Site icon Latteden Borsaya

Ne yapacağınızı Bilmediğiniz Zaman Ne Yapmalısınız?

Arada London Business School’un yazıları düşüyor posta kutuma. İlgimi çekenleri gözden geçiriyorum. Son sayılarında “Ne yapacağınızı bilmediğiniz zaman ne yapmalısınız?” diye bir yazı vardı.

Makale çözümünü bilmediğiniz bir sorunla karşılaştığınızda neler yapmalısınız? onu anlatıyor.

Vaktiniz olursa okuyabilir, belki de borsayla ve hayatınızla ilgili benzerlikle bulabilirsiniz.

Yazının orijinali de burada…

Hadi başlayalım.

Ne yapacağınızı Bilmediğiniz Zaman Ne Yapmalısınız?

Makalenin yazarı David Lewis.

Yayınlanma tarihi de 18 Ocak 2017

Ne yapacağınızı Bilmediğiniz Zaman Ne Yapmalısınız?

Bir çok sorun ya bilindiktir ya da tecrübelerimizin ve sezgilerimizin yardımıyla çözülebilir. Fakat oynak, belirsiz, karışık ve muğlak (VUCA) durumlarda yeni zorluklarla karşılaşırız. Kendimizi, tecrübelerimizin yolumuza çıktığı ve başarımızı engellediği durumların içinde buluruz. Bu VUCA dünyasında, başarımızı belirleyen; farklılıklarla nasıl etkileşimde bulunduğumuz, onları nasıl dizginlediğimiz ve başarıyı belirleyen faktörleri test edip etmediğimizdir.

Eğer kendinize tamamen dürüst olup, çözümünü bilmediğiniz bir sorunla karşılaşırsanız, bu ilkeleri yeni çözümler üretmek ve değer yaratmak için kullanın.

1) Bilinmeyen durumları ortaya çıktığında fark edin –uzmanlığınız bunun cevabın veremeyebilir

Amatör bir satranç oyuncusu olduğunuzu hayal edin ve birkaç saniyeliğine tahtadaki taşların yerini ezberlemeniz gerektiğinin söylendiğini düşünün. Bunu ne kadar iyi yapabilirsiniz? 1965 yılında Hollandalı Satranç Ustası ve psikolog Adriaan Groot’un çalışmasına göre bunu bir satranç ustası gibi yapamazsınız. Daha sonra çalışmaları geliştiren psikolog William Chase ve sosyolog Herbert Simo bu çalışmayı geliştirerek soruyu bir uzmana, bir amatöre ve bir acemiye sordular. Bir durum daha eklediler: oyuncular biri gerçek bir oyundan, diğeri de tamamen rastgele iki durumu ezberlemesi istendi. Usta oyuncu gerçek pozisyonu çok iyi bir şekilde ezberledi fakat karıştırılmış pozisyonda amatörden ve acemiden daha iyi performans sergilemedi. Bu da uzmanın avantajının aşinalıktan geldiğini kanıtladı.

Bu tecrübe önyargısının bir gösterisidir. Oyunun kuralları değiştiğinde, geçmişten bir durumla ilgilendiğini düşünmek çok kolaydır. Efsanevi yönetim danışmanı Peter Drucker şöyle demiştir: “Türbülans zamanlarındaki en büyük tehlike türbülansın kendisi değildir; geçmiş zamanın mantığıyla hareket etmektir.” Geçmişle benzer görünen bir duruma mevcut bilginizi uygulamadan önce durun ve düşünün, otomatik karşılığınız cevabı sağlamayabilir.

Yeni bir sorunu çözmeye çalışırken farkına varmanız gereken ilk şey bunun sizin tecrübelerinizin ötesinde bir durum olduğudur. Ne düşündüğünüzü biliyorum. Eğer şimdi sizin karşınızda duruyor olsaydım bana şöyle derdiniz, “Fakat David, ben çok şey biliyorum”. Tecrübe önyargısının üstesinden gelebilmek için kendinize şunu itiraf etmelisiniz, “Bunu bilmiyorum!” Çok açık olabilir ama çevrenizdeki insanların, işe yaramamasına rağmen kaç kere bildikleri şeyi yapmaya çalıştıklarını gördünüz. Belki bunu kendiniz bile yapıyorsunuz.

2.Ne yapmanız gerektiğini bilmediğiniz zaman, olayları sizden farklı gören insanlarla oturup konuşun.

