Site icon Latteden Borsaya

Ankara’daki Son Günüm

Herkese selamlar! Temettü emekliliği fikri için hareke geçtiğim ve blog yazmaya başladığım şehre veda ediyorum.

Acı tatlı zamanlarım oldu. Bursa’da, İzmir’de, İstanbul’da ve Ankara’da uzun yıllar yaşamış biri olarak bu şehir hakkında karışık duygular içindeyim.

Şüphesiz ki bana çok şey kattı ama artık zamanı doldu.

Ama artık Ankara’yı bırakıp İstanbul’a gitme vakti geldi. Yeni bir hayat başlıyor.

Ankara’daki son günüm.

Çalışmaya Başladığım İlk Yıllar

Çalışmaya başladığım ilk yıllar ne yaptığımı pek bilmiyordum açıkçası. O zamanlar İstanbul’da zaman çok çabuk geçti. Bazen Taksim’de Nevizade’de, bazen evin altındaki kahvehanede arkadaşlarla muhabbet ederek…

Her Türk genci gibi KYK borcunu ödedim 🙂 Hiç yatırım yapmadım. 250 TL’lik maaş avansını kapatmak, onsuz yaşamak bile üç dört ayımı aldı. O kadar bilmiyordum para biriktirmesini. O 250 TL varya, adamın bir parçası, akciğeri gibi oluyor, ayrılamıyorsun.

Ama yatırım yapma niyetim hep vardı:) Borsa “oğlum şu senedi alsak şu kadar olmuştu”dan ibaret olsa da onun yerine emlak piyasasında fırsat görüyordum. Fakat Warren Buffett’ın dediği gibi “hızlı giden nadir bir fili vurmak istiyorsanız, silahınız her zaman dolu olmalıdır.” Benim silahım ise hep bom boştu 🙂

Karşımıza 2012 yılında Bağcılar’da 80 000 TL’ye eski bir apartmanda ev alma fırsatı çıktı. Kirası da o zamanlar 600 TL idi. Metro da gelmek üzereydi, sanırım bir iki yıl bir süresi vardı. Tabii bende o kadar para olmadığı için arkadaşlara 4 kişi 20 000 TL kredi çekelim ve bu evi alalım dedim. Para zaten harcanıyor, böylece az biraz birikim yaparız diye düşünmüştüm. Fakat o aralar arkadaşlarımın şartları uymadı. Evi alamadık. Para da harcandı gitti. Ya bowlinge gitti ya da dışarıda yenen kuzulara. Kaçan balık büyük olur hesabı metronun yanındaki bu ev şimdi 250-300 bin ediyordur, kirası da en az 1200 TL büyük ihtimalle daha da fazla.

Sonrası İngiltere

Bir yandan İstanbul’dan kurtulmaya çalışıyorum bir yandan da gözüm burs olanaklarında. Malum hem kariyer olarak yerinde saydığım ve hiç bir kariyer planım olmayan zamanlar geçirdim İstanbul’da hem de hiç para biriktiremiyorum 🙂 Para biriktirmeyi bırak, borç harç altına giriyorsun.

Ama şunu da öğrendim ki insan zorda kalmadıkça, zor duruma düşmedikçe çıkış yolu aramıyor. Yavaş yavaş suyu ısıtılan kurbağa gibi belli bir süre sonra haşlanıyorsun zaten. Memurlukta ise bu daha büyük tehlike. Onun için zor durumda kaldığıma şükrediyorum. Çıkış yolu aramışım ve sonunda karşıma çıkmış.

Sonunda bir bursla yüksek lisans yapmaya hak kazandım. Gittim İngiltere’ye. Hedeflerimi büyütmemi sağlayan bir süreç oldu benim için. Ama çok çabuk geçti.

Sonunda Ankara’dayım

Yüksek lisans bittikten sonra Ankara’da göreve başladım. Bir çok yeni bilgi ve fikirle dönmüştüm İngiltere’den. İki sene boyunca bunların siz deyin %5, ben diyeyim %10’unu uygulama şansım oldu. Ama bildiğim ya da bildiğimi sandığım şeylerin üzerine üç kat daha fazla bilgi öğrendim. Daha da öğrenecek çok şey var ama oradaki sürem bitti.

