Site icon Latteden Borsaya

Kaybeden Borsa Yatırımcılarının 10 Ortak Özelliği

Herkese selamlar.

Önemli olan haklı ya da haksız olman değil; haklı çıktığında ne kadar para kazandığın ve haksız çıktığında ne kadar kaybettiğindir.

George Soros

Yapılan araştırmalarda ünlü yatırımcıların aldıkları her pozisyonun %49’unda para kaybettikleri bulunmuş. Bazılarında bu oran %70’lere kadar çıkmış.

Fakat bu orana rağmen büyük paralar kazanmaya devam etmişler.

Peki nasıl?

Bu yazıda tersten gideceğiz ve büyük paralar kaybeden yatırımcıların neyi yanlış yaptıklarına bakacağız. Kaybeden yatırımcıların, yani bundan sonra biz bunlara “The Art of Execution” kitabına atıfta bulunarak “Tavşanlar” diyeceğiz, yaptıkları 10 büyük hatayı inceleyeceğiz.

Hadi başlayalım.

Kaybeden Yatırımcıların Yani Tavşanların 10 Ortak Özelliği

1) Kaybedenler Sürekli Kendini Kandırırlar

Yatırım dünyasında en büyük düşman; çoğu zaman piyasa değildir, kendi zihnimizdir çünkü dedikleri gibi insan en kolay kendini kandırır.

Amos Tversky ve Nobel ödüllü Daniel Kahneman’ın gösterdiği gibi, insanlar kararlarını çoğunlukla “problemin nasıl sunulduğuna” göre verir. Buna çerçeveleme hatası denir. Zaten bir fikri kendimize kabul ettirmek için o fikri kendimize sunuş biçimimizden dolayı fırtına patlak veriyor, değil mi?

Kaybedenler Sürekli Kendini Kandırırlar

Lee Freeman-Shor’un The Art of Execution kitabında bahsettiği NaFF-Bee (Narrative Fallacy Framing Bias) işte tam da bu noktada devreye giriyor. Türkçesiyle: Anlatı Yanılsaması Çerçeveleme Hatası.

Peki bu ne demek?
Kısaca, kayıplarımızı haklı gösterecek hikâyeler uydurma eğilimindeyiz. Bir hisse aldığımızda işler kötüye gitse bile, “Ama benim yatırım tezim hâlâ geçerli, bu hisse mutlaka toparlanacak, buradan dönecek.” diyerek zararı görmezden gelme eğiliminde olmamıza deniyor. Yani plana göre değil, duygularımıza göre hareket ediyoruz.

Mesela aynı hisse grafiğine iki farklı zaman diliminde bakmak bile bizi yanıltabilir: Biri “kazanan” gibi görünürken diğeri “kaybeden” gibi gözükebilir. Oysa ikisi aynı anda doğru olamaz. Ama beynimiz, hikâyeyi sürekli değiştirmeye ve kendini kandırmaya hazırdır.

Kitaptaki tabirle “Tavşan” yatırımcılar bunun en tipik örneği. Sevdikleri hisse türlerini abartılı hikâyelerle süslüyorlar. Aldıkları her hisseyi; hep aradıkları, geçmişte karşılaştıkları 100 kat kazandırmış hisseye benzetiyorlar.

Herhangi bir siyah kuğu gibi beklenmedik olaylarda bile “Ama bu sadece geçici.” diyerek pozisyonda kalmaya devam ediyorlar. Bu da doğru zamanda harekete geçmelerini engelliyor, yani kendilerini kandırıyorlar. Tavşan yatırımcıların ilk özelliği buydu.

Piyasalar her zaman belirsizdir. Her olayın bir olma olasılığı vardır ve belli bir zamanda bunlardan sadece bir tanesi olur.

Hatalarımızı kabul etmek yerine hikâyeler uydurursak gerçeği çarpıtırsak kayıplar büyür.

Hikayeye kapılmamak ve gerçeklere bağlı kalmak için gözü dört açmak çok önemlidir. Bunun için de hataları görme cesareti gerekir.

