Site icon Latteden Borsaya

En Azından Üç Dil Bilecek Üç Dilde Küfür Edeceksin

Bedri Rahmi EYUBOĞLU’nun “Üç Dil” isimli şiiriyle Twitter’da gezerken karşılaştım. Şiirin son mısraları şöyle;

En azından üç dil bileceksin

En azından üç dilde

Ana avrat dümdüz gideceksin

En azından üç dil

Çünkü sen ne tarih

Ne coğrafya

Ne şu ne busun

Oğlum Mernuş

Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun.

En son beni böyle vuran bir şirle yıllar önce karşılaşmıştım. Baki’nin Hükm-ü kazaya zerre kadar yok inadımız isimli şiiriydi.

Bu da beni onun kadar vurdu. Artık aylarca aklımdan çıkmaz. Unutur ezberlerim, sonra unutur bir daha ezberlerim. Eziyet başladı artık.

Twitter’da Serdar Kuzuloğlu; çok çalışmamız gerektiğinden, başka çaremiz olmadığından bahsediyordu. Bill Gates okulu bırakmıştı ama bıraktığı okul Harvard’dı. Bilgisayarla ilk tanışan üniversiteydi ve okula bilgisayarı ailesi bağışlamıştı. 

Sen Harvard’a gidebiliyor musun? Bilgisayarla ilk ne zaman tanıştın?

Şartlar eşit değildi yani.

Ama şartlar eşit değil diye koyvermek de olmaz. Daha çok çalışmalı, daha çok tasarruf etmeli daha çok üretmeliydik.

Kimse Warren Buffett olabileceğini de düşünmüyor. Onun babası senatörmüş, Benjamin Graham’dan dersler almış. Ama hepsini geçtim çok çalışmış hala da çalışıyor.

Günde beş yüz sayfa rapor okuyor. Bunu hangimiz yapabiliyoruz.Hangimiz 500’ü bırak 10 sayfa okuyor?

İnanılmaz tasarruf ediyor. Yedikleri yıllardır aynı. Evini kırk yıldır değiştirmemiş.

Bize ise tasarruf etmek için sigarayı bırakmak zor geliyor. Yapabilen kahvesinden, sigarasından vazgeçemiyor. Bazısı bırakın tasarruf etmeyi, karnını zor doyuruyor.

1.600 TL maaş alan bir tanıdığım günlerdir geçim derdinden bahsediyordu ama sonra baktım ki sigara içiyor. Günde 10 TL’lik.

Bu Satırlar Belki Beni O kadar Vurmazdı

Belki o kadar vurmazdı ama şu an İngiltere’deyim. Ortalama saatlik asgari ücret 7.50 sterlin. Oranın BİM’i ALDİ’ye girdiniz mi 50 pound harcayıp 4 kişilik aileyi tıka basa 1 hafta doyurursunuz. Kuzu etinden, tavuğundan, sebzesine meyvesine kadar. Ne kadar çalıştık? 7 saat.

Starbucks’ta bir kahveyi 2.50 sterline içersiniz. Yani 20 dakikalık çalışmanıza.

%20 yağlı bir kilo kıyma 3 pound, almak için 20 dakika çalışırsınız.

Kuzu kol 5-6 pound 40 dakika çalışıp alabilirsiniz.

Bütün tavuk 2 pound 15 dakika çalıştınız mı sizindir.

Hafta sonu trenle başka şehre gezmeye gitseniz, eşinizi de yanınıza alıp taş çatlasın 100 sterline günü geçirirsiniz. Otobüs değil bir de trenle seyahat edersiniz.

Ama bu insanların çoğu tasarruf etmek için işe giderken bisiklete binerler. Oysa mesela 18.000 pounda sıfır Ford Focus alabilirler. Aylık 300 pound taksitle.

Öğlen bir köşeye geçip evden getirdikleri ekmek aralarını yerler. Ama en iyi restoranlarda kaliteli bir yemek taş çatlasın 10-12 sterlindir.

Ama emeklilik hesaplarında dolu para vardır. Biriktirirler. Biriktirdiklerinle yatırım yaparlar.

Hem güzel ülkemde hem de İngiltere’de restoranı olan zincirlerin menülerini karşılaştırın. Ben şok olmuştum. Bunlar et yiyorsa biz ne yiyoruz diye.

