Site icon Latteden Borsaya

Ayı Piyasası, Ani Yükseliş ve Psikoloji

Herkese selamlar. Ayı piyasasında birinci yılı az çok geride bıraktık. Bu haftayı ise bankalarda yaşanan ani yükseliş ile kapatıyoruz.

Kimse düşüşün ne zaman son bulacağını ve yükselişin ne zaman başlayacağını bilmiyor. Bu işin ustaları olasılıktan bahsedip senaryolarda nasıl davranacaklarını açıklarken, bildiğini sananların “Bakın bilmiştim, şöyle böyle olur demiştim oldu.” şeklinde yazılarını görüyoruz. Piyasada en çok rağbet gören de bunlar sanırım.

Etrafta çok fazla gürültü var. Suriye meselesi, iç ekonomik meseleler, Çin – ABD çekişmesi, seçimler, Brexit, faiz artışları…

Yani kısacası kimse ne olacağını bilmiyor, kimse harekete geçemiyor.

Bu blogda kendi düşüncelerimi ve insanlarda gözlemlediklerimi de ara sıra paylaşıyorum. Şimdi de ayı piyasası insanları bezdirmişken yaşanan yükselişi ve genel birkaç gözlemimi paylaşmak istiyorum.

Belki 10 sene sonra biri bunları okuduğunda: “Vay be hiç bir şey değişmemiş!” der. Ya da ben okuduğumda ne kadar da yanlış düşünüyormuşum falan derim.

Belki de beraber tartışıp biraz betin fırtınası yaparız.

Hadi başlayalım.

Ayı Piyasası, Ani Yükseliş ve Psikoloji

Kısa Vadeli Tahmin Bombardımanı

“Bu iki senede ne öğrendin, en değerli şey nedir?” diye sorarsanız en zor yoldan ve güç şekilde öğrendiğim şey: “Hiç kimsenin ama hiç kimsenin kısa vadede piyasanın yönünü tutarlı ve sürekli şekilde tahmin edemeyeceği gerçeğidir. derim. 

Maalesef Türkiye’deki her borsacıya fabrika çıkış ayarı olarak piyasa zamanlaması yapabileceği işlenmiş durumda. O yüzden bildiğini sandığın şeyin yanlış olduğu gerçeğiyle yüzleşmek ve aslında güçsüz olduğunu kabul etmek de çok zor oluyor.

Fakat ne yazık ki küçüğünden büyüğüne devasa bir yatırımcı topluluğu bunun olabileceğine ikna olmuş durumda. Ocak 2019’un 3. haftası biterken de yatırımcılar bunu başarmanın peşinde koşturup duruyorlar.

Herkes piyasanın yönü konusunda bir tahmin yapma peşinde. Acaba ralli başladı mı yoksa başlamadı mı? Şimdi favori soru bu.

Bu piyasa o kadar garip ki, 90.000 civarlarında bütün olumsuzluklar dillendirilirken piyasa üç günde 95.000’i geçtiğinden beri sadece olumlu şeyler konuşulmaya başlandı.

Tabii çoğu kişi ne olduğunun farkında değil. Şöyle yorumlar görüyoruz:

Twitter’ı açıyorsunuz ve karşınıza şu çıkıyor: “Bu çıkış sahteeee”.

Sonra biraz daha okuyorsunuz: “Kemerleri bağlayın, uçuyoruzzzzz.”

Televizyonu açıyorsunuz: “Bu faizlerle borsa yükselmez efendim.” diye biri konuşuyor. Sonra da biri çıkıyor “Asıl bu faizlerle borsa düşmez len!” diyor.

Hadi bakalım hangisine inanacaksınız?

2008 Krizi’ni tahmin eden ve yıldızı parlatılan Nouriel Roubini, son on yılda yaptığı yanlış kriz tahminlerinden dolayı alay konusu hâline gelmiş durumda. 2008 Krizi’nde pozisyon açıp milyarder olsaydı, on sene boyunca yaptığı yanlış tahminlerden dolayı şimdi büyük ihtimalle beş kere batmıştı.