İkinci özellik ise çapalama önyargısında gizli. Şimdi onu inceleyelim:

2) Kaybedenler İlk İzlenimlerine Kendilerini Fazla Kaptırırlar

Yatırım dünyasında sık sık gözden kaçırdığımız ama bizi derinden etkileyen bir yanılgı daha var: İlk izlenim tuzağı ya da çapalama ön yargısı. Psikolojide buna “primacy error” deniyor.

Mesela yeni doğan ördek yavruları ilk gördükleri canlıyı anneleri sanıyor. Eğer ilk sizi görürlerse sizin ardınızda sıralanırlar ve nereye giderseniz sıra ile arkanızdan gelirler.

Kaybedenler İlk İzlenimlerine Kendilerini Fazla Kaptırırlar

Yatırımda da benzer bir durum söz konusu. Bir şirkete dair ilk izlenimimiz çoğu zaman zihnimize kazınıyor ve sonradan değişen olgulara rağmen fikrimizi güncellemiyoruz. Çünkü çoğu zaman bu durum, hata yaptığımızı kabul etmemiz gerektiği anlamına geliyor. Gelgelelim kimse hata yaptığını kabul etmek ve fikrini değiştirmek istemiyor.

Tavşan yatırımcılar tam da bunu yapıyor. İlk görüşte âşık oldukları hisseyi, işler kötüye gitse bile bırakamıyorlar. Takım tutar gibi hisse tutmaya başlıyorlar çünkü o ilk düşünceyi güncellemek onlara zor geliyor. Yeni aldıkları bilgi ile oluşan ya da oluşacak değeri görmezden geliyorlar.

Bu tuzağa sadece yatırımcılar düşüyor zannetmeyin. Kitapta bundan bilim insanlarının da muzdarip olduğu belirtilmiş. Hipotezlerine âşık oldukları için deneyler tersini gösterse bile inatla ilk fikirlerini savunmaya devam edebiliyorlar. Hatta bazen ilk hipotezlerine daha da sıkı sarılabiliyorlar.

Bunu bir politik görüşe sahip olanlara, görüşlerinin aksine kanıtlar gösterildiğinde eski fikirlerine daha sıkı sarılmalarını da örnek gösterebiliriz.

Tabii ki bu hatanın tersi de mümkün. Bir hisseyi ilk başta “işe yaramaz” diye etiketlediysek şirket toparlansa bile gözümüz görmeyebiliyor ya da toparlanma emarelerini görmezden gelebiliyoruz. Bu da yatırım psikolojisinde “halo effect” ve “devil effect” diye anılıyor.

Gerçekler değiştiğinde görüşünü güncellemek cesaret ister. Tavşanlar görüşlerini güncelleyemezler fakat iyi bir yatırımcı olmak için esneklik şarttır. Ne kadar esnek olursanız o kadar iyidir.

Şimdi de bu konu ile bağlantılı olan çapalama ön yargısına bakalım. Tavşanların üçüncü hatası da bu.

3) Kaybedenler İlk Fikirlerine ya da İlk Maliyetlerine Bağlanıyorlar

Yatırımda yaptığımız en büyük hatalardan birinin de yanlışlarda ısrar etmek olduğunu söylemiştik. Kaybedenler yanlışlarında ısrar ederler. Bunun en büyük sebeplerinden birine de “çapalama etkisi” ya da “çapa etkisi” deniyor. Bir fikre ya da yatırımcılıkta daha yüksek fiyata “zihinsel çapa” atıyoruz ve yeni bilgiler yanlış olduğumuzu gösterse bile o fikirden kopamıyoruz.

Bu da Tavşan yatırımcıların davranışlarının tipik bir çarpıklığını gösteriyor.

Kaybedenler, ilk fikirlerine ya da ödedikleri fiyata bağlanıyor.

Mesela ünlü yatırımcılardan biri hatalı olduğunu kabul etmek için tam 2,5 yıl beklemiş. Kimisi de fikrini hiç değiştirememiş. Sonuçta zararlar büyümüş, fırsatlar kaçmış.

