Site icon Latteden Borsaya

Yatırımcı Olarak Psikolojim: Hayatta Olan Biten Üzerine

Herkese selamlar. Yaklaşık on gündür bir şey yazmıyordum. Dört beş gün bir türlü bir şey yazamamıştım. İçimden gelmedi. Biraz tıkandım galiba. Ondan sonra da fotoğraf çekimi için Lavanta tarlalarına ve Salda Gölü’ne gittik. İşte size Çarşamba akşamı oluverdi.

Bu arada piyasaları cep telefonundan arada takip ettim.

Şimdi 8 yıl 7 ay sonra okumak üzere hissettiklerimi kaydetmek istiyorum. Ayrıca blog olmanın avantajını kullanarak hayatımda olan biteni de yazacağım biraz.

Ben çekmedim:)

Büyük Bir Dalganın Ortasındayız

Sayın Karahan, Paşa gibi üstadlar piyasa hakkında söylenmesi gerekeni söylediği için haddim olmayan yorumlar yapmayacağım. Herkes temkinli.

Ama bu büyük düşüşler hepimizin bir çoğumuzun moralini bozdu. Bozmayada devam ediyor.

Sırf Benjamin Graham’ın Bay Piyasası bana hisselerimi satmam için abuk subuk bir fiyat teklif ediyor diye onları satmak zorunda değilim. Ya da biri evime değerinin yarısı kadar para teklif ettiğinde oturup bir köşede ağlamama gerek yok. Hele sepet yaptıkları 100 hissenin fiyatı düşüyor ya da yükseliyor diye duygu durumumu değiştirecek hiç değilim.

Bu arada yazdıklarımın aşırı çok uzun vadeli bir yatırımcının ağzından çıktığını unutmayın. Sonra farklı tepkiler gelebiliyor.

Ben de durumlar yine aynı. 15’inde maaşımı alınca ne alacağımı hesap ediyorum. Üzülüyor muyum? Evet. Ama tasarruf oranlarımı arttıramadığım için üzülüyorum. Keşke gelirimin %50’si biriktirme hedefine ulaşsaydım da daha çok alım yapabilseydim diye düşünüp hayıflanıyorum. Piyasa nereye gider hiç bir fikrim yok. Ama herkes kötümserken, bütün okuduklarımın aksini yapıp sürüye katılmayacağım. Şirketlerime odaklanacağım.

Haklı veya haksız olduğumu bundan 8 yıl 7 ay sonra göreceğim. O zaman şimdiki kendime küfür ediyorsam şu zamanda yanlış yoldayım demektir.

Bu arada, şu an 2008’de şu hisseyi lsaydık şimdi köşe olurduk örnekleri bıçak gibi kesildi. Daha 233’lük üssel ortalamanın altına bile inmemişken bu kadar panik olan insanlar, 2008 yılında bu ortalamanın %30 altına indiğimizde ne düşünüyordu bir tahmin edin. Alıp beklemeyi bırakın, almanın değil de satmamanın bile çok zor olduğu zamanlardan bahsediyoruz.

İşte İşler Karışık

Bu aralar kafamı meşgul edense daha çok işteki sorunlar oldu. İstanbul’a geldiğimden beri işe yaramadığımı hissediyorum.

Maaşımı alıyorum ama yararlı olamıyorum. Oysa o kadar çok şey yapabilirdim ki… Yetki yok. Yetki olmayınca da çabalar anlamsız oluyor. Tıkanıyorsunuz.

Galiba canım biraz buna sıkkın. Sanki yaptığım yüksek lisansı boşa harcamış gibi hissediyorum. (Ne yüksek lisansmış be kardeşim demeyin. Kargaya yavrusu şahin gözükürmüş:) Yalnız kargo-lojistikten mi devam edeyim yoksa sektör mü değiştireyim karar veremedim.

Bu yüzden yeni iş aramaya başladım. Özel sektöre geçmek için bir kaç başvuru yaptım. Yapmaya da devam ediyorum. Maaşım aynı kalsa bile kendimi geliştirecek ve işe yarayacak tedarik zincirinde bir pozisyon bulursam mutlaka değerlendirmek istiyorum.

Doktora konusunda biraz hata yaptığımı hissediyorum demeyeceğim çünkü hata yaptım. Yurtdışında gördüğüm işletme doktoralarında istediğiniz konuyu çalışabiliyordunuz. Fakat burada başladığım yerde Örgüt Kültürü, Örgüt Kuramları, Liderlik gibi daha bir çok bence işime yaramayan ders almak zorunda kaldım.

Ben tedarik zinciri çalışmak istiyorum demenin bir manası yok. Verdiklerini alacaksın, sonra onlardan bir de yeterliliğe gireceksin. E o konuyu çalışmayacağım ama… Neyse biraz sızlanayım dedim. Gereksiz gördüğüm konuları ezberlemek ve sınava girmek zaman kaybı geliyor.

İş ve doktora konularındaki sıkıntıyı aşmak için çabalarım devam ediyor. Belki ikisini birleştirip yurtdışında doktora yapabilirim. Burs başvurularında bulunmaya başladım. Belki İngiltere’de ya da Avustralya’da bir şeylerler bulabilirim. Avustralya daha olası duruyor. Hem rekabet İngiltere’ye göre daha az hem de olanakları daha iyi gibi. Bakalım ne olacak, hep birlikte göreceğiz.

Bir dönüm noktasına yaklaşıyorum.

Toparlarsam

Cari açık ve tasarruf-yatırım üzerine uzun bir şey yazdım fakat sildim. Ne diyeyim dışarıya sattığımızdan fazlasını almaya devam ettiğimiz sürece cari açığı, doları falanı filanı çok konuşuruz. Tasarruf etmeliyiz, aşırı harcama yapmamalıyız gibi basit gerçeklerle sizi ve kendimi sıkmak istemedim açıkçası.

Bu arada Kenan Bey’den bir öneri geldi. Buffett’ın Partnership zamanından mektupları, David Einhorn gibi yatırımcıların mektuplarını çevirmemi ister misiniz? Yorumlara yazın. Talep gelirse yavaş yavaş çevireyim.

Sizi sıktıysam özür dilerim. Normalin dışında bir yazı oldu:)

İyi geceler, saygılar.

Exit mobile version