Artık bir tahmin yaptığında dalga geçiyorlar. Tutmayacak bir tahmin daha geldi diyorlar.

Fakat altın arayıcılarına alet satan insanların zengin olması gibi, o da büyük ihtimalle verdiği konferanslardan ve yazdığı kitaplardan zengin olmuştur.

Öte yandan, bütün büyük yatırımcılar da piyasa zamanlamasının yapılamayacağını üstüne basa basa söylüyorlar. En sevdiğim ise Burton Malkiel’in sözü:

“Piyasa tahmini yapan üç çeşit insan vardır. Ne olacağını bilmeyenler, ne bilmediğini bilmeyenler, bilmediğini gayet iyi bilen fakat biliyormuş gibi yapıp sürüyle para kazananlar.”

Peki piyasa zamanlamasının yapılamayacağını bilmek neden önemli? Çünkü insanlar bunun yapılabileceğine inandığı sürece, yani piyasa zamanlaması yapmaya çalıştığı ve bunun mümkün olduğuna inandırıldığı sürece şirketlerin gerçek değerlerini hesaplama safhasına geçemiyorlar. Bu şirket kaç TL eder diye soramıyorlar.

Bir de “2008 yılının dibinde ASELS alsaydın şimdi zengin olmuştun”cular var.

Herkes takkesini başının önüne koysun ve bir 10 saniye düşünsün. Sizce dipte miyiz? Sizce buradan yatırım yapan 10 sene sonra ne kadar kazanır? Yok yok… Daha düşecek miyiz yoksa?

Hiçbir fikriniz yok değil mi? Ne yalan söyleyeyim benim de yok:) 2008 Krizi’nde kim dibi bulabildi ki? Ya da 1929 Buhranı’nda veya biraz daha uzağa gidelim, hatırlarsınız ünlü fizikçi Newton bile piyasa zamanlaması yapamamış ve batmıştı.

İşte güya bize yol göstermesi gereken piyasa zamanlaması aslında bizi felç ediyor.

Kumlara gömülü kütüphanelerdeki tabletlerden günümüze kadar gelmiş, dünyanın en eski destanının kahramanı Ulu Uruk Kralı Gılgamış’ın ölümsüzlüğü araması gibi, bazıları da piyasanın ne zaman yükseleceğini arayıp duruyor.

Neden? Bence sonsuz yaşam gibi, geleceği tahmin edebilmenin de sonsuz bir çekiciliği var. Fakat bir sorun var:

Koskoca Gılgamış bulamamış, biz mi bulacağız bu sırrı?

İşte dostlar, gözlemim bu. 17 Ocak 2019’da birçok kişi yükselişin başlayıp başlamadığını soruyor. Kimisi olasılıklara göre senaryosunu belirlemiş, kimi bilmiyor ama bilmiş gibi yapıyor, kimisi de daha bilmediğini bilmiyor.

Acaba bundan beş yıl sonra geriye dönüp baktığımızda, burası ne güzel alım yeriymiş mi diyeceğiz? Yoksa buraları tekrar mezbahaya mı dönecek? Merakla bekliyorum.

Fakat kısa vadede borsanın nereye gideceğini söyleyenlere tebessüm ediyorum.

Cehaletimi Kabul Ediyorum

Ben ise kendimi bütün bu gürültüden soyutlamaya çalışıyorum.

Çalışıyorum diyorum çünkü o kadar yoğun bir haber bombardımanı var ki, bu karmaşadan ancak köyde internetsiz bir ortamda, hiç gazete okumayarak ve haber izlemeyerek, sadece kendini toprakla meşgul ederek kaçınabilir insan.

Şu ana kadar pek başardığımı söyleyemem, her ne kadar zamanımı çalan alışkanlıklardan kurtulmaya çalışsam da onlarla zaman geçirmeye devam ediyorum. 