Yatırım dünyasında aynı durumun analistler için de geçerli olduğu söyleniyor. Bir şirketin kârı beklentilerin altında kalsa bile, tahminleri bir anda değiştirmek yerine yavaş yavaş revize ediyorlar. Bazen o şirket hakkında rapor çıkarmayı bırakıp olayları halının altına süpürüyorlar.

Çünkü kimse “Yanıldım.” demek istemiyor. İşte bu yüzden “bilançolardaki kâr sürprizleri” genellikle tek seferlik değil, art arda geliyor.

Sadece ödediğin fiyata bağlı kalmak ve hissenin değerini bu çapa fiyata ya da fikre göre düşünmek, gerektiğinde fikrini hızlıca değiştirememek; bize pahalıya mal olabilir. Kaybeden yatırımcıların çoğu, bunu maalesef başaramıyor.

Şimdi de bir diğer tavşan özelliği olan fikrini çok çok yavaş değiştirme sonucu hiç hareket edememeye gelelim.

4) Kaybedenler Fikirlerini Çok Yavaş Değiştirirler, Tabii Değiştirebilirlerse

Bir lot hisse senedi aldığınızı düşünün. Diyelim ki 50 TL de para ödediniz. Ertesi gün biri gelip size 25 TL teklif etse hisseyi büyük ihtimalle satmazsınız.

Peki ya ertesi gün gazetede bu hisse senedinin fiyatının 10 TL’ye düştüğünü okusanız ne olurdu? Yine de çoğu insan satmayı reddeder.

Kaybedenler Fikirlerini Çok Yavaş Değiştirirler, Tabii Değiştirebilirlerse…

Çünkü aklınız ilk başta ödediğiniz 50 TL’lik fiyata takılı kalmıştır. Bu durumun, yatırım psikolojisinde “anchoring (çapa etkisi)” olarak bilindiğini üstte öğrenmiştik. Ek olarak sahip olduğunuz şeye fazladan değer biçmeye de eğilimli hâle gelirsiniz. Buna ise “endowment bias (sahiplik yanlılığı)” denir. Erkeklerin eski tişörtlerini çok sevmeleri ve atmamaları bence en iyi örnek.

Aynı durum borsada da geçerli. Birçok yatırımcı, zararda olan hisselerini satmak yerine elde tutar. Çünkü zararı kabul etmek ağır gelir. İçten içe de şu düşünceyi taşır: “Ben satarsam kesin yükselecek.” İşte bu irrasyonel yaklaşım, zararı realize etmeyi engeller. Aldığım fiyata gelsin satayım dersiniz. Zarardayım, zararım çıksın diye bekler durursunuz. Burada kaybeden yatırımcıların değer odaklı değil de gösterge fiyat odaklı düşündüğünü tekrar hatırlatmak isterim.

Bu fiyat odaklılığı zaman geçtikçe etkisini kaybedebilir. Mesela belli bir süre sonra ilk ödediğiniz fiyatı unutabilirsiniz. O zaman da iş işten geçmiş olur.

Tavşanlar kendilerini korumak için yere delik açarlar. Kazarlar da kazarlar.

Burada tavşanların sorduğu soru şudur: Kaçtan aldım?

Kazananların sorması gereken soru ise şudur: Şu anki fiyatında bu hisseyi taşımaya değer mi?

Şimdi de kaybeden yatırımcıların bir başka kötü özelliğinden bahsedeceğiz. Bu da sürüye uymak için dayanılmaz bir baskı hissetmeleridr.

5) Sürüye Uymadıkları Zaman Muazzam Bir Baskı Hissederler

Büyük hatalar asla yalnız yapılmaz. Kaybeden yatırımcılar, aslında çoğu zaman başkalarıyla aynı yatırımları yapıyorlardır. Bu da hatalarında ısrar etmelerini son derece kolaylaştırır.

Tabii ki bu işin bilimsel bir yönü de var. Sinir bilimi bize bu konuda oldukça ilginç bir şey söylüyor: Kalabalığın tersine gittiğimizde beynimizin korkuyla ilişkilendirilen bölgesi, yani amigdala, aktif hâle geliyor.

