz yapmışız.

Aman demişler. 20 TL’den ne çıkar, 5 TL ile ne olur? Ne olmuş biliyor musunuz? 2 milyar TL olmuş.

Size 2 milyar TL’nin anlamını biraz açayım.

2 milyar TL, %8 temettü verimiyle size yıllık 160 milyon TL getirir. Üstelik arada artış azalışlar olsa da Türkiye Cumhuriyeti var oldukça, şirketleri geliştikçe bu geliri elde etmeye devam edersiniz.

Alacağınız bu temettü 20 TL’de 1.6 TL’ye tekabül eder ama 2 milyarda 160 milyon’a çıkar.

Başka bir açıdan bakarsak, ALKIM’in piyasa değeri yaklaşık 930 milyon TL, ERBOS’un 500 milyon TL, Ereğli Demir Çelik’in 31 milyar TL’dir.

Bu insanlar eğer kaderi suçlamak ya da ondan medet ummak yerine bu paralarla yatırım yapsalardı sadece bir senede ALKIM’in ve ERBOS’un tamamına sahip olurlar, kalan para ile de EREGL’de küçük bir parça alabilirlerdi.

Daha da önemlisi kendilerini geliştirmenin ve öğrenmenin kapılarını açarlardı.

Bu yüzden ne zaman piyango kuyruğunda, soğukta bekleyen insanlar görsem hep üzülürüm.

Çünkü bu aynı zamanda kendine değil, kadere güvenmenin, kendini değil de kaderi suçlamanın göstergesidir.

Ama bu her zaman böyle olmak zorunda değil.

Necip Fazıl Kısakürek’in “Utansın” şiirini çok severim.

Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

Eski çınar şimdi Noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!

Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!

Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa bırak utansın!

Ey binbir tanede solmayan tek renk;
Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!

Bu yüzden ne zaman bir piyango kuyruğu görsem canım sıkılıyor. Denemeyen, çabalamayan ve başkasından medet umup, bir şeylerden şikayet eden insanlar aklıma geliyor.

Bizim bunlarla kaybedecek zamanımız yok.

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Mernuş’u gibi en azından üç dil bilmeli, en azından üç dilde ana avrat dümdüz gidebilmeliyiz.

Çünkü dostlar biz Mernuş gibi otobüsü kaçırmış bir milletin çocuklarıyız. Piyango kuyruklarında harcayacak zamanımız yok.

Pazar pazar biraz canınızı sıkmış olabilirim. Bu yüzden özür diliyorum.

Tasarrufa ve yatırıma devam.

Saygılar.

Exit mobile version