Ekonomi televizyon kanalı izliyorum, arada sırada yanlış olduğunu bile bile portföyüm ne olmuş diye bakıyorum. Kurtulamadım yani.

Hatta bu yükselişlerin havamı değiştirdiğini bile söyleyebilirim. Hani fiyatlar düşünce sevinecektin diye soranlarınız olabilir. Ben de soruyorum kendime, bir malı daha pahalı alacaksın diye niye seviniyorsun:) Ama insanoğlu garip tabii… Makine değiliz sonuçta. Bir abimin dediği gibi “Duygusuz yatırımcı olacakmış. Peh! Duygusuz insan mı olur la!!!”.

İlk başladığım zamandan farkı ise artık bunları kafamdan az da olsa uzaklaştırabiliyor olmam. Her ne kadar gereksiz bilgileri almayı engelleyemesem de, etkilerini en aza indirmeyi başardım.

Öncelikle cahilliğimi kabul ettim. Biliyorum ki kısa vadede yaptığım işlemler beni zengin etmeyecek. Yapamayacağım çünkü yapılması milli piyangonun tutturulması kadar rastlantısal olacak.

Bir de bir şeyi daha biliyorum.

Warren Buffett’ın uzun dönemli getiri ortalaması dolar bazında %21 civarında, Peter Lynch’in rekoru ise %29. Fakat Peter Lynch’in Magellan Fonu’na para yatıran yatırımcının ortalama kazancı %5:)

Yani şunun farkındayım: En iyi yatırımcılar bile dolar bazında %20-30’luk bir ortalama yakalarken benim bunu yakalamam ya da üstüne çıkmam imkânsız.

Hele al sat yaparak bunu başarabilmem çok daha zor. Neden? Çünkü işin içine ücret ve komisyonlar giriyor. Yani ne kadar çok kıpırdarsanız cebinizden o kadar para ödüyorsunuz.

Böylece piyasadaki her gün yüzde yüz para kazananları görmezden gelebiliyorum. Biri bana %100 kazanacaksın dediğinde şöyle bir sorguluyorum.

Cehaletimi kabul etmem, söylemem gerekir ki beni rahatlattı ve gelişimimin önünü açtı. Sonuçta dünyadaki bilimsel gelişmenin başlangıcı da insanın aslında bir şey bilmediğini kabul etmesi ve öğrenmek için harekete geçmesi değil mi :)?

Sürekli Alımlarla Ortalama Maliyet

Yapmaya çalıştığım ise sürekli maaşımdan arttırdığım para ile…

Yanlış olmasın burayı değiştireyim. Maaşımdan harcamaları yapmadan önce kendime ayırdığım para ile yatırım yapıyorum.

Her ay düzenli olarak belli şirketlerin minicik ortaklık paylarını alarak onlardaki maliyetlerimi zamanla ortalama bir seviyeye çekiyorum.

Aslında bu 2016 yılında blog yazmaya başladığımda çok kolay gibi geliyordu. “Ne olacak ki? Her ay alıp duracaksın.” diyordum.

Fakat hiç de öyle değilmiş.

Borsa yükselirken alım yapmak o kadar kolay ki. Böyle insanın aldıkça alası geliyor. Leblebi gibi hop hop alıyorsun. Maliyetin yükselmesi umrunda olmuyor. Etrafta güzel haberler cirit atıyor. Zaten algınız da bu güzel haberleri daha çok farketmeye başlıyor.

Fakat düşüşler öyle mi? Normalde duygu durumunuz nötrken, yani panik ve coşku hâlinde değilken baktığınızda, fiyatlar düşerken bir değer yatırımcısının ya da bir ortalama maliyet yatırımcısının alım yapması beklenir. Çünkü yükselişte daha az lot alırken düşüşte aynı paraya daha çok lot alırsınız ve ortalama maliyetinizi aşağı çekersiniz.

Görünüşte kolaydır. Ama aslında o kadar zordur ki. Mesela bir örnek vereyim, dolar 7.20 TL’ye çıkmış ve borsa çöküyorken insanlardan öyle mesajlar geliyordu ki, sanırsınız ülke çöktü.