Sürüye Uymadıkları Zaman Muazzam Bir Baskı Hissederler

Başka bir deyişle, sürüye karşı çıkmak bizi fizyolojik olarak gergin ve stresli hâle getiriyor. Bu yüzden çok az sayıda yatırımcı, alay edilme ve sürünün gerisinde kalma riskini göze alıp tek başına farklı bir görüşü savunabiliyor ya da pozisyon alabiliyor.

Ne yazık ki bu psikoloji, çoğu yatırımcının boğa piyasalarının sonunda işleme girmesine sebep oluyor. Warren Buffett’ın bir sözü vardı hatta: Akıllı adamın başta yaptığını ahmak sonda yapar diye. Sonuçta yan komşunun zengin olmasını bir yere kadar izleyebilirsin.

Sürüden ayrıldınız mı bir de kısa vadede aldığınız pozisyon hatalı gibi gözüküyorsa vay hâlinize:) Yandınız demektir. Kendi kendinize kurduğunuz baskı dayanılmaz bir hâl alır.

Bir fon yöneticisinin gözünden durum daha da zor. Portföyünde olmayan hisseler yükselirken onları kaçırma korkusu büyük bir baskı yaratıyor. Üstelik bu hisseler çoğunluğun tuttuğu, gözde hisselerse ve sizde yoksa işten bile kovulabilirsiniz. Daha hafifi, yatırımcılarınız bu hisseleri tutanlara kaçar.

Tiger Fund’un kurucusunun dot.com balonundan hemen önce fonunu gösterge endekse göre sergilediği düşük performans yüzünden kapatmak zorunda olduğunu unutmayalım.

Öte yandan eğer herkesin tuttuğu gözde hisselerde herkes ile birlikte zarar ediyorsanız kimse size bir şey demez.

Sürünün içinde konfor, dışında ise stres ve sıkıntı vardır.

Oysa yatırımda sürüden ayrı düşünememek çok tehlikeli sonuçlara neden olabilir.

Şimdi de bir başka tavşan özelliği olan yüksek egoya gelelim.

6) Tavşanlar Egoları Yüzünden Haklı Olmaya Çalışmayı Para Kazanmaya Tercih Ederler

Yatırımcıların en büyük zaaflarından biri, zararda olduklarında bile haklı çıkma isteğidir. Tavşan yatırımcılar bunun en tipik örneğini oluşturur. Onlar için mesele para kazanmak değil, başta oluşturdukları fikri savunmaktır. Hatalı olsalar bile maalesef durum böyledir.

Warren Buffett’ın dediği gibi:

“Tahminler, geleceğe dair pek az şey söyler ama tahmin yapan kişi hakkında çok şey söyler.”

Aslında çoğu profesyonel yatırımcı da benzer bir yanılgıya düşüyor. Çünkü itiraf edelim: Hepimiz yanılabiliriz. Zaten yanılmak bu işin doğasında var. Bunu kabul etmeliyiz.

Burası maalesef kimsenin yanılmadığı bir harikalar diyarı değil.

Hele yatırımcıysanız yanılmak işinizin bir parçası hâline gelir. O kadar çok fazla şey kontrolünüz altında değil ki. Sadece kontrol altında olan şeylerle ve sıkı bir araştırmayla bunu bir dereceye kadar yükseltebilirsiniz.

Başta en ünlü yatırımcıların arkalarındaki onlarca analiste rağmen %30-50 oranında başarılı hisse seçebildiklerini söylemiştim.

Maalesef kaybeden yatırımcıların en önemli özelliklerinden biri de egolarıdır. Asla yanılmayacaklarını/yanılamayacaklarını düşünürler. Piyasa haksız, onlar haklıdır.

Bizim amacımız ise haklı olduğumuzda çok kazanıp haksızken bunu ilk başta fark ederek daha az kayıpla pozisyondan çıkmak olacak. Bunun için de yatırım yaparken egomuzu öldürmemiz gerekecek.