Ne kadar çok bilirseniz bilin yine de çok şey eksik kalıyor. Mesela ofis politikası öğretmiyorlar okulda. Yenilik yapmak için sadece aklında fikir olması da yetmiyor. Bana her zaman garip gelmiştir ama  bir projede önce insanları yenmeniz gerekiyor. Makina veya sermaye yönünden engeller kolay çözülse de insanları aşmakçok zor.  Atomu parçalamak maalesef insanların önyargılarını parçalamaktan daha zor.

İşte böyle durumlarla sürekli karşılaşırken yabancı erken emeklilik bloglarıyla tanışmaya başladım. Hisse.net’teki temettü başlıklarından zaten konuya aşinaydım. Her gün aynı servise binmek, aynı işe gitmek, aynı şeylerle boğuşmak beni çok yormuştu ve bir çıkış yolu aramaya itmişti. En zoru ise kafamdaki büyük değişimlere sebep olabilecek projeleri hayata geçirememenin rahatsızlığı ve ızdırabıydı. Şimdi daha iyi anlıyorum ki, hiç bir şey bilmeyip gişede kalsaymışım belki de daha mutlu olurmuşum. Bilgi sahibi olup kullanamamak insana çok zor geliyor.

Değiştirilmesi gereken şeyleri biliyorsun, söylüyorsun ama sadece söylüyorsun. Uygulama gücün yok. Galiba zoruma giden de bu olmuştu.

O çırpınma zamanlarında erken emeklilik bloğumu kurdum ve zaman zaman yazmaya başladım. Nasıl ki bursa hazırlanmak benim için bir çıkış yolu olduysa, blog da aynı işlevi görüyor.  Buna da Ankara sebep oldu:)

Soru şuydu: Finansal özgürlüğümü nasıl kazanırım, nasıl istediğim işte, istediğim şekilde zevkle çalışırım? Nasıl mesaiye bağlı kalmadan özgür olurum?

Gelişme Devam Ediyor

Üç beş bin TL ile başladığım emeklik fonum şu an 20 000 TL sınırını aşmış durumda. Her şeyden öte umudum var. Son zamanlarda 20 bin TL ile emekli mi olunur diye eleştiriler geliyor. Evet o kadarcık para ile emekli olunmaz ama iyi yönetilen, güzel işletmelerin hisselerini biriktirerek emekli olunabilir. Sonuçta 20 000 TL’niz olmadan 1 milyon TL’niz olamaz. Hiç yatırım yapmayan birinin mirastan ve lotadan başka 1 milyona sahip olma şansı yokken benim siz deyin 10 yıl, ben diyeyim 15 yıl sonra o kadarlık bir portföye sahip olma şansım var. Üstelik çocuklarıma kalacak, onlara temettü sağlayacak bir fona.

Sıcağı Ayrı Soğuğu Ayrı Güzel Ankara’ya Veda Ediyorum

İşte hal böyleyken, erken emeklilik projemin başladığı, en büyük mücadelelerimi verdiğim, en büyük başarısızlıklarımı yaşadığım Ankara’ya böyle veda ediyorum. Bir bavul ile gelmiştim, yine bir bavulla İstanbul’a geri dönüyorum. Ankara’nın en çok rahat trafiğini, Göksu Parkını, tavuk dürüm+ayranını, kulaklarımı acıtan soğuğunu ve Kızılcahamam’da yaptığımız mangalları hatırlayacağım. O kadar şehir gezdim, hiç bir yere kışın kulaklarım acımamıştı.

Yazılıp hiç gitmediğim spor salonunu, Eryaman’daki güzel ama şehre ay kadar uzak ortamını, iyi arkadaşlarımı hiç unutmayacağım.

Dün Ankara’nın güneşinin keyfini çıkarmak için hisse senedi biriktiriyordum, bu gün aileme hakettikleri güzel geleceği sunmak ve İstanbul’un trafiğinden kurtulmak için biriktiriyorum. Nedenler değişse de tasarruf edip yatırım yapma durumum devam edecek.

Sonuçları burada paylaşmaya ve sizden destek almaya sürdüreceğim. Beni en çok şaşırtan benim durumumda çok fazla insan olmasıydı. Hala da bu yüzden hayretler içerisindeyim. Demek ki dertler ortakmış.

Bu duygularla Ankara’ya veda ederken, bana geçen 11 ayda verdiğiniz büyük destek için hepinize çok teşekkür ederim.

Saygılar.

Exit mobile version