Şimdi egonuza biraz yol verdiğinize göre, insanlardan yardım isteyerek sorunun çözümüne odaklanabilirsiniz. Bilmeden kendi fikirlerimizi teyit edecek bilgiler aramamız anlamına gelen teyit önyargısına karşı dikkatli olun. Kendi düşüncelerimizi güçlendiren şeyleri vurgulamaya ve abartmaya meyilliyizdir. En kötüsü, gördüğümüzü baltalayan şeyleri de görmezden geliriz. Önce orada olmayan, görmediğimiz şeyleri uydururuz. Önce kendimizi, daha sonra da başkalarını ”doğrunun bu olduğunu” ikna ederiz.

Bilinmeyen bir durumla uğraştığınızda ve ne yapacağınızı bilmediğinizde yapılacak en iyi şeylerden biri değişik fikirlere başvurmaktır. Eğer etrafınızda sizinle aynı fikirde olmayan insanlar varsa ne yapmalısınız? Onları el üstünde tutmalısınız. Onlar haklı oldukları için değil, basitçe sizinle aynı fikirde olmadıkları için odadaki en değerli insanlardır ve böylece onlarla ciddi bir diyaloğa girebilirsiniz. Eğer daha önce görmediğiniz son derece karışık bir problemin çözümünde herkes hemfikir ise çok, çok korkun. Gidin ve size katılmayan birini bulun. Bu serbest düşünceyi benimseyin, keşfedin ve kendi varsayımlarınıza meydan okuyun. Soruna başka bir açıdan bakın.

3) Yeni bir durumla yüzleşirken, soru sormaya devam edin, fakat farklı yollardan sorun.

Bu zamana kadar sorunun çözümünün sizin tecrübenizin dışında olduğunu fark ettiniz. Yardım istediniz ve taze fikirler dinlediniz. Üçüncü ilke daha çok insanlardan nasıl daha fazla yararlanmanız üzerine – bu da “nasıl sorarsınız”dır.
Bir zihin bulmacası olan The Monty Hall bu durumu mükemmel şekilde gösterir. Bir oyunda olduğunuz ve karşınıza üç kapılı bir seçenek çıktığını düşünün. Bir kapının arkasında ödül var (bir küp altın diyelim), diğer iki kapının arkasında da keçi var. Siz bir kapıyı seçtiniz ve hangi kapının arkasında ne olduğunu bilen sunucu da diğer bir kapıyı açtı ve arkasından keçi çıktı. Şimdi iki seçeneğiniz var: seçtiğiniz kapı ve açılmayan diğer kapı. Sunucu tekrar sorar: “Seçtiğin kalsın mı yoksa değiştirmek mi istersin?”
Bana güvenin, değiştirmek daha iyi bir stratejidir. Fakat bunu öğrenmek için oynamaya devam etmeli ve doğru soruları sormalısınız. Örnek olarak, bir katılımcı “sonsuz sayıda kapı olduğunu düşünün” demişti. Bu durumda doğru kapıyı seçme şansı, değiştirmeyi seçen bir çok kişiyi şüpheye düşürecek kadar çok düşüktür. Bu, sorunları yeniden düşünürken çok etkili bir yöntemdir çünkü fiziksel olarak sonsuz sayıda kapınız olamaz fakat sonsuz sayıda kapınız olduğunu düşünebilirsiniz. Bir sorunu çözerken diğer bir önemli yaklaşım da deney yapmaktır. Yani oyunu oynamak ki bu da bizi dördüncü ilkeye getiriyor.

4) Deney: Oyunu tekrar tekrar oynayın

Kanıt olmadan bilinmeyen senaryolar üzerinde tekrar tekrar tartışmanın anlamı yoktur, özellikle de kanıt toplayabildiğiniz durumlarda. Sorunu gerçekten anlayabilmek için çözümleri denemelisiniz. Oynayın, kontrol edin ve deneyin. İnsanlara ne kadar soruna dokunma, hissetme, koklama ve yapmaya çalıştığınız şeyin bir parçası olma imkanı verirseniz, yeni şeyler öğrenme ve katılma şanslarını arttırırsınız. On dakika boyunca kapılar ve keçiler hakkında entelektüel bir tartışmadan hiçbir şey öğrenemezsiniz. Fakat, biraz veri topladığınızda bir sonraki adımınızı yeniden düşünmeniz gerektiğini fark edeceksiniz. Sinirlenmeyin. Bu ne yapacağını bilmemenin güzel yanıdır. Yakında öğrenirsiniz.

Saygılar.

Exit mobile version