Şimdi de kaybedenlerin düştüğü başka bir tuzağa bakacağız. Hiçbir şey benim suçum değil. Hep yolunda gitmeyen başka bir şey var tuzağına.

7) Kaybedenlere Göre Hiçbir Şey Onların Suçu Değildir

Davranış bilimcilerin bir kavramı var: “Self-Attribution Bias”. Türkçesiyle öz atıf ön yargısı. İşler kötü gittiğinde suçu başkalarına veya dış etkenlere atıyoruz; işler iyi gittiğinde ise tüm övgüyü kendimize alıyoruz. Hatalarından ders almayıp tekrar etmek için mükemmel bir formül!

Bu yanılgı yüzünden geçmiş hatalarımızdan ders çıkarmak yerine aynı hataları tekrar ediyoruz. Hata yaptığımızı kabul etmediğimiz için de gelişemiyoruz.

Kaybedenlere Göre Hiçbir Şey Onların Suçu Değildir

Kaybeden yatırımcıların en önemli özelliklerinden biri de bu. Suçu başkasına at ve rahatla ama zarar eden pozisyonun hakkında bir şey yapma!

Bu yatırımcılar zararda olduklarında suçu hep iki şeye atarlar:

Bay Piyasa “Piyasa aptalca davranıyor. Piyasa iyi gitseydi bu yatırımdan kâr edecektim! Piyasa bozdu!”

Bay Şanssız: “Benim suçum değil, öngörülemez bir şey oldu, yan yattı çamura battı. Dünyada bir siyah kuğu yaşandı.”

Suçu başkasına atmaya çalıştığınızda hayal gücünün sınırı yok ama bunun tavşanlara bir yararı da yok.

Şimdi de kaybedenlerin diğer bir ortak özelliği olan daha çok bilgi aramaya bakalım.

8) Kaybeden Yatırımcılar Daha Çok Bilgi Ararlar, Çoğunlukla da Yanlış Bilgiyi

Kaybeden yatırımcıların ortak özelliklerinden biri de kaybederken çoğu zaman daha fazla bilgi toplama arayışına girmeleridir.

Özellikle tavşan olarak tarif etiiğimiz yatırımcıların bunu sık sık yaptıklarını görürürüz. Ama işin ironisi şu ki bu yeni bilgi genellikle zaten inandıkları görüşü desteklemek için toplanır. Kimse “Yanıldım.” demek istemez.

Kaybeden Yatırımcılar Daha Çok Bilgi Ararlar, Çoğunlukla da Yanlış Bilgiyi

Sorun sadece analistlerde değil. Fon yöneticisi de saygı duyduğu analistin sözünü sorgulamakta zorlanır. CEO’ya doğrudan ulaşsalar bile sonuç değişmez: Şirket yöneticisi işleri küçük bir aksilik gibi anlatır, yatırımcı da “Tamam, o zaman bekleyelim.” diyerek pozisyonu korur. Alım satım yapmaz, yani harekete geçmez.

Bu davranışın altında yatan gizli bir psikoloji var: Bunun adı da sorumluluğu paylaşma isteği.
Zor bir karar anında ne kadar çok kişi sürece dâhil edilirse hata durumunda bireysel sorumluluk o kadar azalır.

Fakat yapılan araştırmalarda ulaşılan bir sonuç var: Fazla bilgi öz güveni artırır ama isabet oranını artırmaz. Yani daha çok bilgi toplamak; sizi daha doğruya eyleme değil, sadece daha emin hissetmeye götürür. Hatalı pozisyondayken kendine daha fazla güvenmek de tahmin edersiniz ki çok tehlikelidir.

Kaybederken şunu aklınızdan çıkarmayın: Daha fazla bilgi arıyorsanız büyük ihtimalle pozisyonunuzun lehine olan bilgiler bulmak ve pozisyonda kalmak ya da sorumluluğu paylaştırmak istiyorsunuzdur.

Bilgi arıyorsanız da bunun farkına varın.

Şimdi sırada çok büyük zararlarda far görmüş tavşan gibi hareketsiz kalmak var.