Aynı şey Türkiye’de ve İngiltere’de satılan dondurmalar için de geçerli. Geçen gıda Dedektifi’nde karşılaştırmışlar. Şok oldum. Adamlara gerçek vanilya ve kakao yağı kullan, bize palm yağı vanilya bilmem neyini daya. Ama adamlar da haklı. Şartlar eşit olmamasına rağmen sen de vanilyalı bilmem ne dondurması yemek istiyorsun. Aynı dondurmayı satmaya kalksa dondurmanın tanesini 20 TL’ye satması lazım.

Kısacası Kardeşim Şartlarımız Eşit Değil

Lafı dolandırdım ama borsaya ve yatırıma geleceğim. Maalesef şartlarımız eşit değil. Onlar gibi harcayamayız! Onların sahip olduğu bazı imkanlara sahip olamayız! Kapitalizm ne kadar harca dese de harcayamayız.

Bizim biriktirmemiz lazım. Bizim tasarruf etmemiz lazım. O tasarruflarla da yatırım yapmamız lazım.

Bilmem nerenin emekli öğretmenler fonu senin ülkende tahvilden faiz, hisse senedinden temettü elde ediyor. Edebiliyor. Sen de zaten az olan maaşınla borsanın kumar tarafını öğrenip birbirinin cebinden para almaya çalışıyorsun.

Borsada 100 birimlik değer vardır. Eğer al sat yaparsanız sadece birbirinizin cebinden para alırsınız, almaya çalışırsınız. Bir gün sen ondan üstünsündür, öteki gün o senden. Sonuçta sıfır toplamlı bir oyun olur. Kazanmanın tek gerçek yolu şirketlerin büyümesine ortak olmaktır. Ancak o zaman toprağın ürün vermesi gibi gerçek bir kazanç elde edebiliriz.

Tahvilde farklı mı sanki? Vadesi geldiğinde faizini ve anaparanı alırsın. Vadesi gelmeden al sat yaparsan birbirinin cebinden para alırsın. Ya da almaya çalışırsın.

Tasarruf Etmekten ve Yatırım Yapmaktan Başka Çaremiz Yok

Aldığım her hisse senedi, takastan çekilmiş bir hisse senedidir. Tasarruf ettiğim her kuruş, yatırıma gider.

Şu anda bir asgari ücret kadar olan pasif gelirim de bunun ürünüdür. Bir yabancının cebine gireceğine benim cebime girecek olan, ülkemde kalacak olan gelirdir.

Beni düşündüğünüzde çok küçük bir rakam gibi görünebilir. Evet çok küçük bir gelirdir. Ama benim gibi 10 milyon vatandaş birbirinin cebinden almaya çalışacağına biriktirip yatırım yapsa 17 milyar TL gelir elde ederdi. Sadece bir yılda… Öyle para babası da değil yani. İşçi ve memur bunu başarabilirdi.

Bunu 10 yıl yapsak bileşik olarak belki 250 milyar TL pasif gelir elde ederdik. Belki o zaman daha iyi bir hissedar baskısı ile, daha güzel şirketler, daha adil bir yönetim, daha çok halka açık şirket görebilirdik.

Ama yok, biz birbirimizden daha akıllı olduğumuzu düşündüğümüz için, birbirimizi yenmeye çalışıyoruz. Bu arada temettüler, faiz gelirleri dışarıya akıyor.

Ya da onlardan daha zenginiz.

Ama sanmıyorum. Bizde “yerli” kıyma 45 TL diyelim. Asgari ücret 1600 TL’den 35 kilo kıyma alabiliyoruz. Saati 7.5 sterlinden ayda 160 saat çalışan bir İngiliz 1200 pound kazanıyor ve kilosu 3 sterlinden bizde satıldığı gibi %20 yağlı 400 kilo kıyma alabiliyor.

Bu adamlarla tüketimde yarışmanın anlamı ve imkanı yok. Onun için daha çok tasarruf etmekten ve onunla yatırım yapmaktan başka çaremiz yok. İsteyen istediği yatırımı yapsın. Ama birbirinin cebine elini sokmaya çalışmasın. Üretsin, üretemiyorsa üretene destek olsun. Ortak olsun.

En azından üç dil bileceksin

En azından üç dilde

Ana avrat dümdüz gideceksin

En azından üç dil

Çünkü sen ne tarih

Ne coğrafya

Ne şu ne busun

Oğlum Mernuş

Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun.

Saygılar.

Exit mobile version