Parasını bankadan çekmek isteyenler, sırf sürünün yaptığına uymak ve kendini biraz daha güvende hissetmek için 7.20 TL’den dolar alanlar. Finansal sistem çökecekmiş diye mesaj atanlar.

Hadi Yiğit, alsana bu ortamda bakayım. Hani ortalama maliyet yapıyordun:)

Kolay olmasa da, mantıksız gelse de iki yıldan beri uyguladığım sistemimi bozmadım. Çoğu zaman boş kuyuya taş atıyormuşum gibi geldi. Çoğu zaman kendime inanmadım.

Ama devam ettim. Devam ediyorum.

Bu arada 7.20 TL’den dolar alanları kesinlikle ayıplamıyorum. Korku, geçmişi anlatılanlardan çok daha fazla etkiler. İnsanın üzerine korku çökmüşken her türlü mantıksız hareketi, sırf biraz daha güvende hissetmek için yapabilir.

Ben de itiraf edeyim, çok yükseldi diye birini takip ederken 2.49 TL’den dolar satmıştım. Oluyor yani:)

Değer Hesabına Gelirsek

Benim için bu işin nirvanası ise bir şirketin gerçek değerinin ne kadar olduğunu bilmek.

Bunu yapabilirsem yatırımcılıkta büyük bir eşik atlayacağım.

Peki neydi gerçek değer? Warren Buffett’a göre bir şirketin ömrü boyunca yaratacağı nakdin bu güne indirgenmesi.

Bunu bulabilmek için şirketin ömrü boyunca ne kadar kâr edeceğinin bilinmesi gerekiyor.

Bugüne indirgemek için gelecekteki faiz oranlarını da tahmin etmek gerekiyor.

Bunlar benim için şu an çok zor işler. Warren Buffett da bunu sadece belli şirketlere yapabiliyor ve belli bir aralıkta sonuçlar çıkıyor. Her ne kadar denemeler yapsam da tam anlamıyla işi anladığımı söyleyemem.

Ama gelişme kaydediyorum. Bazen de matematiksel olarak kendime kanıtlayamasam da bazı şirketler gerçekten çok absürt fiyatlara geliyor. Yani yaradana sığınıp değer yatırımı yapacak durumlar da olabiliyor:)

Çoğunlukla ise acayip acayip sonuçlar çıkıyor.

Toparlarsam

Hadi gel de şimdi yazıyı toparla bakalım.

Kısacası dostlar, borsa kısa sürede 97 bin civarlarına çıkmış durumda. Piyasadaki yatırımcılarda ve spekülatörlerde yükselişin başladığına dair bir fikir birliği yok.

Olumlu haberler daha çok dillendirilir oldu. Hava olumlu gibi duruyor.

Benimse kısa dönemde ne olacağına dair hiçbir tahminim yok. Maaşımdan “Babil’in En Zengin Adamı”nda olduğu gibi önce kendime ödüyorum ve bu parayla beğendiğim şirketlere yatırım yapmaya devam ediyorum. Kendimce ortalama bir maliyet oluşturmaya çalışıyorum.

Mümkünse %5 temettü verimi hedefime çıkmak için hamleler yapmaya devam edeceğim.

Yatırımcı olarak psikolojimi kontrol etmek için kendimi sosyal ve görsel medyadan uzaklaştırmaya çalışıyorum. 2019 hedeflerimdeki 24 kitabı okumak için müthiş bir fırsat olsa da şimdilik değerlendirdiğimi söyleyemem. Ama çabalıyorum.

Bu arada hayat devam ediyor. Keyfini çıkarmaya çalışıyorum.

Herkese iyi hafta sonları dilerim. Her şeyin başı sağlık, lütfen kafanıza hiçbir şeyi takmayın.

Saygılar.

Image courtesy of bplanet at FreeDigitalPhotos.net

Exit mobile version