9) Zararım Pozisyonu Kapatmak İçin Çok Büyük

Kaybeden yatırımcıların en büyük hatalarından biri, küçük kayıpları kabul etmekte nispeten hızlı olmalarına rağmen büyük kayıplara tutunmalarıydı.

Zararım Pozisyonu Kapatmak İçin Çok Büyük

Davranış biliminde buna ışık tutan bir kavram var: Denomination Effect (Birim Etkisi). Araştırmalar gösteriyor ki insanlar büyük banknotları harcamakta zorlanıyor ama küçük bozuklukları kolayca harcayabiliyor. Yatırımda da benzer bir mantık işliyor: Pozisyon ne kadar büyükse kaybı kabullenmek o kadar zor oluyor. Siz kaybı kabul etmedikçe kayıp daha da büyüyor ve böylece sizi zarar uğratacak bir döngüye giriyorsunuz.

Fon yönetiminde bu durum daha net görülüyor. Portföyünde 100 hisse olan bir fon düşünün: Bir hisse %40 düşse bile toplam portföydeki etkisi yalnızca %0,4 olabilir. Yani kaybı kabul etmek görece kolaydır.

Ama yalnızca 10 hisseden oluşan yoğun bir portföyde, her hisse %10 yer kaplıyorsa ve biri %40 düşerse o hisseyi satmak toplam varlığın %4’ünü kaybetmek demektir. İşte bu yüzden yatırımcı, büyük pozisyonlarda çok daha kararsız hâle geliyor.

Kayıplar arttıkça bu yatırımcılar için karar vermek çok daha zorlaşıyor. Yukarıda saydığımız 8 etki ile birleştiğinde ise zarar kesmek çok daha imkansız hâle geliyor.

10) Kaybedenler Hep Kazanmak Üzeredirler

Kaybeden yatırımcıların sık sık düştüğü bir başka tuzak da kumarbaz yanılgısıdır. Bu yanılgı, bir hissenin kötü performans sergilemesinden sonra artık “Dönüş zamanı geldi.” diye düşünmektir. Tam satacak olurlar ama akıllarında hep ya yükselirse diye bir düşünce vardır.

Aslında bu durum, kumarhanede rulet oynarken “Arka arkaya 5 kere kırmızı geldi, sırada kesin siyah var.” demekten farksızdır. Oysa gerçek çok nettir: Oyunda her olasılık birbirinden bağımsızdır. Bir sonraki hamlede şanslar, geçmiş olaya göre değişmez.

Kaybedenler Hep Kazanmak Üzeredirler

Aynı şekilde adil bir yazı-tura atışında da ihtimal hep %50’dir. Önceki turalar kaç kere yazı ya da tura gelirse gelsin, sonraki atışın sonucunu etkilemez.

Ama yatırımcılar, özellikle kayıplar içinde olanlar, bu matematiği unutmaya meyillidir. “Artık yükselmesi lazım.” düşüncesiyle zarar eden hisselere daha da bağlanırlar ve hisseleri satamazlar.

Maalesef bir hissenin düşmüş olması, onun her zaman yükseleceği anlamına gelmez.

Sonuç Olarak

Borsada başarılı olmak sürekli haklı çıkmak değil, hatalarını hızlı fark edip yönetebilmektir. Bunu kesinlikle unutmamak gerekiyor.

Kaybeden yatırımcıların ortak özellikleri aslında hepimizin içinde var. Ben de bu hataları bol bol yaptım, hâlâ da yapmaya devam ediyorum.

Kendini kandırmak, sürüye uymak, egoya yenik düşmek… Bunların farkına varmak bile bizi çoğu yatırımcıdan ayıracaktır.

Eğer kaybedenlerin yolundan gitmek istemiyorsak zihinsel tuzakları öğrenmeli ve kendi yatırım disiplinimizi oluşturmalıyız.

Bir sonraki yazıda kaybedenler neler yapmalıydı, biz neler yapabiliriz; ona bakacağız.

Saygılar.

Exit mobile version